MAFYA FAALİYETLERİNDEN EMEKLİ OLABİLMEK/
OLMAYI SÜRDÜRMEK !
Hazırlayan: eankara

Bu yazımda , farklı çizgi romanlarla, Mafya dünyasıyla ilişkisini kesmiş, geçmişleri hayli kirli olan kişilerin ‘’ emeklilik ‘’ dönemlerine bakacağız. Daha doğrusu, çeşitli filmler, romanlar ya da gerçek bilgi kaynaklarından okuduğumuz konuya, yani ‘’ Mafya geçmişini bir kenara bırakarak emekli olmak ne kadar mümkün ? ‘’ sorumuzun cevabına odaklanacağız. Bir bakıma cevabını kolayca tahmin edebileceğimiz sorumuz, bizleri farklı çizgi roman sayfalarına götürecek.
‘’ Mafya ‘’ önceleri Sicilya’nın güney bölgelerinde ortaya çıkan , sonraları Amerika başta olmak üzere diğer ülkelere yayılan, günümüz dünyasının uluslararası bir kavramı .


Mafya örgütlerinin, ana amaçları maddi çıkarlar olmakla birlikte, bu yol için çoğu kez olmazsa olmaz özellikteki siyasi hedeflerin de bulunduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. ABD’de görülen içki yasağı döneminde mafya örgütleri üyeleri için kullanılan ‘’ gangster ‘’ terimi de daha sonra yaygınlaşmıştır. Bugün, Çin’den Avrupa ülkelerine, özellikle Güney Amerika’ya kadar uzanan bir çok ülkede etkinliğini sürdüren mafya örgütlenmeleri içinde, özellikle beş aile en tanınmış olarak başta geliyor; Lucchese, Genovese, Gambino, Colombo ve Bonanno aileleri.



Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Hamit Ölçer’in yazdığı inceleme makalesine göre ; sadece suç sosyolojisi kapsamında değil genel anlamda sosyolojik bir fenomen olarak mafyaya dair ilginin erken dönem çalışmalarının başında İtalyan siyaset bilimci Gaetano Mosca’nın 1900’lerin başında verdiği bir dizi konferansların oluşturduğu ‘’ Mafya Nedir ‘’ adlı çalışması gelmektedir. İlginç bir biçimde doğrudan mafyayı detaylı olarak inceleme konusu etmediği halde sosyolojide bir anekdot diyebileceğimiz türden bilginin, sosyolojinin öncülerinden Max Weber’in Ekonomi ve Toplum (2012) adlı eserinde geçtiğini görmekteyiz. Elbette ki Max Weber doğrudan ve ayrıntılı bir mafya incelemesine girişmemiştir ve onun mafyaya dair derinlikli ve analitik bir bakış açısını sunduğunu söyleyemeyiz. Burada Weber’in aktardığı notların günümüzde pek çok araştırmacının verileriyle de örtüşmesi anlamında önemlidir diyebiliriz. ( * )


Mafya fenomeninin erken yıllarını tarihsel perspektiften çözümlemeye dâhil eden klasik metinlerden bir bölümün de tarihçi Eric Hobsbawm’a ait olduğunu görüyoruz. Konu hakkında eserler konusunda kapsamlı bilgiler veren Ölçer, daha sonra ülkemizden araştırmalar hakkında bilgi vermiş. Bu konudaki açıklaması şöyle ;

‘’ Mafyanın bilimsel bir çalışma ve ilgi konusu olması bağlamında bu kısımda son olarak ülkemizden bir örnek vermek gerekirse, araştırmacı yazar Murat Çulcu’nun “Türkiye’de Mafia’laşmanın Kökenleri” (2001) ana başlığı adı altında hazırladığı bir dizi eserin nispeten uzun yıllar süren etnografik çalışmalarının bir ürünü olarak dikkat çektiğini söyleyebiliriz. ‘’
Ölçer, makalesini noktalarken, konuya değinmenin önemini vurgulamış ;
‘’ Mafya fenomenini detaylı disiplinlerarası ve etnografik araştırmalar kapsamında anlamaya çalışmak mafya sorunsalının sosyo-politik ve ekonomik düzlemdeki “olumsuz” etkilerine karşı daha kalıcı ve etkili çözüm yolları geliştirmemize de olanak tanıyacaktır diyebiliriz. (…) Zira türlü meseleleri anlamaya dönük bir faaliyet olan bilim dediğimiz şey aynı zamanda insanların mutlu ve huzurlu yaşamasının olanaklarını da geliştirmeyi amaçlamalıdır. ‘’

Gelmiş geçmiş en tanınmış gangster olarak Al Capone’un belirtilmesi boşuna değil. Daha çok genç yaşta, okuduğu okulda öğretmenini yumrukladığı için okuldan atılan Al Capone, zamanla çetelerle tanışmaya başlayıp, yürüdüğü kirli yolda, başına geçtiği Chicago Outfit örgütünün yıllık gelirinin 100 milyon USD. olacak kadar faaliyetlerini büyütmüştür. Al Capone’un kendi gelişimini anlatırken, açıklamasında kullandığı şu cümleler ilginç ;
‘’ Çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an Tanrı’ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı’nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim, kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı’ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.’’
Ancak, neredeyse tüm mafya örgütü elemanları gibi , sonu hazin olmuş, hapishane günleri ve çeteden kopuşunun bunalıma sürüklemesine bir de frengi hastalığı eklenince, önce algı düzeyi 12 yaş seviyesine inmiş, sonra da felç geçirerek ölmüştür. ( ** )

Bu konuda dünya medyasından gözlemlenen pek çok örnek var , şüphesiz. Yine ünlü bir mafya babası olan Pablo Escobar mesela. Zaman içinde tıpkı diğer mafya patronları gibi büyüyerek, adeta suç imparatoru olan Escobar için, oğlu Juan Pablo Escobar şöyle diyor ;
‘’Bir gece La Iguana’dan çıkarken yanındaki arkadaşlarının unutamayacakları bir şey söyledi babam .
⦁ Otuz yaşıma geldiğimde bir milyon pezo kazanmamış olursam, kendimi öldüreceğim !
Yirmi altı yaşına geldiğinde, kendisini öldürmesine gerek kalmamıştı ! ‘’

Ama, kolay tahmin edileceği gibi Escobar’ı da hazin son yakaladı. Kolombiya elektronik gözetleme ekibi tarafından yeri tespit edildi, Tuğgeneral Hugo Martinez tarafından yönetilen operasyonla orta sınıf bir daire içinde saklanırken bulundu. Uzun çatışma sonrası DEA ( Uyuşturucuyla mücadele eden Amerikan Kuruluşu ) ve Kolombiya güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Ölümünden sonra akrabaları tarafından Escobar’ın öldürülmek yerine intihar ettiği de iddia edilmiştir.
Juan Pablo Escobar, babasını anlatmak için yazdıkları ders olacak nitelikte, şöyle demiş;
‘’ Bugün bakış açım değişti. Çocuklarıma dürüst çalışmanın, sorumluluğun, eğitimin ve saygının yaşam içim ve yasalar karşısında ne kadar değerli olduğunu gösterme fırsatını bulmak istiyorum. Onları, ayakları yere sağlam basan insanlar olarak yetiştirmek istiyorum. Öldükten sonra onlara bırakmak istediğim en iyi vasiyet şudur. Attığınız her adımın sizi barışa götüreceğinden emin olun. ‘’ ( *** )


Godfather gibi mafya filmleri , dizi filmler, özellikle Mario Puzo’nun yazdığı, bu yaşamın kirli yüzünü anlatan romanlar ve çizgi romanlar , tüm dünyada ilgi çekmeye devam ediyor. Tarih; hasımları, güvenlik güçleri ya da amansız sağlık durumları nedeniyle yaşamları son bulan, veya hapishane köşelerinde ömürlerinin geri kalan kısımlarını geçirmek zorunda kalan mafya örgütü üyeleriyle dolu.
Ama, bu yazının konusu , başlıktan da anlaşılacağı gibi , etkin mafya faaliyetlerinden emekli olmayı başarıp da, kendisine normal bir aile yaşamı kurmak isteyen kişileri anlatan çizgi romanlar.

Mafya örgütlerindeki kirli yaşama bulaşıp, daha sonra ‘’ emekli ‘’ olmak değil de hazin sonla yaşamın sonlanması , tabii kolayca tahmin edilebilecek durum. Yapılan araştırmalar, kirli faaliyetleri sonrası normal yaşamı tadabilen çok az kişiyi gösteriyor. Bu konuda yığınla yapılan araştırmalar arasından, organize suçlarla ilgili merakı bulunan, bu konuda yıllarca araştırma yapan Andy Rumbles’ın açıklamalarını seçtim. Kendisi şu açıklamaları yazmış ;
‘’ Mafyadan emekli olmak (ve burada ‘yapılmış adamlardan’ bahsediyorum, ortaklardan değil – ikincisi nispeten kolayca ayrılabilir/emekli olabilir) son derece nadirdir. Tipik sonuçlar hapis, ölüm veya muhbir olmaktır – bunların hiçbirini ’emeklilik’ olarak sınıflandırmam.

Üstelik, kıdemli Mafya üyelerinin yaşlanma profili o kadar iyi belgelenmiş ki, bir makalede onların artık İyi Adamlar değil, Yaşlı Adamlar olarak tanımlandığını gördüm.
Sonuç olarak, çoğu kişi geriatrik oluyor ve bu yaş profiliyle birlikte gelen tıbbi rahatsızlıklardan (kanser dahil) muzdarip oluyor – bu rahatsızlıklar emekliliğe yol açmıyor, bunun yerine yasal savunmalarının bir parçası haline geliyor, yani yargılanmak / hapse girmek için çok hasta oluyorlar.



Aklıma gelen üç büyük emeklilik: Michael Franzese, Joe Bonnano ve Peter Casella (Eminim daha fazlası vardır ama bunlar profil olanlar… Bunların ‘profil’ olması nadirliğini gösteriyor).
Michael, benzin dolandırıcılığı anlaşmasında yattıktan sonra sadece yürüyerek ’emekli oldu’. Bunun, ortaya çıkan inancı ve karısı sayesinde olduğunu iddia ediyor. Hapisten çıktıktan sonra batıya yöneldi ve kendini hayattan soyutladı. Carmine Persico onun için bir sözleşme yaptı (babası Sonny Franzese’nin imzaladığı bir suç), ki Michael için şans eseri, bu sözleşme asla yerine getirilmedi… bu, emekliliğin ‘tipik bir son durum’ olmadığını gösteriyor.
Bonnano ve Casella düzenbazlardı ve patronları öldürme komplolarına kapılmışlardı (Bonnano, Gambino ve Lucchese’nin ortadan kaldırılmasını istiyordu; Casella, Chicken Man Testa’nın ortadan kaldırılması komplosunun bir parçasıydı). Her iki durumda da, öldürülmek yerine ’emekli olmaya zorlandılar’. ‘’ ( **** )

Sırada; mafya faaliyetlerini geride bırakıp, daha düzenli bir yaşam şekli seçimini yapan karakterleri konu alan, üç çizgi roman var. Eserler hakkında , sanatçıları , seven okurları açıklama yapacaklar.




GANGSTER ASS BARISTA
Pat Shand ( yazar ) , Renzo Rodriguez ( çizer ), Vanessa Cardinali tarafından oluşturulan çizgi romanda, eskiden suç hayatı yaşayan Trinity’yi görüyoruz. Ancak, eski hayatını geride bırakan Trinity’nin para kazanması gerekiyor. Artık, geçinmek için bir kahve dükkanında , asgari ücretli bir işte çalışıyor, kolay değil tabii ! Müşterilerin Trinity’nin sinirlerine dokunmaya başlaması ve eski eğilimlerinin kontrolü ele geçirmesine izin vermemesi giderek yaşamını zorlaştırıyor ve…



Seri hakkında Pat Shand şu açıklamayı yapmış ;
‘’ Yıllarca yiyecek servisinde çalışmış olan herkes size duyduğunuz en komik, en şok edici, en korkunç hikayeleri anlatabilir. Gangster Ass Barista, barista ve fast food çalışanı olarak geçirdiğim zamanlardan gerçek hayattaki iş başı hikayelerini alıyor ve bunları bir komedi/suç gerilim filmine dönüştürüyor. Başka bir müşteriyi yere serebilmek için bebeklerini tutmanızı isteyen müşterilerden, geride bırakılan çılgın şeylere, insanların bir latte siparişi için insanlığınızı çalmaya ne kadar çabuk hazır olduklarına kadar. Gangster Ass Barista, yapışkan bir tezgahın arkasında çalışmış herkese bir övgüdür.’’




SAKAMOTO DAYS
Taro Sakamoto bir zamanlar tüm zamanların en iyisi olarak kabul edilen efsanevi bir tetikçiydi. Kötü adamlar ondan korkuyordu. Suikastçılar ona saygı duyuyordu. Ama sonra bir gün istifa etti, evlendi ve bir çocuğu oldu. Şimdi mahalle dükkanının sahibi olarak sakin bir hayat yaşıyor, ama Sakamoto geçmişi onu yakalamadan önce emeklilik günlerinin tadını ne kadar çıkarabilir? Sakamoto yeraltı dünyasından ayrıldığından beri zaman huzur içinde geçti. Sevimli karısı ve çocuğuyla mahalle dükkanını işletiyor ve biraz… formdan düştü. Ama bir gün …


Sakamoto Days’i Yuto Suzuki yazmış ve çizmiş. Serinin nasıl ortaya çıktığı sorulduğunda, editör Sousuke Ishikawa, Suzuki’nin John Wick gibi Hollywood klasiklerine dayandığını itiraf ediyor.
Editör Sousuke Ishikawa şunları açıklıyor;
‘’ Taro Sakamoto’nun içinde biraz John Wick ruhu var. Bu da yaşlanan tetikçiyi daha da değerli kılıyor ve dürüst olmak gerekirse korkutucu. İlk taslakta Sakamoto insanları öldürüyordu, ancak serileştirme için, drama yaratmak ve Sakamoto’nun okuyucular tarafından sevilmesi için ortamı, insanları öldürmediği mevcut ortam şeklinde değiştirdik. İlk başta, yalnızca Sakamoto’da için geçerli bir anlatı planlamıştık. Sakamoto bir tamirci olacaktı ve gelen günlük sorunları mükemmel aksiyonla çözecekti… Ancak devam ettikçe hikaye ve karakterler genişledi ve bizi aksiyon odaklı bir yöne doğru yöneltti. ‘’

Çok nadir röportaj veren çizer Suzuki’nin açıklamalarından bir bölüm şöyle;
‘’ Küçüklüğümden beri aksiyonlar hakkında fanteziler kuruyorum. Katsuhiro Otomo’nun Domu’suyla karşılaştım, bu da beni bir manga sanatçısı olma konusunda ilgi duymaya yöneltti. Otomo Katsuhiro, Inoue Takehiko ve Oku Hiroya’nın mangalarını gerçekten seviyorum. Film açısından, yönetmen Christopher Nolan’ı seviyorum. ‘’
Güçlü boşluklara sahip karakterler sevilir, bu yüzden Sakamoto’da güçlü yaşlı adam ve güçlü şişman adam gibi iki aşırı zıtlıktan birkaç unsur birleşti. Sonuç olarak, çizmesi daha ilginç bulunan kişi güçlü şişman adam oldu.




THE WAY OF THE HOUSE HUSBAND
Emekli Yakuza üyesi Tatsu, çalışkan ve başarılı olan karısı için tam zamanlı bir ev erkeği yaşamı sürmektedir. Tatsu, eşi Miku’ya bakmak için gangsterliği bırakmıştır. Ancak, Tatsu eski çete arkadaşları ve düşmanlarıyla er geç karşılacaktır. Kousuke Oono’nun yazdığı ve çizdiği manga , konumuzla ilgili olarak değineceğim son seri.


SW Sondheimer, çizgi roman yazarı. Kendisi seri hakkında ilginç açıklama yapmış ;
‘’ Bir meslektaşım aracılığıyla Kousuke Oono’nun ‘’ The Way of the Househusband ‘’ kitabını keşfettim ve bundan sonra onun önerilerinin her birini dikkate alacağım çünkü bu seri, Kodama Naoko’nun ‘’ I Married My Best Friend to Shut My Parents Up ‘’ kitabıyla birlikte, bundan sonra tüm komedi mangalarını değerlendireceğim standartım olacak.
Kousuke Oono, karakterlerinin yaşadığı bu tuhaf, vahşi dünyaya ve kahramanının 100 yenin lahana için bir fırsat olduğunu bilmesine ve aynı lahanayla güçlü bir tüfekle bir adamı öldürebilmesine gülmenizi istiyor . (…) Tatsu’nun bir çocuğa, kırık bir oyuncağı bir ceset gibi gömmeyi öğretmesine ve sonra ona kurabiye pişirmesine gülebiliriz.
Bazen hayat saçmadır. Belki de eski Yakuza’nın, kedi tezgahtan düşürdüğünde pirinç pişirme kabını yakalamaya çalışırken yüzüne şarap şişesiyle vurulması gariptir. Ve bazen, bunların ortasındayken gülmeyi unutursunuz. The Way of the Househusband size bunu yapmak için bir saniyenizi ayırmanın sorun olmadığını hatırlatacak. İşler garip ve tuhaf olduğunda bazen bunun bir nedeni olduğunu, bazen de hiçbir nedeni olmadığını hatırlatacak.’’
Yazar ve çizer, Kousuke Oono çok nadir röportaj veren sanatçılardan. Bu eseri hakkında şunları söylemiş ;
‘’ Manga okumayı her zaman sevdim. Liseye başlayana kadar özel olarak hiçbir şey düşünmedim. Yani mangaka olmak için hiçbir neden yoktu. Ama elle çalışmak istediğim için çocukluğumdan beri mangaya benzer bir şeyler çiziyorum. Bu doğal olarak Mangaka’ya doğru gelişti. .Yalnızca dijital olarak çiziyorum. Eskiden analog çalışıyordum ama artık LCD tablet kullanıyorum ve Clip Studio Paint ile çizim yapıyorum.

Serideki yemek pişirme ekipmanı ya bende bulunmaktadır ya da arkadaşlarım tarafından model olarak kullanılmaktadır. Her ne kadar kendim yemek yapmayı sevsem de dizi boyunca buna pek zamanım olmuyor. Bu arada, ana karakter kadar iyi bir aşçı değilim. Yemeğin resmini çizdiğimde yemek kitaplarından, internetten araştırırım ya da tanıdıklarıma sorarım. Bu seri aslında bir hikaye mangası değil. Çizmeye devam ettikçe sonunu düşünmeye devam edeceğim.
Dairem aynı zamanda tek başıma çalıştığım iş yerim. Benim için çalışan düzenli bir asistanım var. Ancak o da evden çalışıyor ve bana verileri gönderiyor. Çok çalışıyorum ve birkaç gün izinliyim. Ama çalışma tarzını seviyorum çünkü işe arabayla gitmek zorunda değilsiniz ya da sabit çalışma saatleriniz yok.’’
Yukarıda, gözden geçirdiğimiz her üç eserin birden fazla ortak yönü bulunuyor;
⦁ ) Mafya faaliyetlerinden normal yaşama geçen her üç karakter, sıradan insanların gündelik faaliyetlerini yapma konusunda zorluklarla karşılaşıyorlar. Hatta bu zorluklar, zaman zaman bu eserlerin mizah unsurları olabiliyor.
⦁ ) ‘’ Zorluklar ‘’ olarak nitelendirilen bu tür olaylar, bazen karakterlerimizin yaşam riskini oluşturacak kadar tehlikeler halinde karşımıza çıkıyorlar.
⦁ ) Her üç karakterin yaşadıkları olaylar dizisini gören okur, ‘’ adalet ‘’ , ‘’ doğruluk ‘’ , ‘’ güven ‘’ gibi unsurların, olmazsa olmaz ‘’ nimet ‘’ anlamına geldiğini bir kez daha anlıyor.
⦁ ) Hepsinden önemlisi, yaşanmış kirli geçmişin gölgesinin, yaşam boyunca ‘’ kaçınılamaz ‘’ sonuçlar oluşturabileceğini görüyoruz.

NOTLAR
( * ) 19. yüzyıl sonu İtalya’sından sosyolojik bir analiz – Hamit Ölçer
( ** ) Wikipedia
( *** ) Pablo Eskobar Benim Babam – Juan Pablo Eskobar
YARARLANILAN KAYNAKLAR
https://leagueofcomicgeeks.com/comic/4892134/gangster-ass-barista-1
https://comicbook.com/anime/news/sakamoto-days-manga-hollywood-inspiration/
https://twitter.com/reioftheikeda/status/1607517677974867968
https://theroarbots.com/kousuke-oonos-the-way-of-the-househusband-will-remind-you-its-ok-to-laugh/
https://www.manga-passion.de/news/842/interview-mit-kousuke-oono-mangaka-von-yakuza-goes-hausmann
