BİR BLUES MÜZİĞİ EFSANESİ
RUHUNU ŞEYTANA SATAN ADAM
ROBERT JOHNSON
Hazırlayan: eankara


Pek de adı duyulmayan, yeteneği sınırlı bir müzisyen Missisippi deltasında Highway 61 ve Highway 49 otoyollarının birleştiği kavşağa doğru yürüdü. Bir süre sonra, yol kenarında şeytanla karşılaştı. Şeytan, eğer ona ruhunu kendisine satarsa gitarına farklı bir akort yapıp, değişik tekniklerde gitar çalmayı öğreteceğini teklif etti. Müzisyen düşündü ve kaybedeceği bir şeyi olmadığına inanarak teklifi anında kabul etti. Geri döndüğünde artık, inanılmaz derece iyi gitar çalan, fazladan eklediği 1 tel sayesinde 7 telli ve farklı akortlu gitarıyla, Blues camiasında devrim yaratan biri olmuştu. En büyük amacına ulaşmıştı. Ama, yaşamı çok kısa sürecekti !! Bu sahne kurgu eserden alınmadı ! Anlatılan müzisyen, Blues müziğin efsanelerinden Robert Johnson. Sanatçının müzik ve çizgi roman dünyasındaki yerine örneklerle bakarken, ülkemizin Blues ve Rock Müzik dünyasının değerli bir ismi, Eyüp İblağ ile yaptığımız röportaj konumuza çok önemli katkı sağladı, ülkemizin müzik tarihinin bazı noktalarına da ışık tuttu.


Bir çok çizgi romanda rastlamakta olduğumuz Robert Johnson ile ilgili çizgi roman örneklerine geçmeden önce, blues müziğine ve Johnson’un kısa yaşam öyküsüne bakalım. Zira, yaptığı müzik, bir çok müzisyene ya da müzik grubuna esin kaynağı olmaya devam ediyor. 20’ye yakın ödülü almasıyla, çağımızda da ‘’ efsane ‘’ olma özelliğini sürdürüyor. ( Grammy onur listesine dahil olan sanatçının aldığı ödüller 1980 yılındaki ‘’ Blues Hall of Fame ‘’ ile başlıyor. 2023 yılında Rolling Stone dergisinin tüm zamanların en iyi gitaristleri sıralamasında 16. sırada yer aldı. )

Blues’un tanımını ‘’ enstrümantal form ‘’ olarak yapan Britannica’nın açıklaması kısa ama hayli kapsamlı;
‘’ Blues şarkıları anlatısal olmaktan çok liriktir; blues şarkıcıları hikaye anlatmaktan çok duyguları ifade ederler. İfade edilen duygu genellikle üzüntü veya melankolidir . ‘’


Müzik, Afrikalıların köle olarak satılmanın en zorlu yönlerinden biriyle başa çıkmalarına bile yardımcı oluyordu. Afrika’dan Yeni Dünya’ya uzun deniz yolculuğuna, bu yolculuktaki sıkışık, pis odalara, deniz tutmasına ve yiyecek ve su eksikliğine katlanmanın en önemli çözüm yolu müzikti. ‘’ The Music of Black Americans: A History ‘’ adlı kitabında Prof. Eileen Southern ( Harvard Univ. ) , “Örneğin, [Afrika’da] müziğin toplumsal bir etkinlik olarak işlevi, köleliğin fiziksel ve ruhsal vahşetinden bir nebze olsun kurtulmalarını sağlayan köle şarkı repertuarlarının geliştirilmesine yol açtı.” diye açıklama yapıyor. Yapılan bu müzik Avrupa müziğinden farklıydı. Kullanılan enstrümanlar, banço, flüt hatta sürahiydi. Gırtlaktan gelen haykırmalar, inlemelerle birlikte, dikkat çeken en önemli özellik ritimdi. Böylece Blues müziğinin doğumu sağlanmıştı. Köleler zamanla, keman ya da piyano gibi farklı enstrümanlarda da ustalaştılar. Ama aynı zamanda, o yıllarda kasabalılar, bu müziği ‘’ Şeytan Müziği ‘’ olarak tanımlayacaklardı.

Müzik tarihçileri blues’un, tarla şarkıları, ilahiler, baladlar ve diğer popüler şarkılar da dahil olmak üzere çeşitli siyah müzik tarzlarının bir karışımı olduğuna inanıyorlar. Blues müziği farklı müzik türleri için de günümüzde esin kaynağı.

Robert Johnson, Mississippi’de 1911 yılında doğdu. Okul çağında ağabeyinden gitar çalmayı öğrenmişti. Bu tutku, tarlada çalışmalarından çok kendisini ilgilendiriyordu. 19 yaşında evlendiği Virginia Travis doğum sırasında, daha sonra 1931’de evlendiği Coletta Craft ise evlendikten birkaç yıl sonra ölmüştü. Johnson ise gitar çalışmasıyla dinleyenlerin, ‘’ ayak altından çekil, bu ne biçim müzik ?! ‘’ diye yaptığı müzikle beğenilmeyen, hor görülen biriydi.

O zamanların ünlü müzisyeni Son House gibi olmak istediğini söylüyordu.
Johnson’ın yaşamındaki ürkütücü kısım bundan sonra başlıyor. Johnson, bir gün gitarıyla seyahate çıktı , yaklaşık 1,5 yıl sonra geri döndü. Nereye gittiği, ne yaptığı bilinmiyordu. Kendi ideali olan Son House ile buluştu ve tekrar çalmayı istedi. Çok fazla şey beklemeyen Son House buna izin verdi, ancak kendisi ve çaldığı odadaki herkes kısa sürede performansından etkilenmişti ! Duyduklarına inanamadılar. Bu kadar kısa sürede, müziğindeki bu kadar aşamayı nasıl sağlamıştı ?

Johnson, o dönemde nasıl bu kadar geliştiği sorulduğunda, basitçe şöyle dediği söylenir. ”Clarksdale’de sırtımda gitarımla yürüyordum ve bir kavşağa geldim. Gerçekten yorgundum ve neredeyse uyuyakalmıştım ama sonra birdenbire soğuk bir rüzgar çıktı ve başımı kaldırdım ve uzun bir şapkası olan uzun siyah bir siluet gördüm. Ne olduğunu bilmiyordum, felç oldum. Siluet tek kelime etmeden gitarımı aldı, akort etti, bana geri verdi ve gecenin karanlığında kayboldu.”

Johnson artık olağanüstü, müzik tarihinde özel bir yeri olan müzisyen haline gelmişti. ( Çoğu müzik tarihçisi, bu dönemde Ike Zimmerman’ın Johnson’un müziğinin gelişmesinde etkin olduğunu ileri sürmekteler. ) Ayrıca, bu olaydan sonra gitarını akort yaparken kimsenin görmediği söylenir !!

2 kayıt oturumu yaptı. 1936’da 16 şarkı ve 1937’de 13 şarkı daha kaydetmesiyle, kariyeri boyunca toplam 29 şarkı kaydetmiştir. ( Şarkı listesi yazının sonunda, notlar bölümünde yer alıyor. )

Robert Johnson 16 Ağustos 1938’de 27 yaşında vefat etti. Ölümü kamuoyuna açıklanmadığı için, tarihi kayıtlardan silindi ve bir müzikolog ancak 30 yıl sonra ölüm belgesini buldu; bu belgede yalnızca ölüm tarihi ve yeri yazıyordu, resmi bir ölüm nedeni yoktu. Ayrıca, bugün bile hala nerede gömüldüğünü bilmiyoruz çünkü üzerinde adının yazılı olduğu 3 farklı mezarı bulunuyor ! Johnson’un ölümü konusunda bugün farklı olasılıklar ileri sürülüyor.

Evli bir kadınla flörtü sonucu, kadının kocası tarafından ( aslında zehiri kimin koyduğu bugün de net olarak bilinmiyor ) verilen zehirli viski ile zehirlenmesi, üzerinde en çok durulan olasılık. ( Halen Johnson’u öldüren zehrin ne olduğu tartışılmakta. ) Ancak bu erken yaştaki ölümün, yazının başında belirttiğim, Johnson’un kendi açıklaması olarak da duyulmuş olan şeytan ile anlaşmasının neden olduğuna, hala geniş kitleler tarafından inanılmaktadır ! Ama, biz daha gerçek şeylere, günümüzün rock starlarının açıklamalarına bakalım.



Sanatçının, günümüzde bir çok ünlü müzisyen tarafından büyük saygı görmeye devam ettiğini görüyoruz. Örneğin;
Eric Clapton; ” Robert Johnson benim için yaşamış en önemli blues müzisyenidir ” derken, Bob Dylan; ‘’ Onun dil kodu daha önce veya sonra duyduğum hiçbir şeye benzemiyordu. ‘’, Robert Plant ( Led Zeppelin grubunun solisti ); “Birçok İngiliz müzisyen, varlığımızı az çok bir şekilde borçlu olduğumuz Robert Johnson’dan çok etkilendi”. diyor. ( Robert Plant’ın, Johnson’un şeytanla anlaşma yaptığı belirtilen kavşağını merak ederek, ziyaret ettiği dünya medyasında yer almıştır. )

Gerçekten de; yukarıdaki sanatçılarla birlikte, Rolling Stones gibi pek çok ünlü grup ve sanatçının Johnson’un müziğinden yararlandığı görülüyor. ( Örneğin Love in Vain parçası gibi. )

Ancak ilginçtir, Johnson 1938’de henüz 27 yaşındayken ölen ilk büyük bluescuydu, ama sonraki yıllarda aynı yaşta ölen başka yetenekli müzisyenler olacaktı. ( Jimi Hendrix, Janis Joplin, Jim Morrison, Kurt Cobain ve Amy Winehouse gibi).


Johnson’un ölümünden yıllar sonra ulaşılan ölüm belgesinden hareketle yapılan müzikolog Gayle Dean Wardlow’un araştırmaları sonucu, hakkında yine de çok az şey bilindiğini belirtmeliyim. Kendisine ait olduğu bilinen iki fotoğraf , torunu ve yakın çevresinin anlattıkları ile birkaç belge. Johnson’un daha geniş yaşam öyküsüne, netten Wikipedia’dan ulaşılabilir. Ancak, asıl konumuz bu müzisyen hakkında iki sanatçının oluşturduğu çizgi roman albümü ‘’ Love in Vain ‘’ ( Albüm ile aynı adı taşıyan, Robert Johnson parçasının şarkı sözleri yazımın sonunda, notlar bölümünde yer alıyor. )


Çizgi Roman Sayfalarındaki Robert Johnson
Robert Johnson ile ilgili çok sayıda çizgi roman yapılmış durumda. ‘’ Love in Vain ‘’ albümüne geçmeden önce, rastladığım diğer çizgi roman örneklerini, sanatçılarının ve yorumcuların açıklamalarıyla kısaca gözden geçirelim. Bu yazı için Robert Johnson’ı konu edinen; Fransız, Amerikan, İtalyan ve Japon sanatçılardan 8 adet çizgi roman seçtim. Parantez içlerinde ilk yayın tarihlerini göreceğiz.



Les Derniers Jours de Robert Johnson ( 2024 )
( Robert Johnson’ın Son Günleri )
Genç yaşına rağmen dünyanın tüm yükünü omuzlarında taşıyor gibi görünen, gitarı ve bir şişe şarabı ile tozlu Mississippi yollarında yürüyen, yarı gezgin, yarı züppe adamın öyküsü.

Yazar, çizer : Frantz Duchazeau
‘’ Albümü tetikleyen, Robert Johnson’ın Mayıs 2019’da yayınlanan bilinen üçüncü fotoğrafı oldu. Bir arkadaşımın fotoğrafının bulunması benim için büyük bir şoktu. Onu hemen tanıdım, Robert Johnson’ı tanımladığımızı düşündüğümüz birkaç fantastik fotoğraf var. Ama gördüğünüz o değil ve o zamandan beri onu her açıdan çizdiğim için ne kadar hayal ürünü olduklarını görebiliyorum. (…)Senaryoya bir arkadaşımla çıktığım bir yolculuk gibi yaklaştım. Bu karakterle vakit geçirmek istedim. Johnson hakkında, ‘’ Meteor Slim ‘’ albümünü zaten yapmış olsam da, tekrar bu albümü yaptım. Senaryo yazmak için albüm yapma arzumu tanımlayan 5-6 kelime şunlar olabilir; yol gezisi, Robert Johnson, blues, juke lokantası , alkol, arkadaşlıklar. ‘’ – Frantz Duchazeau



Le Reve de Meteor Slim ( 2017 )
( Meteor Slim’in Rüyası )
Mississippi, 1935. Edward Ray Cochran hamile karısını, evini ve işini de dahil her şeyi bıraktı. Tutkusunu yaşamak ve müzisyen olmak hayalini gerçekleştirmek için elinde gitarıyla yola çıkar. Yolda, “Meteor Slim” olmasına yardımcı olacak Blues efsanesi Robert Johnson ile tanışır.

Yazar, çizer : Frantz Duchazeau
‘’ Her zaman müzikle ilgilendim. “Meteor Slim”den önce çoğunlukla rock’n’roll dinliyordum. Bu müziğin geçmişini araştırarak 1940’lı yılların ilk elektronik müziğini, 1920’li yılların blues’unu ve daha da geriye giderek 20. yüzyıl başındaki şarkıları, “worksongs”u, ragtime’ı, caz müziğini keşfettim. Le Rêve de Meteor Slim albümüm için bu, blues dünyasının keşfiydi. Bu yüzden onun hikayesini Robert Johnson’la yaptığı görüşmeden geliştirdim. Bir kaderin, hayatın yönünü değiştiren bu anın tetikleyicisi olarak buluşmanın temasını seviyorum. ‘’ – Frantz Duchazeau



Delta Blues Cafe ( 2024 )
Sinemada Robert Johnson rolünü canlandıran müzik tutkunu oyuncu, tutkulu karakterlerle birlikte blues’un kökenlerine doğru yol alıyor.


Yazar : Philippe Charlot
Çizer : Miras
‘’ Adım Philippe Charlot, tesadüfen Nice’de doğdum, gençliğimi Angers’te, yetişkinlik hayatımı Pireneler’de geçirdim ve mümkün olduğunca çok seyahat ettim ama sonunda babamdan dolayı kendimi Breton olarak tanımlıyorum… Bir sunucu için nostalji. Adım Philippe Charlot, tesadüfen Nice’de doğdum, gençliğimi Angers’te, yetişkinlik hayatımı Pireneler’de geçirdim ve mümkün olduğunca çok seyahat ettim ama sonunda babamdan dolayı kendimi Breton olarak tanımlıyorum… Bir sunucu için nostalji. Cazdan bahsedecek olanlar, dönem ve ortam beni büyülüyor. Atlantik’in her iki yakasında cazın ortaya çıktığı 30’lu ve 40’lı yılların müziğini seviyorum: büyük efsanevi orkestralar ve küçük anonim kombinasyonlar. Müzik, varlıkları ve insanları birbirine bağlar, bazen insanları daha iyi hale getirir… bir şarkı boyunca! ’’ – Philippe Charlot




EPITAPHS FROM THE ABYSS ( 2024 )
( UÇURUMDAN KİTAPLAR )
Chris Condon ve Charlie Adlard‘ın “A Crossroads Repetition” adlı eseriyle sonlanıyor. Önceki öyküler gibi, The Tormentor da bizim hikaye anlatımımız ve bizi Cehennem ve Şeytan konusuyla bir üniversite sınıfına çekiyor. Daha spesifik olarak, Cehennem’in nasıl bir tekrar olduğu üzerine bir ders. Şeytanla anlaşma öyküsünde gerçek hayattaki caz müzisyeni Robert Johnson‘ı kullanıyor.
Adlard, gizemli, ürkütücü bir sahne ve bir kavşakta şeytanla yapılan bir anlaşma ile güçlü bir hikaye çiziyor.


Serinin Yazarları : Chris Condon ve Charlie Adlard ( Eisner Ödüllü ), Corinna Bechko ve Jonathan Case ( Eisner Ödüllü ), ile Jay Stephens ve Leomacs’tan üç bağımsız hikaye.
Serinin Çizerleri : Phil Hester, Peter Krause, Jorge Fornés , Klaus Janson, Charlie Adlard, LEOMACS , Jonathan Case, Jay Stephens ( Kapak çizimleri Lee Bermejo, Tom Fowler gibi tanınmış çizerlerden oluşmuş .)
Charlie Adlard, ikonik tarzı ile ‘A Crossroads Repetition’ başlıklı öyküde , blues sanatçısı Robert Johnson’ın bir kavşakta şeytanla karşılaşması olayını çok güzel resmetmiş.

“Amerikan kültüründeki en büyük kader cilvesi hikayelerinden biri bir EC çizgi romanından değil, Delta Blues’dan gelir. Eğlence sektörünün en seçkin kulübüne giren ilk kişi olan blues sanatçısı Robert Johnson neden yirmi yedi yaşında öldü? Bu, reddedilemeyecek kadar iyi bir teklifi olan özellikle şeytani bir bireyle kavşakta kadersel bir karşılaşma yüzünden miydi? Çizgi roman dehası Charlie Adlard ve ben bu klasik fikre uzun uzun baktık, onu bir EC hikayesine dönüştürdük ve Charlie’nin materyali ustaca ele alışı sayesinde, icrasında neredeyse lirik bir şey ortaya çıktı . ‘’ – Chris Condon



CHROSSROAD BLUES ( 2018 )
Eserin ismi, Johnson’un bir şarkısından kaynaklanıyor. ilk blues kahramanı Nick Travers Johnson’ın gizemli ölümünü araştırıyor ve aniden elinde her biri kudretli Mississippi’den daha karmaşık iki şaşırtıcı gizemle karşılaşıyor.


Yazar : Ace Atkins
Çizer : Marco Finnegan
” Crossroad Blues benim için her şeyin başladığı yer. Tam yirmi yıl sonra Marco’nun sanatıyla canlandığını görmek gerçek bir heyecan. New Orleans’ın Güney ikonografisi, Delta, blues müziği ve Elvis Presley bir çizgi roman için çok iyi temalar. Okuyucuları müzik, suç edebiyatı ve sanatın bu popüler kültür karışımıyla tanıştırmak için sabırsızlanıyorum.” – Ace Atkins
“Bu kitap gerçekleşen bir rüya. Ace tüm zamanların en sevdiğim romancılarından biri ve onun çalışmalarını çizgi romanlara getirmekten heyecan duyuyorum!” – Marco Finnegan



SHADOWMAN ( 2017 )
Rahal, blues efsanesi Robert Johnson‘ın ruhunu Şeytan’a satması olayını gerçeküstü doğa ile bir müzikal tasarım haline getirmiş. Daha çok, Yunan mitolojisinden değil Led Zeppelin albüm kapağından yararlanmış.


Yazar : Eliot Rahal
Çizer : Renato Guedes
Rahal kitaba sağlam bir yapı veriyor ve karakter açıklamalarını çoğunlukla zarif bir şekilde yerleştiriyor. Gösterişli değil, ama Renato Guedes‘in çizimleri harika. – multiversecomics sitesi yorumu



ME AND THE DEVIL BLUES ( 2008 )
Albüm ismi yine Johnson’un bir parçasından alınmış. Albüm, Johnson’ın hayatının hayalet vari bir yeniden yorumu. School Library Journal, Me and the Devil Blues‘u 2008 yılında lise öğrencileri için en iyi yetişkin kitaplarından biri olarak seçti . Ayrıca , 2009 Glyph Comics Ödülleri’nde En İyi Yeniden Basım Yayın kategorisini kazandı.

Yazar, Çizer : Akira Hiramoto
Me and the Devil Blues, Robert Johnson’ın Şeytan‘la gerçekten bir anlaşma yaptığını varsayarak hikayesini anlatmaya çalışıyor. Yazarın Japon olduğunu önceden bilmeseydim, bunu hiç tahmin etmezdim; diyaloglar Amerikan Güney’ine özgüdür (ancak bunun İngilizce çeviriyle de ilgisi olabilir), mekanlar belirgin bir şekilde Buhran dönemine ait ve karakterler inandırıcı. Hikaye sadece iyi araştırılmış ve içten değil, aynı zamanda sanat da bu dünyadan değil .

” Bir manganın işçiliği konusunda çok seçiciyim, çoğunlukla herkesin -hep birlikte!- “tüm animelerin aynı göründüğü” varsayımına meydan okuyan örneklere sahip olmayı sevdiğim için. Hiramoto-sensei’nin bu özel seri için tarzı gerçekçi , özellikle de daha çok komik mangalar çizmesiyle tanınmasına rağmen Me and the Devil Blues bundan çok uzak.” – Morgana Santilli ( comicsbeat sitesi yorumcusu )



MARTIN MYSTERE – BLUES AŞIKLARI ( 2003 )
Hikaye birkaç bin yıl önce, bazı bilge adamların insanların kalplerine hitap eden ve onları sakinleştiren evrensel bir dil aradığı Afrika’da başlıyor. Bu dilin müzik olduğunun üzerinde duran, zaman ve mekânda biraz daha ilerleyerek, zamanımızın Amerika Birleşik Devletleri’ne geliyor. 19. yüzyıldaki kölelik döneminde siyahilerin, duygularını ifade etmek için atalarının şarkılarını kullandıklarını ve sonunda Blues‘un ve onun temsilcisinin ortaya çıktığını gösteriyor. Robert Johnson’ın yanı sıra, Ku Klux Klan‘ın (KKK) bir blues’cuyu öldürmesini konu edinerek Blues’un tarihi anlatılıyor. Yani, Robert Johnson ile birlikte ırkçılık konusu oldukça iyi ele alınmış.

Tüm bu özelliklerin yanında, Martin Mystere okurlarının çok sevdiği sanatçı Giancarlo Alessandrini, bu maceranın kapağını yaparken, ‘’ Robert Johnson ve Şeytan ‘’ olayını ele almış. Gitarisyenin portresi ile, yine ince bir gönderme yapmış !

Yazarlar : La Neve Michelangelo ve Santarelli Stefano
Çizerler : Lucio Leoni ve Cardinale Roberto
‘’ Senaryosu nefes kesici. Yazar, Blues’un Amerika Birleşik Devletleri’ndeki siyah topluluk için önemini çok eğlenceli ve net bir şekilde aktarmayı başarıyor. Hikayenin tamamı oldukça akıcı ve çılgın bir tempoda, iki cildi okumak bir saatten biraz fazla bir sürede tamamlanabiliyor. Çizimler çok iyi hazırlanmış, çok fazla detay içeriyor ve gölgeleri ve manzarayı çok iyi keşfediyor. Blues, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ırkçılıktan çok acı çekti ve Amerikan toplumu tarafından, açık bir kültürel tahsis örneği olarak, bu tarzı çalan beyazları dinlemeye başladığında tanındı ve kabul edildi. BB King, kariyerinin başlangıcından birkaç yıl sonra Eric Clapton’un sahnede onun hakkında konuşmaya başlamasıyla tanındı. Toplum, şişman siyah bir adamın kardeşlerinin sorunları hakkında şarkı söylediğini duymak istemiyordu. Diğer bir örnek ise Nina Simone’un halk tarafından neredeyse unutulması ve göz ardı edilmesi, Janis Joplin’e ise bugün hala tapınılmasıdır.

Tüm bu temalar Martin Mystèry’nin bu iki cildinde çok iyi yazılmış ve birbirine bağlanmış bir hikayede tartışılıyor. Senarist hâlâ Robert Johnson’ı çevreleyen efsanelerle oynayacak alan buluyor ve bu da bu iki edisyonun edebiyat, çizgi roman ve müzikten hoşlanan herkes için vazgeçilmez olmasını sağlıyor. ‘’ – Maxson Vieira (editorialivre.com Kitap sitesi yorumcusu )


VE LOVE IN VAIN ( 2014 )
Üzerinde çok konuşulan bu albüm, on bir dile çevrildi ve 2015 yılında ‘’ Çizgi Roman Kitapçıları Ödülü ‘’ne layık görüldü. Ayrıca, 2023 Angouleme Festivali’nde ‘’ En İyi Rock Çizgi Romanı ’’ dalında Altın Elvis ödülünü kazandı.

Resimde, Robert Johnson‘ın ölümünün 80. Yıldönümü nedeniyle piyasaya kutu halinde dağıtılan, özel sürümün kapağı görülüyor. Kutu sadece 1230 kopya olarak üretilmiş. İçinde şunlar bulunuyor;
Love in Vain çizgi roman kitabı,
Özel hazırlanmış, 33 devirli bir LP,
Mississippi Ramblin isimli Bir DVD (52 dakika); sanatçıların Amerika Birleşik Devletleri’ne, Mississippi’ye, Robert Johnson’ın izinden ve blues’a giden yolda yaptıkları yolculuk izleniyor,
İki adet siyah – beyaz eskiz defteri: kitabın yapım aşamasını gösteren eskiz defteri ile blues efsanelerinin portrelerinden oluşan bir defter,
Çok kaliteli üç adet reprodüksiyon.
Bu set, Dupont tarafından numaralandırılmış ve imzalanmış.
Sanatçıların bu albümle ilgili olarak 2023 yılında Boum festivali kapsamında yaptıkları uzun röportajdan bölümler görelim.

Yazar : Jean Michel Dupont ( * )
‘’ İki kez Mississippi’ye gittim, ayrıca Tennessee’ye, Memphis’e, Louisiana’ya ve Mezzo da ( albümün çizeri ) başka bir projenin parçası olarak Mississippi’ye geldi. Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyindeki dünya ve ayrıca müzik kulüpleri, müzisyenler vb. hakkında çok az şey var… Bu, en azından bizim zamanımızda, biraz aşina olduğumuz bir şey.
Ancak bu kitapta ele aldığımız bilgilerin tamamı, bizim yapacağımız bir tarihçinin veya müzikoloğun çalışmalarından kaynaklanan bilgiler değildir, çünkü amacımız bu değil. Biz hikayeler anlatan insanlarız. Araştırma yaptığımızda benim için daha çok belge aramak, bilgi bulmaya çalışmak oluyor. Benim çizgi romandaki yaklaşımım, özellikle de çok dışavurumcu ve ayrıntılar üzerinde çalışma konusunda harika yeteneklere sahip bir tasarımcıyla çalıştığımda, yaklaşımım açıkçası ona bu işi yapmasına izin vermek. Çünkü bunun okuyucunun retinalarına ve aynı zamanda beynine, açıklamaları yaymaktan çok daha iyi etki sağlayacağını biliyorum.

‘’ Love in Vain’’ de , Mezzo’nun yeniden çalıştığı sembolü bir Photoshop deseni oluşturmak için kullandık. Buna veve deniyor. Veve, şeytanla yapılan anlaşmayla ilgili tüm hikayenin anahtarıdır. Bu sembol, Haiti voodoo’sundan gelen bir voodoo sembolüdür ve Legba’yı, yani bir Afrika voodoo tanrısı olan Papa Legba’yı simgelemektedir. Haiti voodoo’sunda kavşak tanrısı Papa Legba’ya da dönüşmüştür. Kavşak tanrısı dilekleri yerine getirendir, dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyindeki kültürde şeytana dönüşen kavşak tanrısı, kavşakta karşılaştığımız şeytan ve Robert Johnson’ın şeytanı olur.

Yani bu sembolde her şey var. Mezzo’nun yaptığı bu tür voodoo duvar kağıdıyla estetik boyut ekleniyor. Aslında kısa bir süre önce internette bunu erkeklerin yaptığını gördüm. Bunları satan insanlar var ”

Çizer : Mezzo ( ** )
‘’ Kendi adıma, henüz Mississippi’ye gitmemiştim. Daha sonra gittim. Ama aslında artık elimizde belgeler var ve blues dinlediğimizde zaten tüm bu atmosferi hissediyoruz. Yani sonuçta çizim elbette senaryonun çevirisi ama aynı zamanda dinlediklerimin ve blues dinlerken yaşadığım duyguların da çevirisi.

Mississippi’nin manzaraları çok basit, düz. Bakmaya gittim, Google’da biraz araştırdım. Açıkçası artık modern şehirlerle modern kavşaklar ama şehirler o kadar da değişmedi. Jean-Michel’in tüm belgeleri bir araya getirmesi ve bunları bir anlatı akışı oluşturacak şekilde şekillendirmesi uzun zaman aldı. Aslında 60’lı yılları konu alan biraz tarihi bir kitap sonuçta. Karşılaştığımız sorunları ister senaryoda ister çizimde ele alıyoruz, her halükarda daha basit ve daha az zaman alıyor.





Çizimlerde ışık konusu üzerinde çalışmanız gerekiyor, karakterlere derinlik ve her şeyden önce rahatlık veren ışıklar üzerinde çalışmalısınız. Bu çalışmada bir tür ‘’ chiaroscuro ‘’ kullanıldı.


Bu, bildiğimiz gibi lideri Crumb olan yeraltı Amerikan çizgi romanlarıyla tanışmamdan geliyor. Hiç de aynı atmosferde olmayan Joos Warte ve Hergé’ye geri dönüyorum .Çizgileri muhteşem, onlar iki büyük sanatçı. Böylece siyah çizgiye geri dönüyorum. Siyah çizgi aslında oldukça Amerikalı. Siyah beyaza karşı bir sempatim var.’’

Eyüp İblağ’ın Bizlere Yaptığı Açıklamalar
Yazının başında da belirttiğim gibi, bu yazı için görüşme talebimizi kabul eden değerli müzik adamımızın görüşlerinde sıra. Halen Blues ve Rock müzik konusunda radyo programları yapan, ülkemize konserler için dünyaca ünlü müzik gruplarını getiren Eyüp İblağ ile yaptığım söyleşi, konumuz hakkında önemli bilgiler içeriyor. ( Doğrusu, İstanbul’da konserlerini izlediğim bazı rock sanatçılarını ülkemize kendisinin getirdiğini öğrenince, tanışma sevincim daha da arttı ! )
–Bize kısaca özgeçmişinizden bahseder misiniz ?
–Merhaba. Kendimi bildim bileli, yani yanlış hatırlamıyorsam 6 yaşımdan bu yana özellikle rock müzik dinleyicisiyim. Bunu da diğer unsurların yanı sıra ağırlıklı olarak o zamanki adıyla TRT-3 Radyosuna borçluyum. TRT-3’ün 1974 yılında çok sesli müzik yayınına başlaması, bir süre sonra FM bandına ve 80’lerin sonunda da Stereo yayına geçmesi zaten bağımlısı olduğum bu radyonun hayatımı dolaylı olarak şekillendirmesine sebep oldu. Bununla birlikte 11-12 yaşlarımda tutkuyla sevdiğim şeylerden biri de müziğin yanı sıra “elektronik” olmaya başladı. Bu iki çocukluk tutkusu, ardından gelen İngilizce öğrenme sevdasıyla birleşince hayatımın bugüne kadarki serüveninin değişmez baş aktörleri oldular. 1980’lerin sonlarında Stüdyo İmge, Cumhuriyet, Boom Müzik gibi yayınlarda müzik yazarlığına atıldım ve ağırlıklı olarak Blues yazıları yazmaya başladım.


Bu arada 1992 yılında 2 baskı yapan “Blues’dan Rock’a Pop Müziğin Analitik Tarihi” isimli çeviri kitabım 2 baskı yaptı. Yayınevi kapanmasıydı 3. Baskıya hazırlanıyorlardı. O tarihe kadar (ve sonrasında da) ülkemizde basılan Blues ve Rock konusundaki en kapsamlı ve akademi kaynaklı 20. Yüzyılın müzik tarihi kitabıydı.
1991 yılında halen faaliyette olan Majör Müzik Organizasyon isimli şirketimi kurdum ve organizasyonunu yaptığım ilk konserim kar tipi fırtınasının hakim olduğu 30 ocak 1992 tarihinde İstanbul’da oldu.


O zamanki adıyla Lütfi Kırdar Spor ve Sergi Salonu’nda Ian Gillan’ı getirmiş oldum. Tıklım tıklım dolu olan salona rağmen acemilikler ve bilgisizlikler neticesinde büyük zarar etmeme rağmen yoluma devam ettim ve 1998 yılına kadar aralarında Ben Harper, Spyro Gyra, Duke Robillard, Luther Allison, Otis Grand vb. sayısız sanatçıyı Türkiye’ye getirdim.

1998 yılı ise benim ve şirketim için zirve yıl olmuştu ve önce Ocak 1998’de Alan Parsons Project, ardından 5 ve 6 Mart’ta Led Zeppelin repertuvarıyla Page&Plant’i, 1 ve 2 Haziran’da Deep Purple’ı, Kasım ayında da Slayer gruplarını ülkemize getirdim. 2000 ve 2004 yıllarında yine çok sevdiğim gruplardan Jethro Tull’ın İstanbul’da 2 kez konserlerini yaptım. Yine 1995 ila 2009 yılları arasında aralıksız olarak 15 yıl süreyle Zeytinoğlu Eğitim, Bilim ve Kültür Vakfı’nın hamiliğindeki Uluslararası Eskişehir Festivali’nin organizasyonunu büyük bir gururla yaptım ve Türkiye’ye pek çok ismi ilk kez bu festivale getirdik.

Bunların arasında Elvin Jones Jazz Machine, Robben Ford, Mike Stern, Adrian Belew (King Crimson), Randy Brecker, Avishai Cohen, Larry Coryell vb. şer aldı. Günümüze kadarki organizatörlük kariyerimde biri KKTC olmak üzere Deep Purple’ı birkaç kez daha getirdim. Simply Red, Level42, Jose Carreras, Status Quo, Gloria Gaynorvb çok sayıda sanatçı ve grubun da organizasyonlarını yaptım. Halen organizatörlüğe ve radyoculuğa devam ediyorum ve bu arada zaman zaman sahne aldığımız ve benim de kurucusu ve ikinci gitarcı olarak yer aldığım Karışık Kaset isimli bir rock grubum var. Aynı dönem içinde çocukluğumdan itibaren elektronik ve müzik merakımla birlikte başlayan radyoculuk sevdam 1993 yılında Hür FM’le yapımcılığa evrildi. Bu radyo yapımcılığı serüvenim Hür FM’in ardından kurucu yapımcı kadrosu içinde olduğum Açık Radyo’da 7 yıl devam etti.

1995 yılında ise benim için Rock ve Blues müziğin beşiği olan TRT Radyo 3’te bu kez Blues’un Tonları isimli programımla yapımcı olma şansına eriştim. Sadece Blues’a yer verdiğim bu programım 2025 yılında 30. Yılında halen devam etmektedir.
–Müzik dünyasıyla ilgili bir kişi olarak, Robert Johnson’ın blues müziği tarihindeki yerini anlatır mısınız ?
–Robert Johnson kısacık hayat sürecinde farkında olmadan bugün dinlediğimiz Rock müziğin temellerini 1930’larda atmış kilometre taşlarının içinde en önemlisidir.

1930’ların en popüler müziği olan Delta Blues’un kısa zamanda en dikkat çekici ve iyi gitarcısı haline gelmişti. Aralarında Son House gibi nispeten daha gospel etkili blues yapan gitarcıları yakından izleyerek, büyük ihtimalle ortalamanın üstündeki zekası ve doğuştan gelen yeteneğiyle kimine göre 3 ay, kimine göre ise 1 yıl içinde gitarda büyük ilerleme kaydedip jukejoint denen küçük barlarda sahneye çıkmaya başlamıştı. Bu yeteneğiyle plak şirketlerinin de dikkatini çekmiş ve toplamda 2 ayrı seansta 29 parça kaydetmişti. Ben de 1980’lerin sonlarında ve 90’ların başlarında Robert Johnson’ın taş plaklardan LP’lere ve CD’lere aktarılan bu yeniden basım plakları satın alıp dinleme şansına sahip olmuştum. Bu plakları hala saklıyorum ve yer alan parçaları dinlerken aslında Rock müziğin ayak seslerini duymamak mümkün değil.
Bugün dinlediğimiz rock müziği birkaç ismin yanı sıra en çok Robert Johnson’a borçluyuz dersek çok da yanlış olmaz. Kısa sürede üstün gitar tekniğine erişmesi, dönemin güneydeki kırsal kesimde onun gitar çalmasını öğrenme karşılığında ruhunu bir kavşakta şeytana sattığına dair safsataları üretmiş ve konunun gizemli çekiciliğinden olsa gerek, bu hikayenin günümüze kadar ulaşmasını sağlamış.


Bu safsatayı “Crossroad Blues” (Kavşak Blues) parçası da belli oranda destekledi elbette. Ancak gerçek, onun doğuştan yetenekli ve etrafındaki herkesten daha zeki olması idi. Robert Johnson ve benzeri Delta Bluescuların müziği 2. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Muddy Waters tarafından Chicago’da elektrikli hale getirilip Rock müziğinin kilometre taşlarından biri daha döşenmiş olacaktı. Bu bakımdan Rock dünyası önce Robert Johnson’a, ardından Muddy Waters’a çok şey borçludur.
–Bize biraz çizgi romanlarla ilginizi anlatır mısınız ? Size en çok keyif veren kahramanlar ya da yayınlar şimdilerde hangileri ?
–Çizgi romanlarla ilgim elbette ki çocukken başladı. Ortaköy’deki bakkal ve kırtasiyelerde her hafta sevdiğim çizgi romanların yeni bölümlerini heyecanla beklerdim.
Zaman içinde ilgi değişmesi olsa da Zagor, Teks, Kızılmaske ve Teksas çocukluğumun yıldız kahramanları idi.

–Günümüzde ülkemizde blues müziğin durumunu anlatır mısınız ?
–Blues müziğine ilgi ve bilgilenme ülkemizde ağırlıklı olarak 1980’lerin sonlarında başladı. Bunda elbette ki bugün bu gerçek unutulmuş olsa da, Stüdyo İmge dergisinde yayınlanan yazılar, radyo programları ve gazete yazıları çok etkili oldu. Bugün Türkiye’de başta Göksenin, Keskin Band, Mo Joe, Blues Attack gibi başarılı Blues ve blues etkili müzik yapan sanatçılar ve gruplar var.

Bunların arasında özellikle Göksenin (Tuncalı), ABD radyolarında kendi albümünden parçalarıyla yer aldı, çeşitli yazılı ve sosyal medyada söyleşileri yayınlandı ve aynı zamanda başkanı da olduğu Türkiye Blues Derneği’ndeki büyük çabaları sayesinde Memphis Tennessee merkezli Amerikan Blues Vakfı tarafından 2024 yılında “Blues’u Yaşatma Ödülü”ne (Keeping the Blues Alive) layık bulundu.

–Robert Johnson ile ilgili olarak sizi etkileyen kitap, çizgi roman ya da müzik eserlerine rastladınız mı ? Rastladınızsa biraz bahseder misiniz ?
Robert Johnson’ın neye benzediği 1990’lı yılları değin bilinmiyordu çünkü bilinen hiç fotoğrafı yoktu. Ta ki, benim de Amerika’dan getirttiğim takım elbise içinde, başında fötr şapkalı oturur vaziyette elinde gitarlı fotoğrafı bulunana kadar. Bundan birkaç yıl sonra ise ağzında sigara, elinde yine gitarıyla çekilmiş neredeyse portre denilebilecek bir fotoğrafı daha çıktı. Dolayısıyla 1990’lı yıllara değin neye benzediği bile bilinmeyen Robert Johnson’ın bildiğim kadarıyla son yıllarda az önce yukarda bahsettiğim “efsanesi” etrafında dönen bir çizgi roman yayınlandı. Bu da onun daha geniş kitlelerce tanınmasına yardımcı oldu.
Müzik eserlerinde ise o parçaları yapanların bir kısmının belki bilgisi bile yoktu ama 1960’lar ve 70’lerde onun izinin duyulmadığı hemen hemen hiç rock parçası yoktu diyebiliriz. Bu bakımdan ona minnettarız.
–Görüşme talebimizi kabul edip, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
–Ben teşekkür ederim.
Love in Vain Çizgi Romanı Hakkında Diğer Yorumlar

Jean Michel Goulin’in Yorumu
Albüm için yorum yapan Goulin, polisiye edebiyatına ve çizgi romanlara tutkuyla bağlı olan Jean-Michel Gouin, Poitiers’de yaklaşık otuz yıl boyunca radyo programları ve basılı gazetecilik yapmış.
‘’ Ölümünün üzerinden 70 yılı aşkın süre geçmesine rağmen gitarist hâlâ ilham veriyor. Kanıt olarak, bu çok çekici grafik ve otobiyografik çalışma. Uzun formatlı (İtalyan tarzı) bu siyah beyaz albümün 56 sayfası boyunca, ilk karısını kaybettikten sonra kendini içkiye ve oyuna adamış, kavgacı, çaresiz bir kadın tutkunu, hayat dolu genç bir adamı izliyoruz.

Kaydedilen 29 şarkıyla bu Johnson, Bob Dylan, Eric Clapton ve Rolling Stones gibi müzisyenler tarafından düzenli olarak alıntılanan ve yorumlanan bir blues ikonu haline geldi. Müziği hala çalınırken hayatı bir sır olarak kalıyor. Bu çizgi roman onu ustaca koruyor ve albümün en sonunda şeytanın sesi olduğunu tahmin ettiğimiz bir seslendirmeyle onun kısa varoluşunun önemli noktalarını ortaya çıkarıyor.

Blues’u sevseniz de sevmeseniz de bu kitap her açıdan dikkat çekici. Mezzo’nun derin siyahları ve parlak beyazları, zıtlıklarla dolu bir hayatı, ırksal şiddet ve sosyal umutsuzluğun, yıkılmış hayallerin ve büyünün patlayıcı bir kokteylini mükemmel bir şekilde yakalıyor. Şüphesiz bu yılın en güzel çizgi roman albümlerinden biri! ‘’

Eric Rubert’in Yorumu
Eric Rubert; resim, edebiyat, çizgi roman ve fotoğrafçılıkla ilgili biri. Tüm bu tutkuları nedeniyle, on iki yıl boyunca, Fransız ‘’ Cyclotourism Federasyonu ‘’ dergisinin editörü ve ardından baş editörü olmuş. Rubert’in yorumunu, hem içerdiği bilgi dolu ilginç benzetmeleri, hem de edebi duygu tonları ile çok beğendiğimi belirtmeliyim. Unidivers.fr sitesi için yaptığı yorumdan uzunca bir bölüm aşağıda yer alıyor.

‘’ Bir şarkıdan alıntılar dinler gibi, kitabın çizimini, ritmini keşfetmek için albüme göz atabilirsiniz. Bu tuhaf sayfalarda, tam sayfa çizimlerde, ufku genişleten, perspektifleri açan İtalyan formatında duruyoruz. 15. sayfada, geceye doğru ilerleyen bir trenin olduğu demiryolu rayları boyunca, dizlerinin üstüne çökmüş, arkasında gitarı olan bir adamla donup kalıyoruz. Her şeyden önce her sayfası başlı başına bir sanat eseri olan muhteşem bir grafik kitap. Siyah ve beyaz, tıpkı otuzlarda Mississippi’de beyaz erkeklerle siyah erkeklerin dünyasını ayıran demiryolu hattı gibi, ” beyaz bir kadının bakışlarının siyah bir adam için ölümcül olabileceği” bir sınır çizgisi. Siyah ve beyaz, blues notalarındaki notalar gibi. Siyah ve beyaz, iyi ve kötü gibi, Tanrı ve şeytan gibi.

Şeytan’ın, kaydedilen 29 şarkıyla bir blues ikonu haline gelecek olan adamın beşiğinde çok erken göründüğü açık. Gitarist hakkında çok az şey biliniyor. Anlatıcı olarak şeytanın sesi, gitaristin varoluşunun karanlığını tam olarak ifade etmemize olanak tanıyor, böylece kaçınılmaz bir kaderin işareti altına giriyor ve ister istemez trajik bir sona varıyor. Ancak Mezzo’nun çizimi bu laneti yüceltiyor. Muhteşem fildişi kağıda basılarak servis edilen koyu siyahlar ve kusursuz beyazların birbirini izlemesi, mükemmel bir kurguyla, batıl inançlar eşliğinde bu büyüleyici öyküyü noktalıyor.


Walker Evans ve Dorothea Lange’nin fotoğraflarından ve kadrajından ilham alan tasarımcı, ayrıntılara olağanüstü önem vererek bizi doğrudan Güney Amerika’ya sürüklüyor.


Binaların düz ve dikey çizgileriyle işaretlenen Kuzey’in büyük şehirlerine kaçış, Mississippi’nin şehvetli kıvrımlarına, kadınların kalçalarının kıvrımlarına zıt. Bu “Şeytanın güzelliklerinin” eğrileri.


Sayıklamada, rüyalarda, alkolde, çizimin titreşimleri Edward Munch’un deliliği veya umutsuzluğu ifade eden akkor kıvrımlar olan siyah beyaz gravür eserlerini anımsatıyor. Ama aynı zamanda Amerikalı yeraltı karikatüristleri Burns veya Crumb’ın kalın ve donuk çizgileri de var. Tanınmış illüstratör Mezzo’nun çizimi, sanki bu orijinal lanetin, Robert Johnson’ı yalnız bir adam yapan bu anlaşmanın etkisi altındaymış gibi. Eseri takdir etmek için müzik uzmanı olmanıza gerek yok.
Kapağı parmakların altında siyah bir kitap. Bir gitarın tellerinin altı gibi. ‘’


Robert Johnson hakkında, 2019 yılında bir de belgesel film yapılmış. Filmin adı; ReMastered: Devil at the Crossroads .
Belgeseldeki şu cümle bir hayli dikkat çekici ;
Eğer Robert Johnson Şeytan ile anlaşma yaptıysa bunu kısa yaşamıyla ödedi !
‘’ Ne olursa olsun, her başarının bir bedeli bulunuyor. ’’
NOTLAR
( * ) Jean Michel Dupont
Rock ve sinema basınında eski bir gazeteci olan Jean-Michel Dupont aynı zamanda reklamcılıkta da çalışıyordu. 2017 yılında, Le Parisien gazetesinin Étoiles dergisinde yılın en iyi çizgi romanı seçilen, toplumsal yankı uyandıran sıra dışı bir western macerası olan Eddy Vaccaro Les Gueules rouge (Glénat) ile ortak sözleşme imzaladı. J.M. Goum takma adı altında, aynı zamanda Koreli Byun Ki-hyun’un çizdiği fantastik gerilim kitabı Nuits Assassines’in (Casterman) de yazarıdır . 2022’de, Jimi Hendrix’i konu alan müzikal bir macera için Mezzo ile yeniden bir araya gelmiştir.
( ** ) Mezzo
Çeşitli fanzin ve dergilerde illüstrasyonları yayınlanan sanatçı, Pall Mall , Dupuy Saatchi, Renault gibi markaların reklam kampanyalarına katıldı .
1988’de Michel Pirus ile işbirliğine başladı ve ağırlıklı olarak çizgi romanlara odaklandı. Aynı zamanda grafik tasarım ve illüstrasyon alanında çalışmalarını sürdürdü. Sineklerin Kralı adlı eseri 2005’te ilk cildi yayımlandı ve eleştirmenlerden olumlu eleştiriler aldı. Eser, İspanyolca, Felemenkçe ve İngilizce’ye çevrildi.
Robert Johnson’un Love in Vain parçasının şarkı sözleri


Günümüze Ulaşan Robert Johnson Kayıtlarının Listesi
1) Kindhearted Woman Blues (2)
2) I Believe I’ll Dust My Broom
3) Sweet Home Chicago
4) Rambling On My Mind (2)
5) When You Got a Good Friend (2)
6) Come On In My Kitchen (2)
7) Terraplane Blues
8) Phonograph Blues (2)
9) 32-20 Blues
10) They’re Red Hot
11) Dead Shrimp Blues
12) Cross Road Blues (2)
13) Walking Blues
14) Last Fair Deal Gone Down
15) Preaching Blues (Up Jumped the Devil)
16) If I Had Possession Over Judgment Day
17) Stones in My Passway
18) I’m a Steady Rollin’ Man
19) From Four Till Late
20) Hellhound On My Trail
21) Little Queen of Spades (2)
22) Malted Milk
23) Drunken Hearted Man Take (2)
24) Me And The Devil Blues (2)
25) Stop Breakin’ Down Blues (2)
26) Traveling Riverside Blues (2)
27) Honeymoon Blues
28) Love In Vain Blues (2)
29) Milkcow’s Calf Blues Take (2)
Parantez içi sayılar, parçaların alternatif versiyon sayılarını göstermektedir.
YARARLANILAN BAŞLICA KAYNAKLAR
Up Jumped the Devil – The Real Life of Robert Johnson Bruce Confort, Gayle Dean Wardlow
El Jazz – De Nueva Orleans al Jazz Rock – Joachim E. Berendt
https://www.britannica.com/art/blues-music
http://lamouettehurlante.free.fr/interview/frantz-duchazeau-derniers-jours-de-robert-johnson.html
Entretien avec Philippe Charlot
https://www.gamesradar.com/comics/epitaphs-from-the-abyss-3-preview-charlie-adlard/
https://www.goodreads.com/book/show/1144190.Crossroad_Blues
http://www.multiversitycomics.com/reviews/wrapping-wednesday-100717/
https://amazingstories.com/2013/05/the-real-manga-blues-a-me-and-the-devil-blues-review/
https://www.solquadrinhos.com.br/martin-myst%C3%A8re-e-robert-johnson
https://bulles2dupondt.fr/2023/01/05/interview-jean-michel-dupont-mezzo/
https://www.comixtrip.fr/bibliotheque/love-in-vain/
https://www.unidivers.fr/love-in-vain-mezzo-dupont-bd-robert-johnson/
