CİNAYET, MAFYA, SİMYA VE BÜYÜ
TEX BOURBON CADDESİ’NDE
Hazırlayan: eankara

Entrika ve gizem şehri New Orleans’ta iki rakip çete. Bir tarafta, Storyville’deki siyah gangsterlerin kralı Diamond Johnny, diğer tarafta Fransız Mahallesi’nin tartışmasız patronu Gaston Lagrange. Öldürülen üç kişi var. Cesetlere bakıldığında, katilin çalışma şeklinin aynı olduğu görülüyor. Boyunları kesilmiş, göğüslerde kanla gizemli işaretler bulunuyor. Kısacası; Şerif Nat Mac Kennett’in dostlarımız Tex ve Carson’un yardımlarına ihtiyacı var. Bir yanda doların kokusunu almış azılı suçlular, diğer yanda ise, bazı antik simya kitaplarında saklı olan sırrı elde etmek için gözünü kırpmadan adam öldüren esrarengiz düşman…

Bu kez, bir çok çizgi romanda adı geçen, New Orleans’ın ünlü Bourbon caddesindeki Tex macerasına büyüteç tutacağız. Maceranın geçtiği ortam oldukça ünlü bir yer zira !
(Tex 576 – Bourbon Sokağı Cinayeti / Teks Oğlak Yayıncılık Maceraperest Çizgiler 176 , Tex 577 – Hayalet – Il vecchio di mezzanotte / Teks Oğlak Yayıncılık Maceraperest Çizgiler 177 ve Tex 578 – Simyacının Evi – La casa dell’alchimista / Teks Oğlak Yayıncılık Maceraperest Çizgiler 178 no.lu maceralar. Yazının sonraki bölümlerinde bu üç kitaptan ‘’ macera ‘’ ya da ‘’ Tex macerası ‘’ olarak bahsedilecektir. )

Indiana Üniversitesi’nde profesör, video eleştirmeni ve ara sıra da masa oyunları tasarlayan Marco Arnaudo ‘’ Tex’in Kökenleri ‘’ başlıklı olarak 2017 yılında yazdığı makalede, Tex’i diğer tüm Bonelli kahramanlarından ayırarak , özel değer verir.

Uzun makalesinin girişinde, bu konuyu güzel açıklıyor ;
‘’ İtalyan çizgi romanlarıyla ilgilenen herkes için Tex serisi, hakkında bilgi sahibi olmanın ötesinde bir temel gerekliliktir. Bu amiral gemisi serisinin çizgi roman kültürümüzdeki varlığı keskin ve uzun ömürlüdür. Ancak Tex, eleştiriye diğer önemli Bonelli karakterlerinden daha dirençli görünüyor. Dylan Dog’un kahramanlık karşıtlığı, kendine gönderme yapma unsurları tartışılabilir. Martin Mystère’in kültürlü referanslarla sofistike olay örgüsünü iç içe geçirmesi, ya da Julia’nın macera çizgi romanlarındaki cinsiyetçi stereotiplerin yıkılması vb. ( … )

Macera Sanatçılarının Görüşleri

Mauro Boselli ( Yazar )
30 Ağustos 1953’te Milano’da doğdu, senarist, editör ve çevirmendir. Gianluigi Bonelli‘nin asistanı olarak edindiği deneyimden ve öncü “TV çizgi romanları”nın (Ferruccio Alessandri ve Giorgio Bonelli ile birlikte üretilen “Tex & Company” serisi) yaratılmasından sonra , 1984’te “Pilot” dergilerinin editörü olarak Sergio Bonelli Editore‘ye katıldı. On yıldan fazla bir süre Zagor karakterinin editoryal bakımını üstlendi. 1994 yılında ” Carson’un geçmişi “ ile Tex’in çok küçük kadrosuna katıldı. 2000 yılında Maurizio Colombo ile Dampyr dizisini yarattı. 2012’den bu yana Tex’in editörlüğünü yapıyor. Boselli bugüne kadar Sergio Bonelli Editore için elli bin sayfadan fazla çizgi roman yarattı ve çeşitli endüstri ödülleri aldı.

Daha önceki, bazı yazılarımda zaman zaman değindiğim Boselli’nin görüşleri , hem kendisinin hem de Tex’in tarihine katkı özelliğinde.
‘’ Tex’i yazmak için yaratıcısının maceralarını ve aynı zamanda sonraki yazarların en önemlisi olan maceralarını ezbere bilmeniz gerekir. Bugün Tex yazan yazarlar Claudio Nizzi’nin veya benim hikayelerimi görmezden gelemezler. Bu bizim için çok yorucu ve bu yüzden sayımız az. Şu anda yazar kadrosu ben Pasquale Ruju, Gianfranco Manfredi, Jacopo Rauch, Claudio Nizzi ve asistanım Giorgio Giusfredi’den oluşuyor.


Biraz daha yaşlı olmam ve çocukluğumdan beri Tex okumuş olmam ve aynı zamanda Gianluigi Bonelli ile ilkokulda tanışmış olmam nedeniyle bazı meslektaşlarıma (tabii ki Nizzi hariç) göre bir avantajım var. Neredeyse onun Tex’i yazmasını izleyerek büyüdüm ve yıllarca bütün öğleden sonralarımı stüdyosunda sadece çalışmasını izleyerek geçirdim, çünkü oğlunun arkadaşıydım ve oradan geçtim. Yani Tex hayatıma belirli bir şekilde girdi. Gianluigi Bonelli’den farklı bir anlatım tarzına sahip olmasına rağmen onu iyi tanıyorum, karakterini iyi tanıyorum, onu yakından anlayabiliyorum.

Tex’i yazmayı hiç düşünmemiştim ama kesinlikle yazıp çizgi roman yapmak istiyordum: bu benim ilgi alanıma giriyordu. 30 yaşlarımda, hayatımın zor bir döneminde Gianluigi Bonelli beni asistanı yaparak bana büyük bir katkı sağladı. Daha sonra Bonelli’de çalışmaya başladım; burası onun değil, 1940’ların sonlarından beri burayı yöneten karısıydı.

Aylık Tex ve Tex Willer , Dampyr ve daha fazlası için olanlar da dahil olmak üzere genellikle aynı anda 15 ila 20 hikaye yazıyorum . Gianluigi Bonelli’nin de yaptığı, aynı anda dört veya beş tane yazdığı gibi ya da Dylan Dog’u yaparken Tiziano Sclavi’nin yaptığı gibi .

Otuz yıldır böyle yazıyorum, nasıl yaptığımı da merak ediyorum, ama belki de beni hayatta tutan şey tam da budur. Benim için, yani Gianluigi Bonelli ya da Alfredo Castelli gibi bu sanata alışkın yazarlar için, diyalog siz daha düşünmeden geliyor
Bazı konuları çözülmeden bırakmayı seviyorum. Sherlock Holmes’un en iyi maceraları, Watson’ın hiç anlatmadan bahsettiği maceralardır, böylece hayranlar o ünlü “üç elma çekirdeği” vakasında neler olduğu hakkında fanteziler kurabilirler. Arada sırada bazı maceraları yazılmadan bırakmak veya daha önce hiç görülmemiş bir karaktere isim vermek okuyucunun hayal gücünü harekete geçirebilir.


Maceraları 1880 civarında geçiyor olmalı ama anlattığımız bazı tarihi olaylar aslında 10 ya da 20 yıl öncesine ait. Bazen 1880’den önce ölen bazı tarihi şahsiyetlerin yaşamları da Tex’in tüm varlığını kapsayacak şekilde genişletildi. Bazen Tex’in geçmişteki maceralarını göstermek için bazı maceraları geriye doğru tarihlendiriyoruz. Bazen de , 1880’de, Komançiler ya da Çeyenlerin hala bir tehlike olduğunu iddia ediyoruz.
Şu anda Tex , Tex Willer ve Dampyr üzerinde çalışıyorum ve aynı anda yaklaşık yirmi hikaye yazıyorum: Tex için yaklaşık on beş ve de Dampyr için altı veya yedi. Asistanım Giusfredi ile birlikte, diğer yazarların yazdığı öyküleri de okuyorum ve hepsini kontrol etmem gerekiyor. Çünkü herkes hata yapabilir.


Çizgi romanları gerçekten sevdiğimi ve benim için onların bir sanat formu olduğunu söyleyerek başlamalıyım. Hala Carl Barks’ın Donald Duck kitabını okuyorum çünkü Shakespeare’in Hamlet’i ya da Buzzati’nin fantastik öyküleri kadar muhteşem . Donald Duck’ın hikayeleri söylediğiniz anlamda yetişkinlere uygun olmasa bile.

Karakterin daha derinine inmek istersek, Tex bir tür tezattır, adaleti getiren bir kanun kaçağı, kazanan bir Don Kişot, silahlı bir melektir. Tex aynı zamanda büyük bir pragmatisttir, hiçbir şeyden korkmaz, zekasına ve atıştaki hassasiyetine çok güvenir ve hayaletlerden ya da hileler olarak adlandırdığı şeylerden korkmasına veya etkilenmesine kesinlikle izin vermez. ‘’

Marco Santucci ( Çizer )
İtalya’da, tam olarak Toskana’da yaşıyor. Marco Santucci, 1974 yılında Arezzo’da doğdu ve İtalya’da yaşıyor.16 yaşında profesyonel çizgi roman dünyasında kendini eğitmeye başladı. 1998 yılında Marco, Sergio Bonelli Editore’de “Mister No” serisinde ilk büyük çalışmasına başladı. 2008’den 2011’e kadar Marco, Marvel çizgi romanları için “Secret Invasion: Spider-man”, “X-factor”, Siege: Spider-man ve Captain America: Forever Allies mini serilerinde kalemci ve mürekkepçi olarak çalıştı. Ayrıca, Phoenix Editore için Nembo, Star Comics için Samuel Sand ve Sergio Bonelli Editore için ( Mister No ve Tex ) üzerinde çalıştı.

Santucci, Tex’in Bourbon Caddesi Cinayeti ve devamındaki iki macera için çalışmalarını şöyle anlatıyor;
‘’ Hikaye Mauro Boselli’ye ait. Çevre New Orleans ve Louisiana’nın paludi’sidir. Çok güzel bir hikaye olduğunu söylemeliyim. western çok zor bir tür. Sergio Leone’nin western sesi, son derece güzeldi. Bu konudaki belgeler büyük bir zenginliktir. Mauro’yla çalışmak benim için olumlu bir travma. Boselli sayesinde gerçekten ileriye doğru büyük bir adım atacağıma inanıyorum.
Çalışmalarım sonrası, tarama veya fotokopiyi Boselli’ye gönderdim ve Boselli’nin senaryosunun tüm direktifleri temelinde adım attım. Sayfaya döndüğümde onu daha sonra Bianchini’ye gönderdim. ’’

Orijinal Tex çizimleri koleksiyoncusu Jose Carlos Francisco’nun, Santucci ve Bianchini ikilisinin bu macera için yaptıkları çizim çalışmalarına yorumu şöyle ;
‘’ Grafiksel olarak Santucci ile Bianchini’nin çizimleriyle birlikte tasarımı, özellikle gerçekten şaşırtıcı ortamlar ve senaryolarda aşırı ayrıntı ve titizlik sayesinde bizde çok iyi bir genel izlenim bırakıyor.


Bianchini’nin, yakın zamanda Amadora Festivali’nde yaptıklarını gördüğümüze dayanarak, yazarın yetenekli olduğunu bildiğimiz kalite düzeyini ifade edebileceğini, bu sefer tamamen solo olan bir sonraki macerasındaki çalışmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.’’

Marco Bianchini ( Çizim – Mürekkepleme )
19 Haziran 1958’de Arezzo’da doğan Bianchini ilk çıkışını 1980’de yayıncı Edifumetto’da yaptı. Tiziano Sclavi‘nin Bonelliana dizisi ” Il Comandante Mark” ( Kaptan Swing ) ta ek olarak yayınlanan ” Kerry il trapper “ karakterinin grafik yaratıcısı. İtalyan ” Boy Music ” ve ” Fox Trot ” dergileri için çizgi romanlar hazırladıktan sonra 1985 yılında Mister No‘nun kadrosuna katılması istendi ve bu koleksiyon için beşi 1983’te olmak üzere on sekiz macerayı resimledi. Bianchini’nin Tex çalışmalarından önce, Mister No çalışmaları tam 20 yıl sürmüş.

Sanatçı, Tex çalışmaları hakkında şunları söylüyor;
‘’ Yayınevinin sağlamlaşmış geleneğinde Bonelli , Mister No maceraları çalışmalarımdan sonra, benden Tex’e geçmemi istedi ve bana Mauro Boselli’nin çok ilginç ve çok uzun, neredeyse 3 kitaplık öyküsünü resimlememi teklif etti. Bu öylesine ikonik bir karakter üzerinde çalışmanın zorluğu da göz önüne alındığında, en az 2 yıl demekti.

Tex en büyük İtalyan ve yabancı tasarımcılar tarafından resmedildiğinden, oraya ulaşabileceğimi hiç düşünmemiştim; Benim açımdan, bunu başaranların kalitesi göz önüne alındığında, ulaşılamaz bir hedef gibi görünüyordu.


Bu yüzden karşılaştırmaya dayanabilmek ve kendimi başarısız göstermemek için kesinlikle geçerli bir iş yapma sorumluluğunu hissettim.
Neyse ki Marco Santucci çizimler konusunda benimle işbirliği yaptı ve bu hem emeğimi büyük ölçüde hafifletti, hem de sorumluluğun büyük bir kısmını aramızda paylaşmamızı sağladı. Başlangıçlar oldukça zordur, Boselli ile bağ kurmak kolay olmadı. Ama, kısa bir süre sonra her şey yerli yerine oturdu ve sonuç gerçekten mükemmel oldu.






Tex’in hikayelerinde sahnede genellikle çok sayıda karakter vardır ve her bir hikaye, materyali tanımlamak için en küçük ayrıntılara özel dikkat gerektirir. Bu Western dünyasıdır; silahlardan kıyafetlere, “salonların” iç kısımlarından (içki mağazaları, kumar ve sapkınlık merkezleri) yerli köylere kadar. Sınır, özel dramatik gücü etkili bir şekilde uyandırmak için grafik işaret gerektiren “kirli”, tozlu ortamlara sahiptir. Hayal gücüme damgasını vuran “Western”ler, her şeyden önce bugün de keyifle yeniden izlediğim sinema klasikleridir. ‘’









Çizim konusuyla ilgili sanatçıların açıklamalarına bakarken, iki sanatçının birlikte yaptığı, kalabalık sahne çizimlerini gördük. Ancak, konu bu kadarla sınırlı olamaz tabii ki. Örneğin, anatomi çizimleri . Bu macerada ‘’ Choctaw ‘’ yerlileri özelindeki karelere bakınca usta işi sonuçlar daha da dikkat çekiyor. Görsel sanatlarda anatomi denilince, sanırım pek çok sanatseverin aklına ilk olarak ünlü ressam Michelangelo gelir.


Konu çizgi roman olursa Alex Raymond, Russ Manning ya da daha yakın tarihlerdeki Conan çizimleriyle Buscema ilk akla gelen sanatçılar. Tex macerasındaki ikilinin ( Santucci/Bianchini ) yerlilerin farklı açılardaki hareketlerine ait çizimleri, adeta anatomi dersi veriyor.





Ayrıca, sanatçıların gemi ve yapı çizimleri de oldukça güzel kareler oluşturmuş.


Kısacası, ‘’ tüm sayfalar ( manzara ve at anatomileri dahil ) sanat değeri yüksek kareler ile sadece Tex hayranlarının değil, farklı alanlardan sanatseverlerin beklentilerini karşılayacak seviyede ‘’ demek gerekiyor.

Macera Hakkında Okur Görüşleri
Net ortamında, ilgili forum alanlarında, Tex okurları bu macera için yığınla yorum yapmışlar. Okurların hemen hemen tamamına yakını çizimleri çok beğenmişler. Senaryoya bakış açıları farklı çağrışımlar içeriyor, ama Boselli’nin senaryosu da genellikle övgüyle karşılanmış. Birkaç örnek görelim ;
Ymalpas kullanıcı adlı okur
‘’ Eğer bu hatırlanacak bir macera değilse şapkamı ısırırım! Çalışmanın başlığı “Simyacı”ydı ama hikaye, Amerika’nın en güzel şehri New Orleans’ı çevreleyen karmaşık bataklıklarda çok daha fazlasını, gizemi ve büyüyü vaat ediyor. ( … ) Bourbon Sokağı’nda Cinayet… Ne güzel bir başlık, çizimler harika ‘’
Texiana kullanıcı adlı okur
‘’ Çok çok güzel. Artık okumayı bitirdim. Umarım gelecekte çok fazla korku yaşanmaz, şimdilik çok iyi düşünülmüş ve çizilmiş bir gizem. Carson çok iyi durumda, her şey dikkat çekici. Boselli, devam kitabı için yararlı olan pek çok ipucu dağıtıyor. Böyle hikayeler varken beklemek zor. ‘’

Pedro Galindez kullanıcı adlı okur
‘’ Çizimler çok iyi. Hikayeye gelince, hikayenin oldukça korku ve fantastik bir atmosferde geçtiği fikri, Eco’nun (Paris’e giden korsan – simyacı Tonbres) “Foucault’nun Sarkacı” adlı eserine göndermelerle doğrulanıyor. Orada Saint-Germain Kontu ile buluşuyor! Zaten “gece yarısı yaşlı adam”dan bahsediliyor, ne olacağı hakkında bir fikir edindiğim bir sonraki sayının başlığı belki yanlıştır, ancak bunun tamamen abartılı olduğunu düşünmüyorum. ‘’
Ranchero kullanıcı adlı okur
‘’ Kitabın birkaç yönü daha (biri olumlu, diğeri çok daha az): Pards’a katılan Parisli polis komiseri Henri Carfax ve Nat McKennet. Bu kişiler, Bianchini & Santucci tarafından etkili bir şekilde “Sherlock Holmes” görünümüyle sunuluyor (dedektif karakteri gibi). Carfax olağanüstü olmayan bir fizikle, dövüşmede beklenmedik bir yeteneği gizliyor. ‘’
Corvo59 kullanıcı adlı okur
‘’ Bu benim istediğim Boselli macerası. Mephisto’nun Tampa’sındaki şehir atmosferlerini hatırlatan bu muhteşem hikayede , karakterlerin klasik yapılarından hareket eden: kör adam, limanın acımasızlıkları, güzel yumruklaşmalar. Aynı zamanda Da Vinci Şifresi’nde Brown tarzı bir “gerçek/kütüphaneci” gizem tadını da fark ediyorum. Çizimler de gerçekten hoşuma gidiyor ama daha çok hikayeye kesinlikle uymaları anlamında. Bana öyle geliyor ki, çizerler belirli bir beceriden ziyade Boselli’nin konusu için çekiciliği yeniden yaratıyorlar. ‘’

Condor Senza Meta ( Amaçsız Akbaba ) kullanıcı adlı okur
Hala ihtiyaç varsa, söz konusu hikaye gibi kaliteli hikayeler, Boselli’nin dizideki baş senarist rolünü ne kadar hak ettiğinin açık bir kanıtını temsil ediyor. Genel olarak gotik edebiyatın büyük bir hayranı olarak bu bölüm yalnızca içten övgülerimi alabilir.. Konu zaten özgünlüğü ve ilgiyle parlıyor, ancak korku tonlu gerilim filmini küçük bir kompozisyon incisine dönüştüren şey, her ayrıntıya dikkat edilen mükemmel senaryodur.( … )Arka planda belirgin bir korku damarı “Bourbon Caddesi’nde Cinayet”i neredeyse benzersiz bir hikaye haline getiriyor. ( … )Tex ve Carson, yanlarında Nat ve esrarengiz Parisli müfettiş Henry Carfax’ın cesaretlerinin kırılmasına izin vermiyor ve “Midnight Old”un esrarengiz varlığıyla daha da gizemli hale gelen silahlı çatışmalar, gizli geçitler, tuzaklar ve takipler de dahil olmak üzere yoğun araştırmalarına devam ediyorlar.
Augustus McCrae kullanıcı adlı okur
İyi bir konudan başlayan ve mükemmel bir ortamda (New Orleans ve çevresi) iyi şekilde gelişen, gizemle karışık üç sayıdan oluşan uzun hikaye. Ayrıca korku/ezoterik konular. (… ) Kesinlikle en iyisi olduğunu düşünmesem bile hikayeyi beğendiğim inkar edilemez.
Maceradan Gerçeklere


Bourbon Caddesi
Bu yazı için seçtiğim, yukarıda görülen okurlar dahil, onlarca okurun yorumlarında eksik olarak gördüğüm, hiç göz önüne alınmayan bir konu var; maceranın geçtiği ortam, New Orleans ve çevresi, özellikle Bourbon Caddesi.
Bu cadde, aşağıda göreceğimiz gibi, çizgi roman severlerin farklı eserlerden aşina oldukları bir ortam. Ama, önce bu caddeyi tanıyalım.

New Orleans‘ın en eski mahallesi olan Fransız Mahallesi’nin kalbinde yer alan Bourbon Caddesi, 1721’de Fransız mühendis Adrian de Pauger tarafından tasarlanmıştır. On üç blokluk caddeye Fransa’nın hüküm süren hanedanı Rue Bourbon‘un adını verir.

Cadde boyunca uzanan orijinal mimari Fransız kökenlerini yansıtırken, 1794’teki bir yangının ardından İspanyol tarzı binalar bunların yerini alır.


Sömürge zamanlarındaki başlangıcından, çalkantılı on dokuzuncu yüzyıla, Büyük Savaş’a, Buhran Dönemi’ne , II. Dünya Savaşı’na, sivil haklar hareketlerine ve de bugüne gelen, kötü şöhretli eğlence şeridi bugün kitaplara konu olmuş durumda.

Tex’in macerasının geçtiği yıllardan çok sonra, yani 21. yy.’da da, hala hem merak edilen hem de nefret edilen Bourbon caddesi ilginç geçmişe sahip.

2014 yılında haziran ayının sonlarında bu caddede iki önemli turistik mekanda ( Jackson Meydanı ve Pat O’Brien’ın piyano barı ) on kişinin vurulduğu haberini öğrendi dünya. Haber raporlarına göre son üç yılda gerçekleşen üçüncü büyük saldırıydı. Bourbon Caddesi aynı zamanda şehrin önde gelen turistik cazibe merkezi ve eğlence bölgesi. Ziyaretçiler açısından her zevke uygun şeyler olan caddede; caz kulüpleri, striptiz kulüpleri, barlar, hediyelik eşya dükkanları, ucuz seks şovları ve kaliteli yemek yenilen yerler bulunabiliyor. New Orleans‘a her yıl gelen milyonlarca ziyaretçi, seyahat ve turizmden elde edilen tüm eyalet vergi gelirinin yarısını oluşturuyor ve bu turistlerin neredeyse tamamı en az bir kez Bourbon Caddesi’ne uğradığı açıklanmakta.

Tulane Üniversitesi’nde coğrafya profesörü ve New Orleans hakkında yedi kitabın yazarı olan Richard Campanella, caddenin tarihini kapsamlı olarak araştırarak, Bourbon Street: A History (Louisiana State University Press) kitabını yazmış. La Voce di New York Gazetesi’nden George de Stefano, Campanella ile kitap hakkında röportaj yapmış. Yapılan röportajdan seçtiğim bölümler, caddeyi tanımak adına önemli ipuçları içeriyor.
‘’ Sicilyalılar 19. yüzyılın sonlarında büyük sayılarda New Orleans’a gelmeye başladılar. Sicilyalılar, Louisiana eyaletinin şeker yetiştiricileriyle birlikte, kölelerin yerini doldurmaya çalışmışlar. Burada, kaybedecek bir şeyleri olmayan Sicilyalıları deneyene kadar alternatif bir işgücü kaynağı ( Çinliler, İskandinavyalılar, Yunanlılar, Portekizliler, İspanyollar ) bulunamaması en önemli neden.
Fransız Mahallesi’ne yerleşmiş kentleşmiş Sicilyalılar (bir ara o kadar çoklardı ki bölge Küçük Palermo olarak biliniyordu) 1930’larda ve 40’larda taşınmaya başladılar. On, on beş yıl önce araştırma yaptığımda ( Fransız Mahallesi’nde ) sadece bir avuç Sicilyalı sakin bulabildim.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra daha fazla Sicilyalı banliyölere göç etti ve Kenner, Independence gibi kasabalara yerleşti. Ancak taşındıkça, çoğu zaman mülklerini ellerinde tuttular çünkü fiyatların arttığını biliyorlardı. Bu yüzden bugün Fransız Mahallesi’nde Sicilyalıların sahip olduğu mülkiyet, Sicilyalıların ikamet ettiği yerden daha fazladır.
İlk başta, yerel halk , Sicilyalıları beyaz olmayan, Avrupalılardan çok Afro-Amerikalılara benzeyen kişiler olarak görüyordu. Hem beyazlar hem de siyahlar, Sicilyalıları siyahların dostları ve müttefikleri olarak görüyordu.


1950’lerin başında New Orleans’ta beş yüz kadar işletme vardı, beş büyük patron tarafından yönetiliyorlardı ve birkaç bin kişiyi istihdam ediyorlardı. Hepsi yasadışı ve oldukça kazançlıydı ve bu da organize suç anlamına geliyordu. Mafya üyeleri Bourbon Sokağı’nı keşfettiler.


ünlü caz sanatçısı Nick La Rocca
New Orleans’ın en büyük Afro-Amerikan ritim ve blues ve rock and roll sanatçılarının çoğunu kaydeden efsanevi kayıt stüdyosu sahibi ve mühendisi Cosimo Matassa, Fransız Mahallesi’nde, Sicilyalılar ve Afro-Amerikalılar arasında büyüdüğünü hatırlıyor. ( Bilindiği gibi New Orleans aynı zamanda caz müziğinin doğduğu yerlerden biridir. )
Siyahlar gibi Sicilyalılar da bağnazlık ve ırkçı şiddete maruz kaldılar. Güney Louisiana’da Sicilyalılara yönelik linçler vardı, en meşhuru 1891’de New Orleans’ta 11 kişinin öldürülmesiydi. Afrikalı Amerikalılar ve Sicilyalılar arasında kapı kapı konut yakınlığı boldu ve aralarında sıcak duygular vardı. Bu insanların çoğu yoksul ve işçi sınıfıydı. Farklı ırktan olmalarına rağmen, çok sınıfa göre birleşmişlerdi. Sicilya toplumundaki birçok kişinin bu ırkçılık duyguları giderek sertleşti ve bu durum somutlaştıkça daha fazla fayda sağlayabileceklerini gördüler.

Sicilyalılar olmasaydı Bourbon Caddesi bugün nasıl görünürdü? diye düşünüyorum. Diyelim ki 1870’lerde Çinlilerle işler yolunda gitti veya başka bir alternatif işgücü kaynağı buldular ve hiçbir zaman büyük bir Sicilyalı akını olmadı. New Orleans hala ünlü olurdu; muhtemelen gürültülü geçmişini bir meta olarak satan modern bir turizm endüstrisi geliştirirdi. Peki gittiğiniz bu cadde aynı şekilde ünlü olur muydu? Sanmıyorum. Sicilyalılar Bourbon Caddesi’ni kendi başına yaratmamış olsa da ve kesinlikle Mafya Bourbon Caddesi’ni yaratmamış olsa da, onlar olmadan çok farklı olurdu.
Güney Louisiana’daki Sicilyalı nüfus Amerikalılaşmıştır. Ortalama 100 ila 120 yıldır buradalar. Ana nüfustan kopan bir göçmen topluluğu açısından sıklıkla olduğu gibi, bazen kültürel özelliklerini ana vatanlarından daha iyi koruyorlar. ‘’

Yukarıda temsili resimde polis şefi Hennesy’nin öldürülmesi görülüyor.
1890’da polis şefi Hennessy’nin öldürülmesi. A – Şef Hennessy’nin evinin önündeki çit. (Ev sokaktan geriye doğru yerleştirilmişti.) B – Hennessy’nin vurulduğu nokta. C – İlk yaylım ateşinin açıldığı nokta. ( New Orleans Times-Democrat , 13 Mart 1891.)

Bugün, Bourbon Street yerlilerden çok turistlere hitap ediyor durumda, ancak en başta köklü tarihi nedeniyle, dünyanın en ikonik caddelerinden biri olmaya devam ediyor


Storyville
Macerada geçen yerlerden biri de, ‘’ Kumarhaneler Mahallesi ‘’ olarak okuduğumuz Storyville. Burası, 1897 – 1917 yılları arası New Orleans‘a gelen ziyaretçilerin çeşitli zevklerini tatmin etmek için çok çeşitli genelevler ve salonlar içeriyordu. New Orleans Şehir Konseyi’nin fuhuşu düzenlemek için çıkardığı belediye tüzüğüyle kurulmuştu.


Fuhuş 1917’de yasadışı hale getirildi ve Storyville eğlence amacıyla kullanıldı. Binalarının çoğu daha sonra yıkıldı ve 1940’ta konumu Iberville konut projelerinin oluşturulması için kullanıldı.


Choctaw Yerlileri ( * )
Macerada adı geçen, Kuzey Amerika yerlileri günümüzde güneydoğu Mississippi’de yaşıyorlar. Hayli köklü geçmişleri bulunuyor. ( Kökenleri 16.yy.’a uzanıyor. ) Choctawlar vahşi savaşçılar olmalarının yanı sıra mükemmel çiftçiler ve yetenekli tüccarlar olarak tanınmışlardır. Şu anda federal olarak tanınan iki Choctaw kabilesi bulunmaktadır. Oklahoma’daki Choctaw Ulusu, 1831 ve 1838 yılları arasında Gözyaşı Yolu sırasında anavatanlarından uzaklaştırılan 13.000’den fazla Choctaw insanı tarafından kuruldu. Mississippi Choctaw Kızılderilileri Grubu ise, o dönemde Oklahoma’ya taşınmayı reddeden yaklaşık 6.000 Choctaw insanı tarafından kurulmuştur. Tarihsel olarak, bu halkın göçebe olmaması, onların yetenekli tarımcılar olmalarını sağladı. Genellikle diğer Amerikan yerli kabileleriyle ve daha sonra Avrupalılar ve Amerikalılarla ticaret yapmak için büyük miktarda mısır ve diğer mahsuller yetiştirdiler.

Başkan Andrew Jackson ve ABD Kongresi, Choctaw ve diğer kabileleri anavatanlarını tamamen terk etmeye ve batıya doğru göç etmeye zorlayan yasayı ne yazık ki geçirmeyi başarmıştır. Durum böyle olunca, Choctawlar Mississippi’den Oklahoma‘ya kadar olan uzun yolculuğu yürüdüler. Bu zorlu yolculuk boyunca birçok kişi öldü. Oklahoma’ya nakledilen ilk Amerikan Kızılderili kabilesi olan Choctawlar çok acı çektiler. Yaklaşık 70.000 kişi bölgeden kovuldu ve en az 3.000 kişi yürüyüş sırasında hayatını kaybetti. Bu zorunlu yürüyüşleri günümüzde, ‘’ Gözyaşı Yolu olarak ‘’ anılmaktadır.
21. yüzyıllarda Choctaw nüfusu toparlanmış ve Oklahoma’da bulunan 90.973 kişi ile 2020’de sayıları 254.154’e ulaşmıştır.


Diamond John
Tex’in konumuz dahilindeki macerasında yer alan mafya babalarından biri, başta da okunacağı gibi, Diamond Johnny. Zaman zaman çizgi roman karakterlerinin gerçek hayattan esinlenildiğini görüyoruz. Mario Boselli bu konuda herhangi bir açıklama yapmamış ama, John Diamond ( John Thomas Diamond ) ya da Jack Diamond adlı gangsterden bahsedelim. New York’ta yaşayan, İrlanda asıllı gangsterin yaşamı suç konularıyla dolu geçmişti. 1897 yılında doğan ünlü gangster, bir çok suikast ya da tutuklama olaylarına maruz kaldı. Diamond kadın düşkünüydü. Eşi suç dolu hayatını hiçbir zaman desteklememiştir.1931 yılında iki silahlı adam tarafından başından vurularak öldürülmüştür.








Simya ve Mutus Liber
Arapça Al-Kimia kelimesinden gelen ‘’ Simya ‘’ doğal felsefenin kadim bir dalı sayılır. Bir bakıma da çağımızdaki kimya biliminin atası sayabiliriz. Belirli malzemeleri arındırmak, mükelleştirmek ( farklı malzemelerden altın elde etme gibi ) ya da olgunlaştırmak, simya alanının amaçlarındandı. İslam ve Avrupa simyacılarının macerada adı geçen felsefe taşı yaratmak dahil, amaçlanan hedefler doğrultusundaki çalışmaları (sonuçları açısından günümüzde gerçekten uzak olsa da ) bugünkü modern laboratuvar tekniklerine ve teorilerine katkı sağlamıştır. ( Simyanın zengin tarihi dahilinde, Newton’un ciltler dolusu bu alandaki çalışmalarının önemli yeri bulunmaktadır. )

Bu Tex macerasının önemli unsurları arasında , başta da belirttiğim gibi ‘’ Simya ‘’ ve ‘’ Büyü ‘’ bulunuyor. Latince ‘’ Sessiz Kitap ‘’ ya da ‘’ Dilsiz Kitap ‘’ ( içinde çokça resim bulunduğundan bu adı aldığı söylenmektedir ) anlamına gelen kitap, 1677 tarihinde yazılmış, farklı tarihlerde yeniden basılan Simya konusundaki en önemli eserlerdendir. Kitabın yazarının kim olduğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır ( Genellikle, yazarının Altus olduğu söylenmektedir. ). Hermetik felsefe söz konusudur.


Macerada adı geçen Nicolas Flamel ( 1330 – 1418 ), Fransız simyacıdır. Ölümsüzlüğü ve felsefe taşını bulduğu iddia edilmektedir. ( Harry Potter romanlarında adı geçen ve Newton’un geceler boyu çalışmalarına konu olan ‘’ felsefe taşı ‘’ bir başka yazının konusu olacaktır. )
( Bilindiği gibi, hermetizm, ezoterik öğreti sistemidir. Yani, öğretim aktarma bir grup ya da örgüt ile sınırlıdır. İçe kapalıdır, grubun sınırları dışına taşmaz. )


Çizgi Romanlarda Bourbon Street
Geçmişten günümüze bu kadar ürkütücü ortam olan Bourbon Caddesi’ne farklı çizgi romanlarda da rastlamak mümkün. Bu konudaki örneklere bakalım.







Görüldüğü gibi Amerikan ve Avrupa çizgi roman firmalarından pek çok çalışmada bu cadde arka plan olarak kullanılmış.

Önemli Bir Tex Kolleksiyoncusu
Yazının sonunda, dünyanın önemli Tex kolleksiyocularından biri olan Trond Stien’in açıklamalarını izleyelim. Kendisi, Norveç’te, Bergen kentinde yaşıyor. 2014 yılında kendisiyle yapılan röportajda şunları söylemiş ;
‘’ Bergen kentinden 55 yaşında bir adamım ve hemşire olduğum Bergen hastanesinde çalışıyorum. Ayrıca bisikletimle dünyayı dolaşmayı seven bağımlı bir motosiklet sürücüsüyüm. Tex’le ilk karşılaşmam 1971’de Norveç’te kendisine kendi çizgi romanının sunulmasıyla oldu. sadece Tex değil ama o benim favorim. Gerçekten beğendiğim bir diğeri Blueberry, bir diğer favorim ise Norveçli bir yazar ve tasarımcıya sahip , tamamen Norveç’e özgü bir batı dergisi olan Morgan Kane. 637 Tex dergim var ve koleksiyonun tamamına sahip olmak için sadece 28 eksiğim var.

Bir diğerinden daha önemli bir örnek yoktur, her birini takdir ediyorum. Koleksiyonumda toplam 5300 civarında çizgi roman ve çizgi roman karakterleri ve dergi dünyasından 4000 civarında ürün (oyuncak) var. En eskisi 1915’ten kalma bir çift Katzenjammer bebeği. Ve tabii ki bazı Tex eşyalarım da var, sadece oyuncak bebekler değil, oyuncaklar da var. ‘’

Stien , geleceğe yönelik hayalini de söylemiş ;
‘’ Tex’in devam etmesini ve sürekli olarak iyi tasarımcılara ve iyi yazarlara sahip olmasını ve popülaritesinin artmaya devam etmesini umuyorum. Ayrıca kaliteli oyuncularla iyi bir film çekilmesini de umuyorum. Hayalim Peter Jackson’ın yönetmen olması. ’’

NOTLAR
Teks maceralarıyla ilgili, yazıda geçen kareler için, çizgi diyarı arşivindeki Tex kitaplarından yararlanılmıştır. Çizgi Diyarı’na ve Sn. daltas’a teşekkür ederiz.
( * ) Daha fazla detaylı bilgi için;
https://en.wikipedia.org/wiki/Choctaw
YARARLANILAN KAYNAKLAR
https://fumettologica.it/2020/11/mauro-boselli-tex-intervista-bonelli/
https://www.sergiobonelli.it/news/mauro-boselli/9488/Mauro-Boselli.html
https://texwillerblog.com/entrevista-exclusiva-marco-santucci/
https://texwillerblog.com/tex-serie-normal-italia-omicidio-in-bourbon-street/
https://booknola.com/bourbon-street-new-orleans/
https://texwiller.ch/index.php?/topic/1345-576578-omicidio-in-bourbon-street/
https://en.wikipedia.org/wiki/Choctaw
Marco Arnaudo – Il Tex delle origini. Una lettura ravvicinata
Wikipedia

