
YENİLMEZLER
Maceraperest Aylık. 38-39-40. kitap
Bonelli Editore. 438-439-440. kitap
Yazan. Mauro Boselli
Çizen. Carlo Marcello
Kapak. Claudio Villa
Öykü Toplam 330 sayfa
Yayın yılı. Ocak-Şubat-Mart. 1997



Öykü: Tex ve arkadaşları; bir soyguncu çetesinin peşindedir. Tex, içlerinden bazılarını İç Savaş’tan kısa bir süre sonra, kanlı Meksika iktidar mücadelesi içerisindeki paralı askerler olarak tanımıştı. Bu ava, Galveston’da bir boks maçı sırasında rastlanan Pat Mac Ryan da katılıyor. Kendi liderleri tarafından İRA’dan kovulan Fenian devrimcisi Shane O’Donnell, İrlanda Çetesi’nin Meksika hapishanesinden iki suç ortağını kaçırmasına yardım eder. Plan, İmparator Maximilian’ın muhteşem hazinesini ele geçirmek. Kana susamış general Carrasco’ya karşı, Montales takviye kuvvetleriyle gelir ve İmparatorun hazinesini meşru hükümete iade etmek üzere yardım eder…
Özellik: İncelememize lüzumlu ya da lüzumsuz bilgilerle başlayalım.
—Bu öyküde Tex ve ekibinin bazı eski dostları da rol almış. Pat Mac Ryan, Montales ve Hutch.
—Bu öyküye kadar, daha önce, Pat Mac Ryan 13 kez ve Montales 7 kez ekibimizle bir araya gelmişti.
—Hutch (Clarence Hutchhenrider) ise Tex’in çocukluk arkadaşı. Ve bu öyküye kadar zaman zaman adı geçse de tanışmamıştık. Ama Boss’ ustanın sonraki senaryolarında, özellikle Tex’in gençlik maceralarında bol bol karşılaşıyoruz.
—Bu öykü; Mauro Boselli’nin 7. Tex senaryosu, Carlo Marcello’nun 5. Tex tasarımı ve ikilinin 3. ortak çalışması. (Carson, Tulac ve Yenilmezler)
—Senaryoya göre macera, tahminen 1881/1884 yılları arasında ki bir tarihte geçmekte.

Hikaye, Meksika ve Teksas’ta çok sayıda soygun gerçekleştiren bir İrlanda Çetesi’nin etrafında dönüyor. Tex ve arkadaşları kendilerini onları kovalarken bulur, ancak eski kinler, ihanetler ve gizli bir hazine devreye girince durum karmaşık hale gelir. Yenilmezler; sürprizlerle dolu yoğun bir macera. Mauro Boselli tarafından yazılan bu öykü bizi, Tex’in eski IRB‘lilerden oluşan bir çeteyle ve gizli bir hazineyle uğraştığı, sürprizlerle ve geri dönüşlerle dolu sürükleyici bir olay örgüsünün içine sürüklüyor. Yenilmezler, her western ve Tex meraklısının koleksiyonunda bulunması gereken bir öykü. Sürükleyici olay örgüsü, karmaşık karakterler ve yüksek kaliteli çizimler onu kaçırılmayacak bir eser haline getiriyor. Aksiyon ve sürprizlerle dolu bir western macerası sunan bir öykü. Kitabın çeşitli serilerde defalarca yeniden basılması başarısının kanıtı. Olay örgüsü, diğer Tex hikayelerine bağlanarak giderek daha zengin ve karmaşık bir anlatı evreni yaratıyor
Tex’e ek olarak, bir grup aşırılık yanlısı Fenian‘ın eski lideri Shane O’Donnell gibi büyüleyici ve O’Donnell‘in eski dava arkadaşı Danny Moran gibi karmaşık karakterler de buluyoruz. Motivasyonları ve geçmişle bağlantıları hikayeyi daha da ilgi çekici kılıyor. Dönemin mekanları ve geleneklerinin kesin tarifleri ile ortam en küçük ayrıntıya kadar hissediliyor. Meksika ve Teksas, yasaların genellikle bulunmadığı vahşi ve tehlikeli topraklar olarak tasvir ediliyor. Kitap; aksiyon sahneleri, kovalamacalar, çatışmalar ve sürprizlerle dolu. Mücadele sahneleri iyi organize edilmiş ve okuyucuyu koltuklarının kenarında tutuyor. Hikaye sadece bir macera değil, aynı zamanda ABD tarihine, özellikle de İç Savaş sonrası döneme ve Meksika’daki iç çekişmelerin sonuçlarına dair bilgiler sunuyor. Carlo Raffaele Marcello‘nun çizimleri öykünün bir diğer güçlü noktası. Tablolar dinamik ve ayrıntılar açısından zengin ve de karakterler etkili bir şekilde aktarılmış.

Öykünün belkemiğini İRA ve Meksika İmparatoru Maximilian‘ın hazinesi oluşturuyor. Kimdir bunlar? Tarihteki yerleri nelerdir? Mauro Boselli; bu senaryoyu kurgularken bazı gerçekleri kullanmış! Ama hazine mevzusu kurmaca olabilir ya da bazı hazine avcılarının söylentilerinden çıkmış olabilir. İRA ile başlarsak; 223 senedir, bazı ufak fikir ve yöntem farklılıkları ile varlığını sürdüren artık gelenekselleşmiş bir örgüt. İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), 18. ve 21. yüzyıllar arasında, İrlanda’daki çeşitli direniş örgütleri tarafından kullanılan bir isimdir. Bu ismi taşıyan örgütler, İrlanda cumhuriyetçiliği yoluyla anti-emperyalizme inanmışlardır. Bu inanç, tüm İrlanda’nın İngiliz sömürge yönetiminden bağımsız bir Cumhuriyet olması gerekliliğidir. Fazla kafa karıştırmamak için, örgütleri ve mücadeleyi dört aşama olarak izleyebiliriz. ayırabiliyoruz.
—İlk örgütlü yapı olan Society of United Irishmen (1791-1804. Birleşik İrlandalılar Derneği). Fransız Devrimi’nin ardından İrlanda’da temsili bir hükümet sağlamak için kurulan bir dernekti. Anayasa reformundan umudunu kesen ve hem İngiliz Kraliyet güçlerine hem de İrlanda mezhep bölünmesine meydan okuyan Birleşik İrlandalılar, 1798’de cumhuriyetçi bir isyan başlattı. Bastırılmaları, Dublin’deki İrlanda Parlamentosu’nun kaldırılmasının ve İrlanda’nın Büyük Britanya, haliyle Birleşik Krallık’a dahil edilmesine sebep oldu.


–Young Ireland-IPA (1842-1849. Genç İrlanda). 1840’larda bağımsızlık ve demokratik reform için tüm İrlanda’yı kapsayan bir mücadeleye kendini adamış bir siyasi ve kültürel hareketti. Dublin haftalık dergisi The Nation etrafında toplanan hareket, 1847’de ayrıldığı, daha büyük ulusal hareket olan Daniel O’Connell’in Repeal Association’ın uzlaşmaları ve din adamlarıyla mücadele etti. Büyük Kıtlık karşısında başta umutsuzluğa kapılan Genç İrlandalılar, 1848’de bir ayaklanma girişiminde bulundu. Önde gelen isimlerinin çoğunun tutuklanması ve sürgüne gönderilmesinin ardından hareket, ‘fiziksel güç’ yanlısı İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği ile, ‘reformcu’ Kuzey ve Güney Birliği arasında bölündü.

–Irish Republican Brotherhood-IRB (1858-1924. İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği). 1858 ile 1924 yılları arasında İrlanda’da bağımsız demokratik bir cumhuriyete gönül vermiş gizli bir örgüttü. ABD’deki ismi başlangıçta Fenian Kardeşliği’ydi, ancak 1870’lerden itibaren Clann na nGael oldu. Hareketin her iki kanadının üyelerine de ‘Fenian’ denir. IRB, İrlanda tarihinde önemli bir rol oynamıştır; İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan bağımsızlığı için yürütülen kampanya sırasında cumhuriyetçiliğin baş savunucusu ve 1790’ların Birleşik İrlandalıları, 1840’ların Genç İrlandalıları gibi hareketlerin devamı olmuştur.

–Irish Republican Army-İRA (1919–Günümüz. İrlanda Cumhuriyet Ordusu), 1917’de İrlandalı Gönüllüler ve İrlanda Vatandaş Ordusu üyelerinin bir araya gelmesi ile kuruldu ve daha sonra I. Dünya Savaşı’nda İngiliz Ordusu’nda görev yapmış ve İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nda İngiltere’ye karşı savaşmak üzere İrlanda’ya dönen İrlandalılar tarafından güçlendirildi. 2012 yılında diğer cumhuriyetçi gruplarla birleşerek Yeni IRA’yı kurdular.


Gelelim Meksika’daki İmparator Maximilian/Juarez mücadelesine.
1. Maximilian (1832-1867-Ferdinand Maximilian Joseph) Avusturya İmparatorluk ailesi olan Habsburg-Lorraine‘in bir üyesi olarak dünyaya geldi. Fransa İmparatoru III. Napolyon’un ve bir grup Meksikalı monarşi yanlısının desteği ile 1864’te Meksika İmparatoru ilan edildi. ABD başta olmak üzere pek çok yabancı devlet hükümdarlığını reddetti. Amerikan İç Savaşı’nın bitmesinin ardından ABD, Juarez ve Cumhuriyetçilere yardıma başladı. Aynı zamanda Prusya’nın güçlenmeye başlamasıyla Avrupa’da dengeler değişti ve III. Napolyon dikkatini Avrupa’ya çevirmek zorunda kaldı. Maximilian yandaşlarını terk etmeyi reddetti ve ülkede kaldı. Sonuç olarak Fransa’dan destek alamayan Maximilian ve Monarşistler savaşı kaybetti. Juarez ve kabinesi tekrar iktidarı ele geçirdiler. Mahkemeye çıkartılan İmparator’a ölüm cezası verildi. Avrupa’daki pek çok saltanat ailesi, Victor Hugo ve Giuseppe Garibaldi gibi liberaller Maximilian’ın affedilmesi için telgraflar çekse de Juarez infazdan vazgeçmedi. Juarez, bu idamla Meksika’nın bir daha yabancı güçlerin işlerine karışmaması için bir mesaj verdiğine inanıyordu. 1867 yılında kurşuna dizilerek infaz edildi. Son sözleri “Meksikalılar! Bugün Meksika’nın özgürlüğü ve bağımsızlığı için ölüyorum. Umarım tanrı yeni evim Meksika için akan kanlarımı görür. Viva Mexico!” oldu.


Yerli kökenden gelen Juarez fakir bir aileden geliyordu (1806-1872. Benito Pablo Juarez Garcia). 1858 ile 1872 yılları arasında devlet başkanlığı makamında bulunmuştur. Juarez, Meksika’ya, Fransız müdahalesi sırasında ülkesinde direnişe liderlik etmiş ve ülkesinin modernleşmesi yolunda önemli adımlar atmıştır. Benito Juarez, 1872 yılında devlet başkanıyken geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü.

⦁ Bu öykünün gerçek ile kuvvetli bir bağı var! Ama; unutmayalım ki bu bir western senaryosu. Bir Tarih belgeseli değil. Derli toplu anlamaya çalışalım. Senaryoya göre macera, tahminen 1881/1884 yılları arasında ki bir tarihte geçmekte.
⦁ Tex; başından geçen, Yenilmezler ile tanıştığı eski öyküyü anlatırken, İç Savaştan hemen sonra olduğunu ve Meksika’da kaçak yaşadığı zaman olduğunu söyler. Daha Lilyt ile evlenmemiştir. 1865 yılı.
⦁ Carson; Lena ve Donna’nın yanından köye gelir ve 407/409. maceralar olan ‘Carson’ macerasındaki, ‘Masumlar Çetesi’nin parasıyla, Lena ve Donna‘nın lokanta açtıklarını söyler. ‘Masumlar Çetesi’ 1864’te yok oldu. Donna’nın da öyküde 15’li yaşlarda olduğu düşünülürse, yıl 1880‘lerin başı gibi.
⦁ Tarihteki gerçek Yenilmezler, 1879/1883 arasında eylemler yaptı. Ve 1882‘de Frederick Cavendish ile Thomas Henry Burke‘ye Dublin’de suikast düzenledi. Yani, öykümüzdeki Yenilmezler’le eş zamanda.
⦁ Juarez ve Maximilian arasındaki iç savaş 1861/1865 yılları arasında yaşandı.

Tarihteki gerçek Yenilmezler kim? Tex macerasındaki göndermeler/atıflar neler? The Invincibles (Yenilmezler). Yıllardır süren kıtlıktan sarsılmış, kiracı çiftçilerin fahiş kiraları ödeyemedikleri için atılıp aç bırakıldığı İrlanda’da, devrimci coşku büyüyordu. IRB, gizli bir örgüt olan ‘İrlanda Ulusal Yenilmezleri’ içinde, bir suikast timi oluşturdu. Görevleri, Britanya İmparatorluk gücünün kalbine saldırmak, önde gelen yöneticilerini öldürmekti.


6 Mayıs 1882’de Dublin’de, İrlanda Baş Sekreteri Frederick Cavendish, İngiliz hükümetinin merkezi olan Dublin Kalesi’nde bazı resmi işlerini hallettikten sonra Phoenix Park’taki ikametgahına doğru yürürken suikasta uğradı. Daha sonra katiller parkın dışında iki taksiye bindiler. Taksinin birini Myles Kavanagh, ikincisini ‘Skin the goat’ (Deri Yüzen) lakaplı James Fitzharris sürdü. Dublin’de tüm büyük gazetelere kendilerini İrlanda Ulusal Yenilmezleri olarak tanıtan bir mektup bıraktılar.



Dublin Polisi büyük bir polis soruşturması yönetti. Bir hafta içinde muhbirlerden Phoenix Park’ta Cavendish ve Burke‘ü öldürenlerin isimlerini öğrendi ancak onları yargılamak için elinde hiçbir kanıt yoktu. Yenilmezler; daha sonra Dublin’deki iki jüri üyesine yönelik bir başka saldırısının ardından, Dublin Kalesi‘nde kapsamlı bir şekilde (!?) sorgulandı. Ocak 1883’e kadar 25 Yenilmez tutuklandı. Bu davalar sonucu elde edilen bilgilerle, Invincibles’ın beşi, ünlü cellat William Marwood tarafından idam edildi. Cellat Marwood, idamları gerçekleştirmek için özel olarak Britanya’dan Dublin’e geldi. İdam edilen beş adam şunlardı: Joseph Brady, Daniel Curley, Michael Fagan, Thomas Caffery, Timothy Kelly. Ve, beş Yenilmez, sonsuza dek unutulmak üzere Kilmainham Hapishanesi’ndeki ıssız bir mezarlığa gömüldü.

Hikaye Mauro Boselli‘ye ait ve Ocak-Aralık 1996 arasında yazılmış, Mayıs 1997 de basılmış. İrlanda’nın bağımsızlığı için verilen mücadele ve İmparator Maximilian/Juarez arasındaki iktidar mücadelesi, senaryo örgüsünü bir araya getiren ana motif olarak kullanılmasının tarihsel olarak oturduğu yer çok net. Bu kadar karışık iki olayı, kişileri ve bir hayal ürünü/roman’ı bir Maestro olarak şahane yönetmiş Boss’. Karakterlerin hepsine verdiği değer, tuhaflıklar ve çelişkili yönleri vurgulamada mükemmel bir iş çıkartmış. Mesela; Shane O’Donnell‘ın, Tex’in kankilerine ortak olabilecek gerçek bir kahraman, bir karakter sunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yine bir Boselli senaryosu okuduğumuzu hatırlarsak; birbirleriyle geçmiş/gelecek ilişkileri olan kalabalık bir kadro ile karşı karşıyayız. Boselli, siyah ya da beyaz (net) karakterlerden kaçınmış; ve bu sefer ‘gri karekter’ler kullanmış. Tüm aktörler kendine has güçlü bir karaktere ve bir psikolojiye sahip. Tex’in kankaları, Morales, Pat dışındaki kalabalık kadroya bir bakalım.
İrlanda çetesi üyeleri
Shane O’Donnell: Shane; hem fanatik, hem idealist ya da hem de cömert. Kendi yoldaşları tarafından ihanete uğradı ve bu nedenle memleketini terk edip Meksika’ya yerleşmek zorunda kaldı. Onun yerinde kim olsa idealleri terk ederdi ki kendisi de öyle yapıyor ama Vatansever ideallerin hala içinde yaşadığını da gösteriyor. Çetenin tek bir üyesi bile onun gerçek hedeflerini bilmiyor.

Hutch (Clarance Hutchenrider): Tex’in İrlanda asıllı, çocukluk arkadaşı. Ve bu öyküye kadar zaman zaman adı geçse de tanışmamıştık. Ama Boss’ ustanın sonraki senaryolarında, özellikle Tex’in gençlik maceralarında bol bol karşılaşacağız. Bu öyküde Tex ile bazı sorunları olduğunu öğreniyoruz, ama Tex’e karşı hislerini değiştiriyor. Artık genç olmasa da hala gençliğin dizginsiz ateşli ruhları tarafından yönetilmekte. Zaman zaman onu yıkılmış ve depresyonda görüyoruz ve sorunlarının adı, güzel Meksikalı kadın Dolores. Hutch Dolores için acı çekiyor.

Danny Moran: Shane’in beceriksiz bir fizyonomiye sahip eski bir yoldaşı. Çetenin geri kalanını sıradan bir insan gibi takip ediyor. Bölümün çoğunda neredeyse görünmez bir karakter. Ancak öykünün sonunda önemli bir rol üstleniyor.

Lonnie Halloran: İrlanda çetesinin gerçek patronu sayılabilecek bir karakter Aslında eşitler arasında ilk sırada yer alıyor. En azından bir dereceye kadar duygusal patlamalara yatkın değil. Kararlı, sert ve pragmatik bir lider.

Grady (Gray) Watts: Bu adam her zaman diplomatik davranan, ama şiddet gerektiren durumlarda ise ikincisini seçen, ham maddesi tipik bir İrlandalı olan biri. Sessiz ve harika bir keskin nişancı.

Will (William) Kelly: İdeallerine bağlı kalan ve hala ‘İrlanda Davası’ için savaşmanın çabaya değer olduğuna inanan sakin ve nostaljik bir adam. Kendine özgü ve kurnazca bir ironi yeteneğine sahip.

Pagan O’Leary: Adını Tanrı’ya inanmadığı için almış ve sert görünümüyle Steve McQueen’e çok benzemekte. Gözden düşmüş eski vatansever. Çetenin bir üyesi olarak çoğu zaman kötümserdir, ancak tereddüt etmeden maceraya atılır.

Tommy Gunn: (Thompson hafif makineli tüfek Tommy Gun olarak da bilinir) Gereksiz, perişan ve karamsar bir karakter. Çetenin yetenekli üyeleri arasındaki en zayıf halka. Öykü boyunca bir tür haberci rolü oynadı, ancak sonunda Boselli’nin onu saçma bir durumda ilk kurşunla ölmesi için yarattığı ortaya çıktı.

Karim (Sudanlı): Bir zamanlar İrlanda çetesinin geri kalanıyla birlikte Juarez’e karşı savaşan Sudanlı (siyahi) amaçsız ama nazik bir karakter. Tam bir davetsiz misafir.

Dolores: Kendinden bekleneni başarıyla yerine getiren, her halde öyküde güzel bir kadın olsun ve Hutch’ı gersin diye konulmuş bir karakter.

Carasco ve Albay Herzfeld: Kötü adamlar olarak ise Carasco ve Albay Herzfeld’imiz var. Bunlar sadece ÇizgiRomanın sonuncusunda karşılaştığımız iki ana kötü adam. Carasco, tam da kendi dokunulmazlığına olan inancından dolayı, çoğu zaman ‘esprili’, acımasız bir Meksikalı diktatör. Carasco’nun sağ kolu, İmparator Maximilian’ın ordusunun eski albayı Herzfeld, gerçekten katı ve şüpheli bir tip.

Çizer Carlo Raffaele Marcello‘nun (1929-2007. Ralph Marc takma adıyla da bilinir) çizimleri bu öyküde de, temiz, profesyonel bir netlikte ve kararlı çizgilerle karakterize edilmiş. Carlo Marcello, Tex ve Zagor çizimleri ile tanınır. Her serinin ayırt edici özelliklerine uyum sağlarken, yinelenen bazı özellikler de sunar. Onun tarzı, gerçekçilik, dinamizm ve detaylara verilen önemin bir karışımı olarak tanımlanabilir. Marcello, karakterlerin anatomisine ve ifadelerine özellikle dikkat ederek, insan ve hayvan figürlerini büyük bir gerçekçilikle çizme konusunda ustaydı. Çizimleri, iyi çalışılmış ve ritmi dinamikti. Çevredeki ayrıntılara ve nesnelere, gerçekçi ve ilgi çekici atmosferler yaratırdı. kendi tarzını korurken, çalıştığı serinin tarzına mükemmel bir şekilde uyum sağlardı. Örneğin Tex öykülerine daha klasik ve maceracı tarzla uyum sağlarken, Zagor‘un öykülerinde daha dinamik ve dışavurumcu bir ağırlık kullanırdı. Hayat hikayesi ve çalışmalarından örnekler için bloğumuzdaki ‘Carson’ yazısına bakabilirsiniz.


Ve yine; çeşitli filmlere, objelere atıf, ustalara saygı ve okuyucuya ‘göz kırpma’ var Boss’ ustanın senaryosunda. The Wild Bunch (Vahşi Belde) filmi baş rolde. Efsanevi yönetmen Sam Peckinpah‘ın (ki Boselli hastasıdır kendisinin) 1969 yapımı şahane filmi. Başrollerini William Holden, Ernest Borgnine, Robert Ryan, Edmond O’Brien, Ben Johnson ve Warren Oates‘in oynadığı filmin konusu da, Yenilmezler öyküsüne çok uygun. Dönemin değişen ve modernleşen dünya yapısı içerisinde varlığını sürdürmeye çalışan yaşlı haydutlardan kurulu bir çetenin mücadelesini anlatan film, Teksas ve Meksika arasındaki sınır çizgisinde geçiyor. Esaslı bir çete lideri olan Pike Bishop emekli olmadan önce son bir büyük vurgun yapmanın peşindedir. Öncelikle öykünün kapağı ve filmin afişine bakalım! Sonra da yaşlı William Holden‘ın unutulmaz mitralyöz sahnesi ve Carson’un benzer sahnesi, ustaya saygı değil mi? Tabii ki, Sergio Leone‘nin Giu La Testa (1971. Down’s Head-Yabandan Gelen Adam) isimli spagetti western filmindeki mitralyöz sahnesini de unutmayalım.



Vahşi Belde, sadece final sahnesinde değil, senaryonun kılcal damarlarında da sürekli dolaşıyor. Filmdeki sertlik, Boselli‘nin sonraki öykülerinde de hafifçe artarak devam edecek. Hatta, Jack Thunder öyküsünde doruğa çıkacak. Kendisiyle bu macera hakkında yapılan bir röportaj da, çocuğun geçit töreninde vurulmasının şiddeti sorulduğunda, çocuğun sadece yaralandığını ve sahnenin çok güzel olduğunu söyledi. Evet, yukarıda bahsettiğimiz filmler bu senaryoda önemli ama Boss‘un sadece bu filmlerden beslendiği söylenemez. Boselli’nin yıllar önce, Maximilian’ın hazinesi konusunda bir hikaye yazmak isteyen GL Bonelli için araştırma yaptığı biliniyor. İmparator Maximilian‘ın başkan Benito Juarez‘e karşı savaşması, birçok klasik western filminde de ele alınan bir konu. Ayrıca, konu hakkında çok şey yazıldı ve bu savaşı konu alan pek çok hikaye ve film var.



Biz bu terörist mevzusuna girmeyelim. Kim terörist, kim vatansever? Zamana ve durduğunuz yere göre değişiyor demiştik önceki yazılarda. Bu öyküde de İngilizlere göre terörist olanlar, Amerikalılara göre vatansever. Peki ya Boss‘a göre? Bir röportajında, polisleri ve politikacıları öldüren Shane gibi siyasi teröristler hakkında ne düşündüğü soruldu? Boselli, ”Michael Collins (İrlanda bağımsızlık mücadelesi kahramanlarından) ve Giuseppe Mazzini’nin de (İtalyan milliyetçisi, siyasetçi, avukat, aktivist, gazeteci, yazar) terörist yöntemleri benimsediğini ancak kendi vatanlarının özgürlüğü için kahraman olduklarını” söyledi. Boselli, İrlandalılar için öykü yazmaya sebepsiz yere karar vermedi. İrlandalılar; ayrımcılara ve işgalcilere karşı mücadeleye damgasını vuran bir tarihe sahip. Gururlu bir halk olarak biliniyor ve bu nedenle çoğu okuyucunun kolayca sempatisini ve desteğini kazanıyor. Boselli’nin; İrlanda, İskoçya ve genel olarak Kelt dünyasına olan tutkusu biliniyor. Bir grup romantik İrlandalı hakkında yazmak için Leone‘nin filmlerine pek de ihtiyacı yoktu.
Bu öyküde unutamayacağımız iki anekdot var. Shane ölürken şöyle der. ”Beni evime götür”. Ve finalde Montales, ”Adaletin olmadığı yerde dürüst ve onurlu insanın bir isyankar, bir haydut olmaktan başka çaresi kalmıyor!..” der. Tüm bu öyküyü betimleyen iki cümle.


Louisiana Kaplanları; Amerikan İç Savaşı sırasında Konfederasyon (Güney) piyade birliğiydi. Çoğunlukla Louisiana ve New Orleans’tan gelen İrlandalı‘lardan oluşan bir özel saldırı taburu (bir tür özel kuvvet). ‘Louisiana Tigers’, düşman hatlarının gerisine saldırılar ve baskınlar düzenlerlerdi. Şiddetli dövüş stilleri ve çoğunlukla alkolün de etkisiyle pervasız davranışlarıyla tanınıyorlardı. O zamanlar Fransız ordusunda moda olan kısa pantolonlu üniformaları kullanıyorlardı. Kuzeylilerin ve Güneylilerin yanında savaşan İrlanda’lıların cesareti efsanelere konu olmuştur. General Lee‘nin, teslim olmasından sonra Kuzeyli bir mevkidaşı ile yaptığı konuşmada, “Saflarınızda bizdekinden daha fazla İrlandalı olması sayesinde kazandınız” dediği iddia edilir.


Kahramanlardan biri olan Shane O’Donnell’ın soyadı, Ortaçağ ve erken modern dönemlerde Ulster’daki Tyrconnell Krallığı‘nı yöneten güçlü bir İrlanda klanı’ndan geliyor. O’Donnell hanedanı, erken İrlanda’da kadim ve güçlü bir İrlanda ailesiydi. Ayrıca, seçkin bir Avusturya kolu ve Tetuan Dükleri denilen İspanyol kolu da mevcuttur. Yani; anlıyoruz ki Shane köklü bir aileden gelmektedir. Cahil, köylü bir İrlandalı değildir. Zaten hareketleri de bize bunu göstermektedir. Boss’ usta, ince ince verir bunu bize.

Fenians, 19. yüzyılın İngiliz zalimlerine karşı İrlandalı isyancıları ifade eden bir terimdir. Bu terim, bir zamanlar İrlanda‘yı her ne pahasına olursa olsun düşmandan koruma görevini üstlenen İrlanda mitolojisindeki birkaç yiğit İrlandalı savaşçının adı olan ‘Na Fianna Eireann’dan türetilmiştir. Bu antik Fenian’ların en önemlisi kesinlikle Fionn Mac Cumhaill‘dir.
Na Fianna Eireann’ın iki farklı anlamı vardır:
Efsanevi Savaşçılar: İrlanda mitolojisinde Na Fianna, Fionn mac Cumhaill liderliğindeki efsanevi bir savaşçı grubuydu. Avcılık, savaş ve şiirdeki olağanüstü becerileriyle tanınıyorlardı. Maceralarının ve savaşlarının hikayeleri, İrlanda mitolojik hikayelerinden oluşan bir koleksiyon olan Fenian Döngüsü‘nün önemli bir bölümünü oluşturur.
İrlanda Milliyetçi Gençlik Örgütü: 20. yüzyılın başlarında, Constance Markievicz, İrlanda milliyetçiliğine adanmış bir gençlik örgütü olarak Na Fianna Eireann’ı kurdu. İrlanda Bağımsızlık Savaşı ve İrlanda İç Savaşı’nda önemli bir rol oynadılar.

Banshee (Bean Sidhe); öyküde, aslında kadın ruhunun vücut bulmuş hali olan ve İrlanda mitolojisinde diğer dünyadan gelen ölüm elçisi Peri Banshee‘den bahsediliyor. İrlanda folklorunda, genellikle soylu veya kadim bir kan bağına sahip bir aile üyesinin ölümünü haber verdiğine inanılan, hüzünlü ağıtlarıyla bilinen bir kadın ruhudur. Banshee’lerin sadece eski İrlanda kan hatlarına sahip ailelere göründüğüne ve İrlanda’nın her yerinde bulunan peri höyüklerinde yaşadığına inanılır. Banshee, İrlanda folklorunda büyüleyici bir figürdür ve hayatın geçiciliğini ve ölümün kaçınılmazlığını sembolize eder. Onun ürkütücü feryadı, dünyanın dört bir yanındaki insanlarda hayal gücünü ele geçirmeye ve korku ve hayranlık uyandırmaya devam ediyor.
Banshee‘nin Özellikleri:
—Ağlama: En belirgin özelliği geceleri duyulabilen, tiz ve ürkütücü bir çığlıktır.
—Ölüm Önsezisi: Ölümle ilişkilendirilir ve sıklıkla kıyametin habercisi olarak görülür.
—Çeşitli Görünmeler: Banshee’ler çeşitli formlarda görünebilir, bunlar arasında şunlar yer alır: Beyaz kefenli güzel bir kadın. Uzun kızıl veya gümüş saçlı soluk tenli kadın. Uzun beyaz veya gri saçlı yaşlı bir kadın ya da Kan dolu bir kase taşıyan başsız bir kadın.


Wild Geese. Yaban Kazları terimi, 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar İrlanda‘yı terk edip başka ülkelerde yeni bir hayat arayan binlerce İrlandalı erkek ve kadını ifade eder. İnsanlar; Kraliçe I. Elizabeth yönetimindeki İngilizlerin, ülkeleri üzerinde giderek daha fazla kontrol sahibi olması ve Roma Katolik kilisesine karşı çıkmasıyla, 1500’lerin sonlarında kalabalık guruplar halinde İrlanda’yı terk etmeye başladı. Başlangıçta Yaban Kazları‘nın çoğu İspanya’ya gitti. Daha sonra Fransa, Avusturya ve ABD dahil olmak üzere başka ülkelere de gittiler. İrlandalı erkeklerin çoğu bu ülkelerdeki Katolik ordularına katıldı ve sert savaşçılar olarak ün kazandı.

Wild Geese. 1691’deki Limerick Antlaşması’nın bir parçası olarak, Patrick Sarsfield komutasındaki İrlanda kuvvetlerine, sürgündeki Kral II. James‘e katılmak üzere Fransa’ya yelken açma seçeneği tanındı. Yirmi bin kadar İrlandalı asker Sarsfield ile birlikte Fransa’ya yelken açtı. İngilizler çok sinirlendi ve antlaşmayı yırtıp yerine Ceza Yasaları koyarak, İrlandalı Katolikleri topraklarından etti. Dinleri yüzünden onlara zulüm etti ve vatandaşlık haklarını ellerinden aldı. İşte; Yaban Kazları destanı böyle başladı.

Shan Van Vocht; (Zavallı Yaşlı Kadın-İrlanda’ca ‘An tSean Bhean Bhocht) yaşlı bir cadı kılığında, güzel bir genç kadın olarak tasvir edilen İrlanda’nın şiirsel bir fenomenidir. Bu kılıkta, İrlandalı vatanseverlerin ve kahramanların kaybının yasını tutar. Shan Van Vocht‘un rolü, öncelikle İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesiyle bağlantılıdır. O, İrlanda’nın özgürlük ve egemenlik için sonsuza dek umutlu olan kalıcı ruhunu temsil eder. Shan Van Vocht‘un hikayesi İrlanda tarihiyle iç içe geçmiştir ve nesiller boyu İrlandalılara uluslarının bağımsızlığı için savaşmaları için ilham vermiştir.
Karakterlerden birinin adı Shane‘dir ve çizgi romanda da belirtildiği gibi bu isim, ölen vatanseverlerin yasını tutmakla görevlendirilen İrlandalı peri Shan Van Vocht‘un adından gelmektedir. Bazen yaşlı bir kadın, bazen de genç bir kız olarak karşımıza çıkıyor. Yas ve kayıpla ilişkilendirilmesine rağmen, dayanıklılığı ve daha iyi bir gelecek umudunu da sembolize ettiğini belirtmek gerekir. Banshee gibi geleneksel bir peri figürü olmasa da İrlanda mitolojisi ve folklorunda güçlü bir sembol haline gelmiştir. Shane O’Donnell öyküde Shan Van Vocht‘u görür.

Clann na nGael (İrlanda’ca Klan na nail diye okunur-Galyalılar Ailesi). 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında ABD’de, amacı İrlandalı göçmenlerin birliğini kurmak olan Cumhuriyetçi örgüt. Fenian Kardeşliği‘nin halefidir. Siyasi lobicilik, İrlanda milliyetçiliğine mali destek ve bazı durumlarda yarı askeri faaliyetler de dahil olmak üzere çeşitli yollarla İrlanda bağımsızlığını desteklemeyi amaçlıyordu.

ABD’deki boks müsabakaları için öncelikle şunu söylemeliyiz ki; ABD’de boks Federasyonları özel ve özerktir (Federasyon ya da Lig gibi), tabii ki hukuki olarak denetlenir (FBI, Mahkemeler ve Maliye gibi), ama bir tür Özel Şirket’tirler (Organizasyon). Bu mevzuya nerden geldik derseniz; Pat Mac Ryan‘ı sürekli boks maçlarında görüyoruz. Yeri geldi, değindik.

ABD Boks federasyonları ve organizasyonları, karmaşık ve dinamik bir yapıya sahiptir. Bu yapı, boks sporunun popülerliğinin ve ticari değerinin korunması açısından büyük önem taşır. Ancak, farklı federasyonların varlığı, boks dünyasında belirsizliklere ve tartışmalara da yol açabiliyor. Bu yapının merkezinde, çeşitli boks federasyonları ve organizasyonları bulunmaktadır. Bu kurumlar, boksörlerin lisanslanması, müsabakaların düzenlenmesi, dünya şampiyonluklarının belirlenmesi gibi birçok önemli görevi üstlenirler. ABD’deki en eski boks federasyonu, 1888’de kurulan Amatör Atletizm Birliği‘ydi (AAU). Boks, güreş ve eskrim dahil olmak üzere çeşitli amatör sporları denetliyordu. Sadece profesyonel boksa adanmış ilk boks federasyonu 1921 yılında kurulan Ulusal Boks Birliği‘ydi (NBA). Daha sonra 1962 yılında Dünya Boks Birliği (WBA) adını aldı.
ABD, boks sporunun doğduğu ve geliştiği yer olarak kabul edilir. Bu nedenle, ABD’deki boks organizasyonları dünya genelinde büyük bir etkiye sahiptir. ABD’de büyük etkiye sahip olan dört büyük boks federasyonu şunlardır: Uluslararası Boks Federasyonu (IBF). Dünya Boks Konseyi (WBC). Dünya Boks Birliği (WBA) ve Dünya Boks Organizasyonu (WBO). Bu dört büyük federasyonun yanı sıra, daha küçük ve daha az tanınan birçok boks federasyonu da bulunmaktadır. ABD’deki boks organizasyonlarının görevleri şunlardır. Lisanslama, sınıflandırma, müsabaka düzenleme, dünya şampiyonaları düzenleme, gelir paylaştırma.

Boselli ve Marcello; hazır yeri gelmişken, İtalyan/İrlandalı boks maçı vesilesi ile, western ÇizgiRomanlarının büyük ustası, D’Antonio‘ya saygı duruşunda bulunmuşlar. Gino D’Antonio (1927 – 2006) İtalyan çizgi roman yazarı ve sanatçısıydı. 1967’de D’Antonio, Renzo Calegari ile birlikte en bilinen eseri olan ve 1980’e kadar devam eden uzun soluklu çizgi roman serisi olan, Storia del West‘i (West, Vahşi Batının Öyküsü) yarattı. Gino karekteri, D’Antonio’nun gençliğine çok benziyor (bence).


Shane‘in Trajik Çatışmadan önce söylediği Down by the Glenside (Bold Fenian Men) şarkısı İrlanda’lılar için çok önemli bir isyancı şarkısıdır. 1867 Fenian Ayaklanması için, Peadar Kearney tarafından yazılan şarkı, İrlanda bağımsızlığı için savaşan özgürlük savaşçılarının ruhunu çağrıştırıyor. Kearney, halk arasında Fenianlar olarak bilinen İRB‘nin bir üyesiydi. Şarkıyı, 1867’deki daha önceki Fenian Ayaklanması’na atıfta bulunarak, 1916 Ayaklanması sırasında yazdı. Şarkı, Fenianların vadide yürüyüş ve tatbikat yaptığı gençliğini hatırlayan yaşlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Onların cesaretini ve davaları uğruna ölmeye istekli olmalarını hatırlıyor. Şarkı ayrıca, savaşta ölen veya sürgün edilen Fenianların yaptığı fedakarlıkları da vurguluyor.

Şarkı, bir önceki neslin özgürlük savaşçılarının anısını (güçlü, erkeksi, umutla parlayan gözler), vadi kenarındaki yaşlı bir kadının hatırladığı gibi resmediyor. Bu şarkının üç kıtası Ken Curtis ve The Sons of the Pioneers tarafından 1950 yapımı John Ford filmi Rio Grande‘de seslendirilmişti, ancak film 19. yüzyıl Vahşi Batısı’nda geçiyordu. Yazının başlarında da anlatmıştık; öykü 1880‘lerin başında geçiyor ise, bu şarkının, bu öyküde de, Rio Grande filminde de olmaması gerekir. Gerçekten önemli değil, masum bir hata.
GLENSIDE’IN AŞAĞISINDA
Vadide rastladım ak saçlı bir kadına
Taze ısırgan topluyordu, beni görmedi
Bir süre durup kulak verdim şarkısına
Şan olsun kahraman Fenian’lara.
Ay’ı gördüğümden beri elli uzun yıl geçti
Güçlü erkek bedenler, umutlu gözler
Onları görüyorum, hüzünlü düşlerimde
Şan olsun kahraman Fenian’lara.
Ben genç kızken, yürüyüşleri ve talimleri
Vadide uyandığımda müthiş ve heyecanlı
İrlanda’yı seviyorlardı, ölmeye hazırdılar
Şan olsun kahraman Fenian’lara.
Bazıları vatanında öldü, bazıları yabanda
Bilgeler dedi, dava başarısızlığa mahkum
Tehlikeye karşı İrlanda için savaştılar
Zafer kahraman Fenian’ların.
Yolumda, Tanrı’ya şükür ki onunla tanıştım
Hayat uzun, kısa, eminim onu asla unutamam
Onlar en iyisiydi ve adlarıyla tarihe kazındılar
Zafer kahraman Fenian’ların.
Down By The Glenside – The Wolfe Tones

Tex ile ilgili bilgiler almak için Herkesi Facebook’ta Tex Willer Meraklıları Haberleşme Ağı‘nı takip etmeye bekliyoruz.
https://www.facebook.com/groups/863513165920549?locale=tr_TR
