ÇİZGİ ROMAN SANATINDA DANTE UYARLAMASI
DAMPYR – CEHENNEMİN KAPISI
Hazırlayan: eankara

2000 yılında İtalya’da ( Bonelli ) , 2002 yılında ise ülkemizde ( Oğlak Yayınları ) yayın hayatına başlayan, İtalyan yayınevi ve sanatçıları kaynaklı bir çizgi roman var, Dampyr. Severek okuduğumuz, bir çoğumuzun anılarında yer eden aynı ülke kaynaklı ‘’ Fumetti ‘’ lerin içinde yerini alan Dampyr çizgi romanlarında, diğerlerine göre daha yeni ve farklı konular bulunuyor. Eski Slav folklor inanışlarına göre Dampyr , bir insan kadının bir erkek vampirle birleşmesinden doğar, popüler gelenekte kısır olmayan tek vampirdir.
Çizgi roman’a geçmeden önce, konuya ilişkin olarak, kültürel açıdan tarihi gelişmeye bakmakta yarar var.

Avrupa Kaynaklarında Vampir
‘’ 18. yüzyılın başlarında, Sırbistan’da onlarca kişi gizemli bir şekilde ölmeye başladı. Ölmüş komşularının kendilerine musallat olduğu, ölmeden hemen önce bir boğulma hissi yaşadıkları ve kaba kaba soluk aldıkları iddia ediliyordu. Özellikle iki köy, Sırbistan’ın güneyindeki Medvedja ve kuzeydoğudaki Kisilijevo ( yerlilere göre Petar Blagojevich isimli, Kisiljevo köyünde doğup, vampire dönüşen Sırp köylüsünün yaşadığı yer ) bu şekilde ölüm dedikodularının merkezindeydi. Köyler birbirinden 200 kilometre uzakta olsa da, iki köy 10 yıl arayla aynı gizemli ölüm biçiminin yaşandığını bildirdi. Olaylar üzerine buralara gönderilen Avusturyalı doktorlar ayrıntılı bir rapor hazırlarlar. Bulgular akademik çevrelerde de yer bulur.’’



Alman tarihçi ve “Vampirler: Avrupa söylencesinin kökenleri” kitabının yazarı Thomas M. Bohn, “vampir” kelimesinin günlük yayımlanan Avusturya gazetesi “Wienerisches Diarium” da 1725 yılında bu şekilde yer aldığını söylüyor. Çeşitli anekdotlara bağlı olmakla birlikte, 18’inci yüzyıldaki bu haberlerin ardından Batı Avrupa’da popüler hale geldiği belirtilmektedir.

1725’te Kisilijevo‘da iki gün içinde dokuz kişi öldü. İddialara göre tümü de ölümlerinden önce bir komşudan bahsediyordu. Daha önce ölen Petar Plagoyeviç adlı komşularının rüyalarında gözüktüğünü ve kendilerini boğmaya başladıklarını söylemişlerdi.
Yedi yıl sonra, Ocak 1732’de Medvedja köyünü korku sardı. Üç ay içinde, bazıları genç ve sağlıklı 17 kişi nedeni belirsiz bir şekilde öldü. Kisiljevo’daki olaylara benzer bir şekilde, ölenlerden bazıları can vermeden önce boğulma ve şiddetli göğüs ağrılarından bahsetmişti.
Doktor Johannes Fluckinger, mezarların açılması talimatını verdikten sonra yazdığı raporda, ‘vampirizm’ vakalarında başlıca rolü oynayan bir milisten bahsetti. Bedeni henüz bozulmamıştı ve gözlerinden, burnundan, ağzından ve kulaklarından taze kan aktığı söyleniyordu. Bu durum da, Medvedja köylüleri tarafından bir vampir olduğuna dair kanıt olarak görüldü, kalbine bir kazık sokup bedenini yaktılar.

Konu hakkında bilimsel açıklama, Dublin’deki Trinity Koleji’nden Profesör Clemens Ruthner’den gelir. Ruthner, “haberleri dikkatle okursanız, kimsenin vampirleri kendi gözleriyle görmediklerini fark edersiniz. Kan emdikleri fikri Avusturyalı doktorların yorumuydu” demektedir.
Ruthner, “vampir” kelimesinin kökeninin, Avusturyalı doktorların yerel tercümanlarla konuşmalarına dayandığına inanmaktadır.
Kendisi , “tercüman büyük ihtimalle ‘upir’ gibi bir şeyler mırıldandı ve bu da Slovence ‘şeytan’ demek. Bu yanlış anlamayla da ‘vampir’ kelimesi doğdu” demektedir. Ancak, farklı kaynaklarda kelimenin etimolojik kökeni olarak Fransızca ya da Rusca’dan geldiğini belirten açıklamalar da bulunmaktadır.
Profesör Thomas Bohn’da kan emme söylencesinin Batı kamuoyu tarafından yaratıldığına inanmaktadır. Bohn, ayrıca Osmanlı’nın 1683’teki başarısızlıkla sonuçlanan ikinci Viyana kuşatmasından sonra vampirlerin “Türk tehdidine” karşı bir alternatif olduğunu ifade etmektedir.

2008 yılında 14.850 dolara satıldı.
18. yüzyılın ortalarından sonra Habsburg Krallığı’nda bir ‘vampir’ dalgası başlar. Ancak batıl inançları engellemek için tüm hayali yaratıklara karşı mücadele yasaklanmıştır. ( + )

Vampir bilgisi için diğer bir kaynak, Antoine Augustin Calmet‘in eseri olarak, iki ciltlik doğaüstü araştırması, ‘’ Meleklerin, Şeytanların ve Hayaletlerin Görünümleri Üzerine Tezler ve Macaristan, Bohemya, Moravya ve Silezya Vampirleri Hakkında’’ adlı eseri 1746’da yayımlandı.
Bir cesedin bozulmazlığı, ölen kişinin vampir olduğunun kanıtı olarak düşünülüyordu. Calmet, mezarda aylarca hatta yıllarca kaldıktan sonra bazı cesetlerin “kanın sıvı halde, etin bütün, uzuvların esnek ve bükülebilir” halde bulunduğunu belirtti.

Gözlem doğruydu, ancak doğaüstü olaylardan ziyade bilim, bu tür ölüm sonrası olayları açıklayabilirdi. Vampirliğe olan inanç büyük ölçüde, ölümden sonra doğal ayrışma süreçleri hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklandığı belirtilmektedir. ( ++ )
( Konu elbette bu sayfalara sığmayacak kadar uzun. Ayrıca okurlar arasında, bilime tereddütsüz inananlar olduğu gibi, tam tersi düşünenler de olabilir. Vampir kalıntılarına ait, daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlerin, yazının sonundaki linke başvurmalarını öneririm. Söz konusu makaleyi, Washington Post’tan Michael E. Ruane yazmış. ) ( +++ )


Balkanlarda Vampir Mitolojisi
Nikolinka Nolevska ( Makedon Edebiyatı araştırmacısı – Üsküp ); ‘’ Makedon ve Balkan Mitolojisinde Vampir Motifleri ‘’ konulu bilimsel araştırmalara dayalı makalesinde ilginç açıklamalarda bulunuyor. ( * )
‘’ Vampir motifinin Balkan ve Makedon folkloru çerçevesinde incelenmesinde, kültürel hafızada, mitolojide, gelenekte, kolektif oluşumda yeri geniştir. Efsanevi vampir figürü, edebiyat eserleriyle vurgulanarak, halkın hayal gücünde yer etmiştir. Eski inanışlar vampir ikonografya’sıyla yakından ilişkilidir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, özellikle Sırplar tarafından Makedonya topraklarındaki vampirlerle ilgili gelenek ve inançlar üzerine çalışmalar yapılmıştır.

Makedon geleneklerine göre vampirler iyi ve kötü olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Etkinliklerine göre, yaşayanların dünyasında göründükleri için iyi vampirler şu gruplara dahil edilir: ev vampiri, kasap vampir ve hayvan vampir. ikinci grupta ise, zararlı vampir olarak, vampir eşi veya cinsel partneri belirtilebilir.
Vampirler Balkan nüfusu için gerçek bir korku kaynağı olmuştur. Alıç kazığının bir vampiri etkisiz hale getirmenin en kesin yollarından biri olduğu inancı günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Bitkisel ruhun kanla bağlantılı olduğu söylenir. Vampirin kan içme ihtiyacı, onun ruhu ve bedeni arasındaki birliğinde, ölümle bozulacak döngüyü koruma çabasına karşılık geldiği düşünülmektedir.

Slav folkloru temel alınırsa, vampirin mitolojik karakterinin bölgesel olarak değişen çok çeşitli bileşenleri bulunmaktadır. Güney Slavların bulunduğu Balkan bölgelerinde, insandan vampire dönüşümün nedeni, cenaze töreni sırasında kesintiye uğrayan ritüel olarak belirtilir. Doğu Slav halkları arasında bu neden, ölen kişinin yaşam tarzı ve kişisel günahlara bağlanır. Balkanlar’da ya da daha özel olarak Makedonya topraklarındaki vampir inancına göre bir kadın doğum sırasında da olsa vampir olabilir ya da şifaya ilgi duyan kadınlar vampir olabilir. Vampirleşmeye özgü bir inanış olarak Güney Balkan Bölgesi’nde ölümden sonra kırk günlük sürenin kritik olduğu düşüncesi vardır, cenazeden sonra dönüşüm gerçekleşebilir.



Vampirleşmeye önleyici olarak, cenaze töreni sırasında kurallara ve kısıtlamalara kesinlikle uyulması gereken kavramdır. Bir diğer önleyici tedbir ise toprağa yabani haşhaş veya darı ekmektir. ‘’
Vampir kavramı, günümüzde de Balkan coğrafyasında önemli bir turizm unsuru.


Osmanlı ve Türk Kaynaklarında Vampir
Bu arada, vampir konusu açılmışken, ülkemizde ‘’ Vampir Uzmanı ‘’ olarak adlandırılan, 2016 yılında kaybettiğimiz Giovanni Scognamillo’yu , 2014 yılında sergilenen iki resmiyle analım.



Türk yazar, sinema tarihçisi, araştırmacı, eleştirmen, çevirmen, eğitmen, ressam olarak çalışmalarda bulunmuştur. Özellikle ‘’ Vampir Manifestoları ‘’ adlı yazdığı kitapla , sinema, çizgi roman, müzik, tiyatro, oyun gibi pek çok alanda Vampir konusundaki incelemelerini yayınlamıştır.




Vampir konusunda araştırma yapmak isteyen okurlara , bu kez kendi kültürümüzde konuyu ele alan; Mehmet Berk Yaltırık ve Seçkin Sarpkaya’nın ‘’ Türk Kültüründe Vampirler Oburlar, Yalmavuzlar ve Diğerleri ’’ kitabını öneririm. Ayrıca, Mehmet Berk Yaltırık’ın ‘’ Istrancalı Abdülharis Paşa ‘’ romanı okunmaya değer. Ama, yazarın ‘’ Türk Kültüründe Hortlak ve Cadı İnanışları ‘’ makalesini mutlaka okuyun derim. ( Yazımın sonundaki linkle makaleye ulaşabilirsiniz. ) (** )


Yaltırık , bir X mesajında, Takvim-i Vekayi gazetesinden Dampyr konusu da geçen bir olayı anlatmış. Uzun açıklamasından kısa bir bölüm şöyle ;
‘’ Takvimi-i Vekayi’de geçiyor. Bu da yer aldığı sayfa. 1833 yılına ait. Yeniçeri Ocağı’nın ilgasından birkaç yıl sonra. Tırnova’da dönemin kadısı Ahmet Şükrü Efendi’nin merkeze gönderdiği bir yazıdır. “Tırnova’da cadılar türedi” mealinde girizgahla başlar. Tırnova gündüz işinde gücünde sakin, diğerleri gibi bir Balkan kasabası. Ancak gece olunca sıkıntı. Tıpkı pek çok Balkan kasabası gibi… Evlere bir şey musallat olmuş. Erzakları birbirine katıyor görünmeyen bir el, toprak katıyor içlerine. Eşyaları dağıtıyor. İnsanların üstüne taş, toprak, eşya atılıyor. Kimseler görmüyor. Kimilerine geceleri ağırlık çöküyor kadın erkek fark etmiyor. Ağırlık dediğim bazı yörelerde karabasan hadisesi gibi işte. Üstlerine ağırlık çöküyor, nefes alamıyorlar, Ahali toplanıyor, ileri gelenler kafa kafaya veriyorlar. Geçen paylaştığım Makedonya tarafındaki mesarif defterlerindeki çareyi uyguluyorlar. Yani bir “cadıcı”, “cadı üstadı” kiralanacak. Atadan dededen metotlarla kabirde çıkanı, cadıyı, vampiri kovalayan kimseler. Bazı yörelerde “dampir”, “vampirci”,”vampiroviç” adıyla anılan kimseler de var. Annesi vampirin saldırısına uğradığından onlar gibi olan ama gündüz gezenler. ‘’ ( *** )
Bir başka yazısında Yaltırık, bu konuya şöyle değinmiş ;
‘’ Osmanlı dönemi kaynaklarında “cadıların” zikredilmesinde vakalar kadar bu vakaların çözümü için çoğu zaman devletçe kiralanan “cadıcıların” yahut “cadı üstatlarının” yani vampir avcılarının da bahsi geçer. Balkan folklorunda bu vampir avcıları muhtelif bölgelerde “Dhampir”, “Krsnik-Krusnik”, “Lampijeroviç”, “Vampijeroviç”, “Vampirci”, “Vampirdzhija”, “Vampirdzia”, “Vapirdzija” ve “Vapirdzii” gibi adlarla da anılmaktadır. Makedonya Arşivi’ndeki 1836-39 yılları arasındaki üç ayrı masarif defterinde bunların isimleri “cadıcılar” yahut “cadı üstatları” olarak geçmektedir. Bunlar belgelerde şu şekilde anılmaktadırlar: “… Tikveş’den cadu def’ine gelen adamlara ta’yinat 100 guruş. … Cadu zuhurında def’iyçün Köprili’den celb olınan caducılara ücret 252 guruş. … Bazı mahallarda zuhur eden cadu nam (?) men’ ve def’ine âher kazadan üç def’ada celb olınan cadu üstadlarına cânib-i kazadan olarak verilen hizmet 980 guruş…” Günümüz Türkçesiyle aktarmak gerekise: “Tikveş’ten cadı kovmaya gelen adamlara (erzak) … Cadı ortaya çıktığında defedilmesi için Köprülü’den çağrılan cadıcılara ücret… Bazı yerlerde ortaya çıkan cadı denilen (?) engellemek ve kovmak için başka kazadan üç defa çağrılan cadı üstatlarına kaza tarafından verilen hizmet…” ( **** )

Nitekim, 16.yy.’da Ebussuud Efendi tarafından yayınlanan vampir fetvasında Selanik’e bağlı bir köyde yaşanan vampir/cadı sorununa karşı şu öneriyi yapar ;
‘’ Olayın olduğu gün mezara gidip önce çıplak bir sopayla kalbine ulaşacak şekilde yere çaksınlar, beklenendir ki (hortlak/ölü) defedilsin. Eğer olmazsa, benzinde kızıllaşma olursa (yani tenine kandan kırmızılaşmışsa) başını kesip ayağının olduğu yere atsınlar. Eğer bozulmayı bırakmışsa (yani ceset çürümemiş ise) başını kesip ölünün ayağının ucuna koysunlar). Olduğu kadar bu aşamalarla ortadan kaldırılamamışsa, cesedi çıkarıp ateşte yaksınlar ”. ( ***** )
Evliya Çelebi de, seyahatnamesinde; tanık olduğu Hatukay Çerkez diyarının Pedsi köyündeki ‘’ cadıların kendi aralarında tutuştuğu ‘’ savaşı, ayrıntılarıyla anlatmaktadır. Ayrıca, aynı bölgede, kan içen zombileri de gördüğünü belirterek, yine kendine has akıcı üslubuyla anlatır.

Balkan Mitolojisinde Dampyr
Balkan folklorunda , bir dampyr bir vampir ile bir insan arasındaki birleşmenin sonucu olan efsanevi bir yaratıktır . Bu birleşme genellikle erkek vampirler ile dişi insanlar arasındaki hikayelerde görülmektedir. ‘’ Dhampir ‘’ kelimesi aslen Arnavutça’dan dhamb ‘diş’ ve pir ‘içmek’ kelimelerinden türemiş gibi görünmektedir. Arnavut efsaneleri, vahşi koyu veya siyah saçlara sahip olduklarını ve doğaları gereği çok kurnaz veya cesur olduklarını belirtir. Kana ilgi duymazlar ve diğer insanlar gibi normal şekilde yemek yiyebilirler, ancak birinin hayatını uzatmak için diğer canlıları ısırma seçeneği her zaman açık bir seçimdir.
( Bu arada Wikipedia’nın Dampyr maddesine ait açıklamalarda, Marvel çizgi romanları, video oyunları ya da filmler hakkında bilgi olmasına rağmen, İtalyan çizgi romanlarının bulunmadığını belirtmek isterim. )

Vampir konusunun tüm dünyada çok sayıda olan meraklıları nedeniyle, ilgili kitap ve makalelerin yanı sıra, dergiler de dikkati çekmekte, hayli farklı alanlara açılımları bulunuyor. Ama, çizgi roman ve de özellikle ‘’ Dampyr ‘’ macerasına değineceğim için, sinema , edebiyat gibi farklı alanlara girmeyip, Bonelli firmasına geçelim.

Bonelli Çizgi Romanı Olarak Dampyr
Günümüzde popülerliğini koruyan vampir çizgi-roman serilerinden birisi de, Bonelli Comics’in ürettiği “Dampyr” dir. Özellikle Balkan çingenelerinin batıl inançlarında, erkek vampirlerin, bir insan kadınla cinsel ilişkiye girmesinin ürünü olarak doğan, yarı insan /yarı vampir yaratık ‘Dampyr’ olarak tanımlanmaktadır. “Dampyr”, vampir babasını arayan Dampyr Harlan Draka’nın maceralarını anlatmaktadır. Vampir mitolojisi, korku sanatları ve post-apokaliptik cyber punk edebiyatından izler taşıyan “Dampyr”, aynı zamanda, küreselleşme çağındaki kötü niyetli çok uluslu şirketler gibi güncel politik okumalara da olanak veren bir çizgi-evrene sahiptir. (****** )



Mauro Boselli , Dampyr’in 200. Sayı için yapılan röportajda , çizgi romanın nasıl oluştuğunu açıklamış ;
‘’ Bu fikir bana ve Maurizio Colombo’ya Dylan Dog Dergisi’nin öncüsü olan Almanacco della Paura üzerinde çalışırken geldi . Bir hayalet avcısının el kitabını ve ardından bir vampir avcısının el kitabını yazmıştık. Bu bizi Balkan folklorunda ve tarihinde gerçekten de “Dampyr” adında bir vampirin ve ölümlü bir kadının oğlu olan bir figürün var olduğunu keşfetmeye yöneltti.

Dampirlerin 1950’li yıllara kadar Sırbistan ve Bosna Hersek’te faaliyet gösterdiğine dair belgeler ve ifadeler bulduk. O dönemde o coğrafyada bir iç savaş da vardı. Bu, kişisel yaratığımız Gecenin Efendisi’ni sahneye koyma fırsatını verdi. Savaşın felaketlerini kamufle ederek çoğu kişinin gözünden saklanmayı başaran baş vampir, süper yırtıcı. Daha sonra iki şeyi karıştırdık ve iki ilk kitabı birlikte yazdık.



Her şeyden önce, 19. yüzyılın klasik vampir figürü, 18. yüzyılın Balkanlar’daki -çünkü her zaman oraya geri dönüyoruz- meşhur vampirizm salgınından ilham alıyor. Voltaire ve 18. yüzyılın diğer akademisyenleri ve aydınları da bundan söz etti. Sonraki yüzyılda Lord Byron ve onun İtalyan-İngiliz doktoru John Polidori’nin Vampir’i sayesinde edebi bir konu haline geldi . Buradan , Bram Stoker’ın çok ünlü Drakula’sına kadar, konuyla ilgili bir dizi roman başladı .

Bütün bu klasik vampirler gündüzleri çok iyi yaşarlar, güneş ışığıyla hiçbir problemleri yoktur. Doğal ışık, Murnau’nun Nosferatu’su ve Bela Lugosi’nin Drakula’sından başlayarak Hollywood filmlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bir tehlike haline geldi . Böylece, süper vampirlerimiz olan Gece Ustaları için geleneğe geri döndük. İnsandan farklı, daha güçlü, güneş ışığında huzur içinde yaşayan bir türdür. Aynı zamanda şekil değiştiriyor: başka varlıklara ve canavarlara dönüşebiliyor.
Tenten ve Martin Mystere gibi dünyanın her yerindeki macera çizgi romanlarının hayranıyım . Maurizio ile Dampyr’i, bize gezegenimizin çeşitli ülkelerinin geleneklerini, mitolojisini, manzaralarını, edebiyatını, sinemasını vb. araştırma fırsatı veren gezgin bir kahramanın yer aldığı “gezgin bir dizi” olarak tasarladık . ‘’

Maurizio Colombo , Mauro Boselli ile birlikte Sergio Bonelli Editore’nin son yirmi yılda yarattığı en uzun soluklu serilerden biri olan Dampyr’in yaratıcısı . Colombo, kariyerine Mister No.’nun 1 senaristi olarak başladıktan sonra otuz yılı aşkın bir süredir yayınevinde çalışıyor . Daha sonra Zagor ve Nick Rider‘ın hikayelerini de yazıyor. Ayrıca, efsanevi Dylan Dog Korku Festivali ekibinin bir parçası . Colombo 2000 yılında Boselli ile birlikte Dampyr‘i yaratıyor.
Boselli’nin Maurizio Colombo ile Dampyr’in oluşma süreciyle ilgili açıklamaları şöyle ;
‘’ Sırayla yirmişer sayfa yazdık ve sanki aynı kalemden çıkmış gibiydiler. Çalışma sırasında bazı şeyleri değiştirdik: Mesela ilk sayıda Tesla ve Kurjack’in ölmesini düşündük, 32. sayfada olması gerekiyordu, sonra bize iyi davrandılar ve onları bağışladık ! ( … ) Nasıl bitireceğimize dair bir fikrimiz var, ama okuyucular satın almaya devam ettiği sürece seriyi bitirebileceğimizi düşünmüyorum. ‘’

Boselli’nin Bonelli firmasıyla ilk dönem ilişkisi de bir hayli ilginç !!
‘’ İtalya’da Tarantino’yla röportaj yapan ilk kişiler arasındaydım, Pulp Fiction dönemiydi . Röportajı Bonelli’de sunduğumda tanımadığım bir kişiye çok fazla yer verdiğimi düşündükleri için neredeyse beni kovuyorlardı. Film büyük bir başarı elde ettikten sonra, editörler o röportajla övündüler, onları öldürmek istedim ! ‘’

Acımasız bir savaş sırasında Harlan Draka, kendisinin gerçekten olağanüstü güçlere sahip bir Dampyr olduğunu keşfeder. Daha sonra babasının Gecenin Efendileri soyundan gelen doğaüstü bir yaratık olduğunu keşfeder. Harlan, gizemli kökeninden dolayı acı çekse de sert bir adamdır. Sert, büyüsü bozulmuş, bazen alaycı ve alaycı olan o, özünde bir idealist ve romantiktir ve hayatını karanlığın ırkına ve dünyaya hakim olan ‘’ Kötülükler ‘’e karşı mücadelelere adar.

Çizgi roman içinde, 1945 yılında Bosna’da Gece Ustası Draka’nın çocuğu olarak dünyaya gelen, yarı insan , yarı vampir Harlan Draka adlı kahraman dışında başka karakterler de bulunuyor. Bunlar arasından öncelikle belirtilebilecek olanlar; yardımcıları Kurjak ( Emile Kurjak ) ve vampir olan Tesla ( Tesla Dubcek ) ile Caleb ( Caleb Lost ) . Maceralar genellikle Balkanlar başta olmak üzere farklı coğrafyalarda karşımıza çıkıyorlar.
‘’ Son Gece ‘’ adlı maceranın İstanbul’da geçtiğini, ülkemizden bazı sahnelerin bulunduğunu, Dampyr okumayanlara hatırlatalım.



Maceranın Esin Kaynağı Olarak Dante ve ‘’ İnsanlık Komedisi ‘’ Eseri
Bir adam, hayatının yarısında, evden uzakta, kalbi kederle dolu ve yoldan sapmış bir şekilde ormanın derinliklerinde uyanır. Ruhunun karanlık gecesini yaşayan bu adam için kriz o kadar büyüktür ki ölüm onun için cazip bir son halini almıştır. Daha sonra, vahşi hayvanlar bu kolay avın üzerine doğru ilerlerken adamın duaları yanıt bulur. Ona cennete giden yolu göstermeyi vaat eden bir rehber belirir ve …


‘’ İnsanlık Komedisi ‘’ Günümüze kadar, arada 7 asırı aşan bir zaman diliminde , Dante Alighieri‘nin 1308 ile 1321’deki ölümü arasında yazdığı epik bir şiirdir. Şiir yüzeyde Dante’nin Cehennem, Araf ve Cennet’teki yolculuklarını anlatır; ancak daha derin bir düzeyde, ruhun Tanrı’ya doğru olan karanlıktan aydınlığa giden Psikolojik/Manevi yolculuk konu edilmektedir. İlahi Komedya, üç bölüme ayrılmış, 14.233 dizeden oluşur: Inferno (Cehennem), Purgatorio (Araf) ve Paradiso (Cennet) bölümlerinin her biri 33 kantodan oluşur. Ayrıca, tüm şiire giriş görevi gören Cehennem’de bulunan bir ek kanto daha bulunmaktadır.

Başlangıçta Dante’nin kahramanı, şair Virgil ile buluşur ve yol onları dokuz daire veya kademeli cehennemden oluşan dev bir huni içine alır. Sonra Dünya’nın merkezine inerler ve Araf’ın yedi setini geçerek Cennet kapılarına ulaşırlar. Şiirin üçüncü ve sonuncu kısmı, Dante’nin yeni bir rehber olan Beatrice’le göksel cennet yolculuğuna adanmıştır. Beatrice gerçek bir insandı ve Dante’nin gerçek aşkıydı. Dante onu, başyapıtındaki önemli bir karakter olarak kullanmaya karar vermişti.

Dünya edebiyatının en seçkin eserlerinden biri olarak kabul gösterilen ‘’ İnsanlık Komedisi ‘’, çağlar boyunca bir çok sanat eserinin doğmasını sağlamıştır. Konumuz gereği, özellikle görsel sanat eserlerine değinecek olursak, bu konuda da yüzyıllar boyunca çeşitli sanatçılar çalışmalar yapmışlar.




Kitap resimlerinden başlayarak Mickey Mouse’a varıncaya değin , tablolar ve farklı alanlar için yapılan çalışmalar arasında en başta sayabileceklerimiz ; Sandro Botticelli, William Blake , Gustave Dore , Salvador Dalí ve heykeltıraş Auguste Rodin’dir.


Cehennemin Kapısı Macerası
Prof. Gino Frezza, ( Salerno Üniversitesi Kurumsal İletişim ve Medya bölümünde görev alan, İletişim ve Medya Bilimleri – İletişim bölümü ) ‘’ Kültürel Süreçler Sosyolojisi ‘’ . Kendisi ‘’ Cehennemde Dampyr. Paralel dünya ve Dante’nin macerası – Harlan Draka ‘’ adlı makalesinde , Dampyr’in ‘’ Cehennemin Kapısı ‘’ çizgi romanını konu olarak ele almış. ( *** )
Frezza, macerayla ilgili açıklamalarının öncesinde Dampyr çizgi romanlarıyla ilgili görüşlerini yazmış. ( Cümleler oldukça ‘’ akademik ‘’ dille yazılmış )

‘’ Bu çizgi romanı karakterize eden fantezinin çeşitli özellikleri var. Bir yandan vampir hikayelerine ve filmlerine atıfta bulunur, yani ölüm ve yaşam arasındaki sınırları aşan varlıkların varlığını öngörür. Öte yandan, Dampyr’in çizgi roman öykülerinde sayfaya konulan biçimlerin kendisi çoğu zaman fantastiktir: Bunun nedeni, gerçek dünyanın imajının kurucu koşullarının okuyucuları farklı ortamlara yansıtmasıdır . sıradan olanı olağanüstü olandan, dünyevi olanı dünya dışı olandan, içkin olanı aşkın olandan, edebi olanı görsel olandan, Gecenin karanlığını Sis ve Gündüzün ışığından tanıma imkânıdır.

Yaratıcılarından biri olan Mauro Boselli tarafından, belirgin edebi matrislerden defalarca çıkarılan bir anlatı derinliği ile düzenlenen seri, yaklaşımının üretken bir ilkesi olarak, Nerval, Meyrinck, Poe’nun ya da yirminci yüzyılın Montague James’ten Lovecraft’a ve bizzat Kafka’ya kadar. Ekspresyonist bir film görselleştirmesine göre, kelimenin tam anlamıyla bir çizgi roman olduğu için Prag’da birkaç kez yeniden tasarlanan bu dizi, baş kahramanı ve yardımcı aktörlerinin birçok macerasının devamında rastlanılmış bir tesadüf değildir. Çoğu zaman Harlan’ın yolculuğu, eski ve unutulmuş kültürlerin parçalarından ve dağınık kalıntılarından geliştirilen fantastik repertuarların görsel olarak somutlaştırılmasıdır. Dolayısıyla Dampyr ve yardımcı karakterlerinin bu yapısal yol boyunca Dante’nin Cehennemi ile gerçekten tehlikeli ve olağanüstü bir temasa geçmesi tesadüf değildir . ‘’
Yazar, daha sonra ‘’ Cehennemin Kapısı ‘’ hakkında görüşlerini açıklamış. Maceranın konusuyla ilgili anlatımlarını ‘’ spoiler sahibi olmamak ‘’ adına çıkartarak, görüşlerinin bir bölümünü okuyalım .

‘’ Okuyucu dizideki karakterler gibi kendisini Dante’nin Cehenneminde bulacağından emindir. Peki Harlan, Kurjak ve diğer yardımcı karakterlerin kaderi Dante’ninkiyle aynı mı olacak? Cehennemde nasıl, hangi rehberlik ve korumayla dolaşacaklar? Yoksa onların yolculuğu büyük şairin yolculuğundan farklı mı olacak, eğer öyleyse nasıl?
Okur, Dante’nin metnine paralel ve ikili bir macerayı takip eder; ancak bu, bazı özel nitelikleri olan bir kopyadır;
Birincisi, böyle bir cehennem dünyasının her şeyden önce yazı tarafından yaratıldığı; bu haliyle, prensip olarak, yazının yalnızca ortamın göstergesel ağında mevcut olmayıp, aynı zamanda –senaryo sayesinde- potansiyel imgeleri tanımlama ve belirleme işlevine sahip olan, evreninin kendisine tekabül eder.
ikinci özellik ise; Dante’nin metnine yapılan gönderme ile, bir yandan Dante’nin yazılarının hayal gücünü sarsabilen ve durumu en iyi şekilde temsil edebilen güçlü görüntüler üretme konusunun doğrulanması halidir.
Sonuç olarak, Dante’nin metninde var olan potansiyeli toplamak, onu çizgi
romanın gösterge bilimsel anahtarlarına göre hayata geçirmek ve bu anlamda görsel olarak somut, benzersiz bir macera yaratmak arasında yer alıyor. Bu, aynı zamanda kanıtlanabilir ve doğrulanabilirdir. ‘’

Bir çizgi roman için ve özellikle de Dampyr’in bu hikayesinde , yazıdan görüntüye geçiş her zaman orijinal yazılı metinle aynı olmayan bir deneyimdir; daha ziyade yenilenme ve evrim için bir fırsattır, anlam katan bir farklılıktır. ‘’
Prof. Frezza , akademik makalesinin sonunda ise Dampyr’in bu macerası hakkında düşüncesini oldukça olumlu olarak şöyle açıklamış;
‘’ Dante’nin karmaşık ve katmanlı Cehennem’inin çizgi romanların anlatım
mekaniği içinde tabi tutulduğu özenli yeniden düzenlemenin, ilgi çekici ve iyi düşünülmüş olduğu sonucu ortaya çıkıyor. ‘’
Macera ile ilgili , farklı kaynaklardan görüş ve yorumlardan sonra, maceranın yazarı ve çizerinin yaptığı açıklamalara bakalım .

Moreno Burattini ( Yazar )
Fabrizio‘ya dünya edebiyatının en dehşet verici metinlerinden birini yazan Yüce Şair’in tanımlamalarına saygı göstererek, Dante’nin senaryolarıyla başa çıkmayı nasıl başardığı için övgülerimi yineliyorum, bu hiç de kolay olmayan bir girişimdi. Edebi eserde anlatılanlara saygılı olmasına rağmen özgünlüğü karşısında beğeniyle suskun kaldım.
Bu kadar çok canavar ve bir sürü kıyamet vizyonu arasında asıl dram (en şok edici olanı) ölememek gerçeğidir. Dampyr ve arkadaşları Dante‘nin Cehennem deneyimini yaşarken, acı sonsuz bir şekilde yenilenir. Oraya girdiğinizde tüm umudu, hatta ölüm umudunu bile arkanızda bırakırsınız.
Desdemona Floransalı olduğundan, Harlan’ı Floransa’ya getirmek, Boselli ve Di Bernardo ile anlaşarak resmi olmayan bir ekip oluşturmak (kızın tam adı asla belirtilmez) bana doğru göründü. Maceranın yayınlanmasını takip eden günlerde çok sayıda inceleme yapıldı. Şu ana kadar okuduğum yorumlar fazlasıyla olumlu, hatta bazen coşkulu.

Fabrizio Longo ( Çizer )
‘’ Klasik Dampyr hikayelerinin 94 adedine kıyasla 160 tablodan oluşan bir başlangıçtır. Projemiz başlangıçta normal dizi için tasarlandı, daha sonra genişletilmesine karar verildi (cehennem ortamı göz önüne alındığında hiçbir ifade daha uygun değildi). Fikir bana açıklandığında hemen hoşuma gittiğini ve benzer bir hikaye üzerinde çalışabildiğim için mutlu olduğumu (aynı zamanda başlama gerçeğinden dolayı da çok heyecanlandığımı) hatırlıyorum. İlahi Komedya babamın en sevdiği metinlerden biriydi ve onun öyküleri aracılığıyla her zaman büyülenmişimdir. İtiraf etmeliyim ki lisede okumak zorunda kaldığımda sözde “mecburiyet”ten dolayı bu konuda tutkulu değildim, belki de bu nedenle , bu proje içim işi derinlemesine inceleme fırsatım olmadı.


Bunun gibi bir hikaye yapmak, birden fazla unsurun ele alınmasını gerektiriyordu. Bir yandan ülkemizin en büyük edebi eserlerinden birinin ağırlığı, korku olmasa da inanılmaz derecede yaratıcıydı ve geçmişte çizgi romanlarda da temsil edilmişti (örneğin, Japonya’da Go Nagai tarafından), diğer yandan gereken asıl ilhamın Gustave Dore’nin gravürlerine (bazı durumlarda gerçek alıntılarla) bakılması gerektiği gerçeği vardı. Bu da kaçınılmaz olarak geçmişin büyük sanatçılarıyla uğraşmak zorunda kalmak sonucunu oluşturdu.. Bu nedenle, ortamlar ve yaratıklar için, Dore’nin yanı sıra diğer sanatçıların çalışmaları, gravürleri arasında kaldım. Metini ve yorum anahtarlarını derinlemesine incelenmek, bitmek bilmeyen belgeleme arayışına eşlik etmek gerekliydi. Günümüz eserleri ve mitolojik filmlerle arşiv devasa olarak oluştu. Ayrıca, Paolo Barbieri’nin yakın zamanda resmettiği Cehennem versiyonu bana gösterildi, bunun için de teşekkür ederim.




Kayalık bir manzarayla sınırlamamak için gerçeküstü ve karanlık ortamlar yaratabilmek, hayal gücünüzü çılgına çevirmek, devasa tapınak kalıntılarını, kaideleri ve heykelleri ortaya çıkarmak memnuniyet vericiydi. Birkaç dakika içinde yeniden üretilen kahrolası acı çekenlerin kitlesi veya uçurum, kan çağlayanı gibi daha tuhaf sahneleri tasvir etmek kesinlikle bir çileydi .






Floransa şehrinin tasviri konusunda, web aracılığıyla belgeler oluşturmaya başladım . Daha sonra fotoğrafları çekmek ve ilgili yerleri bizzat deneyimlemek için oraya gittim. Referans metnini göz önüne alarak ve senaryonun isteklerinden yararlanarak, aldatıcı bir şekilde bir şehir görüntüsü vermek için ilk sayfalarda gerçek, güneşli bir Floransa göstermeye karar verdim. Dante’nin Cehennemi’nin kapsamlı bir tasviri göstermek istenseydi, iki özel sayı yeterli olmazdı !



İkonografinin en aşırı ve zor örneklerinden biri (kan çağlayanı ile birlikte uçurumla birlikte) şeytani köpek Cerberus’un (binlerce versiyonu vardır) yaratılışıyla ilgilidir. Hikaye her şeyi daha da zorlaştırdı, çünkü varlık lanetliye vahşice saldırmak için vücudunun her parçasını farklı bir yöne hareket ettiriyordu. Sonuç, Dante’nin arzuladığı alegoriye saygı duymakla birlikte (üç farklı kafa) bir iblis oldu. Bu arada, Desdemona’yı yeniden çizmek çok keyifliydi ve macerada üstlendiği rolün de atmosferin de ona çok uygun olduğunu düşünüyorum. ‘’

Bakunin İle Dampyr Üzerine Görüşmemiz
Yazımın sonunda , bir çok Dampyr macerasını okumamı sağlayan, bu maceralara olan sevgimin en önemli nedenlerinden olan, geniş arşivi bulunan , Çizgi Diyarı Forum Alanı’nın adminlerinden ‘’ Bakunin ‘’ in görüşlerine yer vermek istiyorum. Kendisi, içten açıklamalarıyla Dampyr sevgisinin nasıl başladığı, ilgili çalışmaları gibi konular hakkında önemli bilgiler verdi.
Bakunin’e sorduğum sorular ve kendisinin verdiği cevaplar şöyle ;
–Dampyr çizgi romanlarına ilginiz nasıl başladı ?
—Dampyr , aslında 10 sene öncesine kadar ilgi duyduğum bir çizgi roman bile değildi. Marvel kahramanları gibi olduğunu düşündüğüm, fantastik bir çizgiromandı sadece. Malumunuz ben yaştakilerin favori arasında Tex, Zagor, Mister No gibi kült karakterler ilk sıralarda gelmekteydi ve hala da nispeten öyle bence. Haluk abimiz bana bir gün “Şu Dampyr’lere bir el atıversene. Ben çok seviyorum ama Türkiye’deki yayınını sonlandırdılar.” dedi. Haluk abi benden bir şey istediyse bunu yapmamak olmazdı tabi. Ve istemeye istemeye biraz zorlanarak 97. sayı Gece ve Sis macerasıyla başladı hikaye. Konuya hakim olmadığımdan önce tüm çıkmış sayıları okuyarak, notlar alarak, anlamadığım noktalarda Haluk abiyle konuşarak ilerlemeyi sürdürdüm. Tabi sayılar ilerledikçe, Haluk abinin her yeni sayıda çocuklar gibi sevindiğini gördükçe bu işi ayda 2 sayı şeklinde planladım. Ancak Türkiye’de yeniden yayımlanma olasılığına karşı sadece Haluk abi ve birkaç yönetici arkadaşım arasında paylaşmak mecburiyetinde kaldım. Haluk abinin vefatı tabii ki büyük bir yıkım oldu benim için. Ve forumdan biraz uzaklaşmama yol açtı bu. Ancak uzaklaşmadığım tek şey ona verdiğim sözdü. Birlikte yaptığımız plana göre -ki bundan 8 sene öncesinden bahsediyorum- bizim çeviri hızımızla İtalya
aylık seriyi yakalamak 15 yıl filan sürüyordu. Ve onun ölümünden sonra ayda 4 bazen 5 sayı çevirerek ilerlemeye devam ettim. Ve kendimce ona verdiğim sözü de tutmuş oldum. İşin duygusal boyutunu bir kenara bırakırsak, bu yıllar içerisinde Dampyr’den başka – bazen Mister No hariç – hiç çizgi roman okumadım. Çünkü Dampyr evreni yukarıda bahsettiğim özellikleriyle gerçekten sıra dışı, özel, akıllara durgunluk veren, beyin yakan… ne derseniz deyin, öyle bir evren. Dampyr’in bazı maceralarını okumak gerçekten mitoloji, edebiyat, sosyoloji, din (özellikle Hıristiyanlık ve Yahudilik tabii) alt yapısı gerektiriyor. Ayrıca sanırım kimin yorumuydu hatırlamıyorum ama, sömüren büyük güçler ile sömürülen haklı taraf arasında bir mücadele olduğunu yazmıştı. Ben de aynı fikirdeyim. Bakış açısına göre çok üstün güçleri olan bir Gece Efendileri ırkına karşı, Dampyr ekibinin, insan destekleriyle verdiği sıra dışı mücadele bu açıdan da değerlendirilebilir.
–Cehennemin Kapısı Macerası hakkında düşüncelerinizi anlatır mısınız ?
–Cehennemin Kapısı macerasına gelince, zaten Dampyr destanının içinde var olan bir kavram Cehennem. Dampyr’in en büyük -ve aslında biraz da mecburen gizliden gizliye- müttefiki Sevimli iblis Nikolaus ve Şövalye Savnok Dampyr evreninin Cehennem saflarındandır. Bilindik cehennem kavramı Dante’nin “İlahi Komedya”sındaki gibi olmasa da zaten var olan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor Dampyr sayfalarında. Aslında “diğer tarafta” da süregelen bir denge mücadelesi bulunmakta, aktörleri bazen sırf kendi keyiflerince ilginç senaryolar oluşturarak sorun yaratabilmektedirler. Ancak geçerli olan ve hem Gece Efendilerinin, hem Cehennem tayfasının hem de aydınlık tarafın ya da ışığın tarafının uyması gereken ve uyulmadığında başlarına dert açabilen tek güç kendi aralarındaki Denge Yasası’dır. Aslında “yakalanma da ne yaparsan yap” aforizmasıyla açıklanabilecek bir yasadır da denebilir.
Dante’nin Cehennemi de İslami inanıştaki gibi (yedi değil dokuz kattır) farklı günahlara farklı cezaların verildiği katmanlar halindedir. Burada Kurjak’ın şiddet uygulayanlar katında kendi özeleştirisini yapması ancak devamında hiç de bundan geri adım atmayacak olması güzel bir ironi bana kalırsa. Masumların daha doğrusu günah işlemeyen ama günaha karşı seslerini de çıkarmayanların da Cehennemde olmaları çok etkileyici bence. Velhasıl Dampyr Cehennemi öz itibariyle Dante’nin Cehennemine pek benzemiyor diyebiliriz.
–En sevdiğiniz Dampyr maceraları hangileridir diye sorsam ?
–En sevdiğim Dampyr maceraları hepsi ama özellikle seçmem gerekirse 97-100 arasında yer alan Mavi Kurtlar, Baba Draka’nın peşine düştüğü Swastikaların ilk ortaya çıktığı maceralar ile tabii ki paralel evrende geçen maceraları favorilerim arasında. H.P. Lovecraft’ın Cthulhu Mitosu’ndan Nyarlathotep ile olan maceraları benim için çok özeldir diyebilirim. Nyarlathotep’in “bin yüzlü”, değişken ve manipülatif karakteri pek çok yönüyle ayrı bir araştırma konusu bana kalırsa.
–Dampyr çevirileriyle ilgili çalışmalarınız hakkında neler söylemek istersiniz ?
–Bir özeleştiri anlamında bir iki şey söylemeliyim ki, bunların en önemlisi ilk dönem çevirilerde anlam kaymalarına mümkün olduğunca dikkat etmeme rağmen belki cümle düşüklükleri ve gramer hataları olabilir. Ayrıca Napoliten dilindeki bazı sayılarda farklı bir lehçe kullanılması ve bu kullanılan dilin farklılığının maalesef sadece İtalyanlar tarafından anlaşılabilir olması bana dümdüz çevirip kullanılan dildeki farklılığı gösterememe yol açtı. Bir de giriş sayfalarında yer alan orijinal metinleri eksik bırakmış olmaktan dolayı üzülüyorum. Belki tekrar bir geri dönüp bu konularda bir güncelleme yapmak gerekebilir. Bu konularda herkesin anlayışına sığınıyorum.
–Dampyr maceraları hakkında başka söylemek istedikleriniz varsa bilgi edinmek isteriz.
–Söyleyecek çok fazla şey var aslında. Ama maalesef Türkiye’de İtalya’daki gibi bir Dampyrien ya da Dampyrciler gibi bir kavram oluş(a)madığından belki bundan sonraki süreçte bu çeviriler sayesinde kendine bir hayran kitlesi oluşturabiliriz ve kendi Dampyr forumlarında tartışabiliriz.
Sadece bir iki arkadaşımla paylaştığım bir düşüncemi açıklamak isterim. Bir gün bir dünya haritası üzerinde ilk sayıdan son sayıya kadar Harlan’ın seyahat noktalarını göstermeyi çok istiyorum. Her sayının sizin yaptığınız gibi detaylı bir analizini yapmak ilerideki hedeflerimden.
–Teşekkürler
–Ben teşekkür ederim.

NOTLAR
( + ) Konu hakkında daha geniş bilgiye şu linkten ulaşılabilir.
https://www.bbc.com/turkce/articles/cv HYPERLINK
( ++ ) İlgili link
https://www.nationalgeographic.com/history/historymagazine/article/vampire-mania-in-eastern-europe
( +++ ) İlgili link
( * ) Nikolinka Nolevska’nın makalesine ulaşmak için ( Makale Makedonca ) ;
“https://ifmc.ukim.mk/wpcontent/uploads/spisanie/Broj_82/17.Nikolinka_Nolevska-243-252.pdf”.pdf
( ** ) Türk Kültüründe Hortlak-Cadı İnanışları makalesine şu linkten ulaşabilirsiniz.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/ HYPERLINK
( *** ) Mehmet Berk Yaltırık’ın konuyla ilgili X mesajları için ;
“https://x.com/SonGulyabani/status/801539129540546560″801539129540546560
( **** ) Konu hakkında daha geniş bilgi için ;
https://www.istdergi.com/tarih-belge/tirnovanin-cadilari#:~:
( ***** ) Fetva ile ilgili link ;
“https://www.gzt.com/jurnalist/osmanlida-cadilar-ve-vampirler-icin-cikarilan-fetva-2602294″2602294
(****** ) Gecenin Çocukları – Ulaş Işıklar
YARARLANILAN KAYNAKLAR
“https://www.sergiobonelli.it/news/2020/03/31/news/le-origini-di-dampyr-1007998/”/
“https://revistes.uab.cat/dea/article/view/v5-frezza”-frezza
divina-commedia-by-dante-alighieri/”/the-divine-comedy-divina-commedia-by-dante-alighieri/
“https://www.sergiobonelli.it/gallery/news/41317/benvenuti-all-inferno.html”1
“https://morenoburattini.blogspot.com/2016/11/la-porta-dellinferno.html”/la-porta-dellinferno.html
