YEDİ CANİLER/
AMANSIZ JACK THUNDER

Maceraperest Aylık. 63-64-65. kitap
Bonelli Editore. 463-464-465. kitap

Yayın yılı. Mayıs-Haziran-Temmuz 1999
Yazan. Mauro Boselli
Çizen. Carlo Marcello
Kapak. Claudio Villa
Öykü Toplam 330 sayfa

Maceraperest Aylık. 63. Mart 2007
Maceraperest Aylık. 64. Mart 2007
Maceraperest Aylık. 65. Mart 2007

Öykü: Kör Jack Thunder’ın liderliğindeki acımasız ve şekilsiz yağmacılardan oluşan bir grup, köylere saldırıyor, katliam yapıyor ve ardından her şeyi ateşe veriyor! Dehşet, Lena ve kızı Donna’nın yaşadığı huzurlu bir maden kasabası olan Heaven’ı vurmak üzere! Kahramanlarımız, bir şerifi öldüren kumarbaz Jim Lean’ı ve kardeşi Bronco’yu yakalamak için tesadüfen oradadırlar. Masumlar Grubu’nun altınlarını arayan cehennem kaçkınları, Lena ve Donna’nın yaşadığı Cennet’e varırlar. Temiz yüzlü bir katil olan Kid Rodelo, casus olarak Lena ve Donna’nın evine yerleşir. Ancak ganimet artık mevcut değildir; Lena bu parayı hanı almak için kullanmıştır. Yağmacı psikopatlar, Tex ve arkadaşlarının şerrinden kurtulabilecek mi?..

Özellik: Bu öykü bir devam öyküsü mü? Biraz evet, biraz da hayır. Çünkü; devam öyküsü dediğimizde konu akışının devamından bahsedilir. ‘Carson’un geçmişi öyküsünde (Maceraperest Aylık. 7/9. sayılar) ‘Masumlar’ çetesi bir daha ortaya çıkmamak üzere dağıldı. Ve bu öyküde, bu çeteyle ilgili bir devam yok. Ama Carson öyküsünden aklımızda kalan anılar var. Carson’un Lena Parker ile yaşadığı aşk ve Lena’nın kızı Donna’nın babası Carson olabilir mi sorusu? Amansız Jack Thunder macerasında ki devam durumu, yani konu akışı sadece budur.

Carson. Maceraperest Aylık 7.sayı

Carson öyküsü ile ilgili tekrarlara fazlaca düşmek istemiyoruz. Bunun için, ÇizgiRomantik bloğumuzda, Carson öyküsü incelemesini okuyamayan Tex meraklıları için, link’i hemen alta koyuyoruz. Corson öyküsü incelemesini okuyarak, bu öyküde de devam eden, Carson/Lena aşk hikayesi ile ilgili bilgi sahibi olabilirsiniz. (Ayrıca, Carson öyküsünün ÇR’sini okuma linkini de bulacaksınız).

Bu öykü Tex tarihinde bir ilk. Böyle bir çete, çirkin katiller, cani tipler ya da biraz fantastik cehennem kaçkınları ilk defa bir macerada görülüyor. Bunu tasarlayan ve yazan da Boselli. Ama unutmayalım ki Mauro Boselli, bu tipleri bir anda ortaya çıkarmadı. Bu öykü Boselli’nin 11. Tex öyküsü ve öncesinde Carson, Yenilmezler ve Katiller gibi üç çete öyküsü var. Bos’ bu öyküye, okuyucu tepkilerini izleyerek geldi. Ama sonuçta Tex tarihindeki ilk dehşet öyküsü bu. Öykü, ayrıca da Tex okurları arasında bir ayrışmaya sebep oldu. Bu dehşet/vahşet öyküsünü bazı okurlar hiç beğenmedi, hatta nefret etti. Bazı okurlar ise çok beğendi.

Yenilmezler. Maceraperest Aylık 38. sayı
Katiller. Maceraperest Dev/Özel 12. sayı

Mauro Boselli; klasik Tex senaryolarından (G.L.Bonelli tarzı) farklı bir senaryo tekniği kullanıyor. Öncelikle sinema, özellikle macera ve western sineması tekniğini kullanıyor. Ayrıca kalabalık ve karışık ilişkileri olan oyuncular kullanmayı çok seviyor. Üstelik gayet başarıyla hiçbir tilkinin kuyruğunu birbirine değdirmeden yapıyor bunu. Ünlü yönetmen Peckinpah’ın hayranı olduğunu bazı röportajlarında söylemişti zaten. Bos’un; macera sinemasının hazırlanması zor ama seyri güzel olan şablonunu büyük bir başarı ile kullandığı ortada.

Usta yönetmen Sam Peckinpah‘ın efsanevi filmi The Wild Bunch (Vahşi Belde) bazı yönleri ile bu konuya çok benziyor. Etkilenmiş diyemeyiz ama, senaryo tekniği ve filmin yayınlandığı dönemdeki öncü yaklaşımı bu öyküyle bazı çağrışımlar yaratıyor. The Wild Bunch; Sam Peckinpah’ın yönettiği ve başrollerini William Holden, Ernest Borgnine, Robert Ryan, Edmond O’Brien, Ben Johnson ve Warren Oates’in oynadığı 1969 yapımı Amerikan Western filmidir. Yayınlandığında çok gürültü ve itirazlar yaratmıştır. Hatta sınıflandırma konusunda da problem çıkmış, sinema eleştirmenleri yeni bir tarz icat etmişlerdir. ‘Epik Revizyonist Western’. Yani şunu demek istemişler. Epik; büyük bütçeli, geniş kitlelere hitabeden ve etkileyici filmlerin tarifi idi. Revizyonist Western ise; Anti-Western veya Post-Western de denilen, Geleneksel Western tarzı filmlerin yaklaşımına karşı çıkan bir tarz sinemacılığını tarif eder. Çünkü The Wild Bunch’un konusu, 1913’ün değişen modern dünyasına uyum sağlamaya çalışan Meksika/Amerika Birleşik Devletleri sınırında yaşayan bir kanun kaçağı çetesiyle ilgilidir. Film, grafik olarak abartılmış şiddeti ve herhangi bir yolla hayatta kalmaya çalışan kaba adamları tasvir etmesi nedeniyle tartışmalıydı. The Wild Bunch, 1969’da devrim niteliğinde bir sinema tekniği olan normal ve ağır çekim görüntülerini kullanarak, karmaşık, çok açılı, hızlı kurgulama yöntemiyle sinema tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Evet bu film ile birlikte western sineması değişti. Haliyle bir western ikonu olan Tex Willer okurunun talepleri de değişmeye başladı.

Sam Peckinpah
The Wild Bunch

Tex’in babası G.L.Bonelli, 30’dan fazla yıl senaryoları neredeyse tek başına yazdı. Savaş sonrası hızlanan kültürel değişim, Tex satışlarını etkilemeye başlamıştı. 80’li yılların gelişi, çocuklara ve gençlere kesintisizce, saatlerce çizgi film sunabilen, özel televizyon yayıncılarının doğuşunu getirdi. Rekabetle karşı karşıya kalan İtalyan ÇizgiRoman ortamında gerçek bir kriz başlamıştı. Eski kahramanlar, eski konular değişmek zorunda idi. Artık yaşlanmış olan G.L.Bonelli’ye destek önce büyük oğlu Sergio‘dan (Guida Nolitta), sonra da küçük oğlu Giorgio‘dan geldi. Nolitta babası gibi yetenekliydi ama yarattığı hikayeler giderek daha karamsar ve acıklı olmaya başlamıştı. Mutlu sonları olmayan, Tex tarafından çözülmeyen durumları olan ve gelişen senaryo tekniklerini içermeyen öyküler.

G.L.Bonelli
Sergio Bonelli (Guida Nolitta)

İşte bu noktada bir genç yetenek imzasını kullanmadan yardıma yetişti. Mauro Boselli, ara sıra iş birlikleri yapıyordu ama, dizinin sorumluluğunu asıl üstlenen bir kişi vardı. Bonelli’nin en uzun soluklu dizilerinden biri olan, başka bir western karakteri Larry Yuma‘nın yaratıcısı, polisiye yazarı Claudio Nizzi. Nizzi, Tex serisinin yöneticisi ve başyazarı oldu. Nizzi nispeten modern yöntemler kullanıyordu, eski ikincil kahramanları oyuna sokup devam hikayeleri yazıyor ve Boselli için iyi bir öğretmenlik yapıyordu. Nizzi için, Bonelli ve Galep’in 70’lerin başındaki öykülerindeki atmosferleri canlandırmaya çalışmak zor bir işti. Nizzi tarafından yaratılan hikayeler daha önceki maceralarda zaten görülen durumları ve fikirleri yeniden sunmakla sınırlıydı. Mauro Boselli ise bambaşka bir yaklaşıma ve anlatım tarzına sahipti. Boselli tarafından yazılan maceralar, uzun girişler ile, hikaye başladıktan sonra ortaya çıktığını gördüğümüz kahramanın merkezde’liğini çok önemsemeden, kalabalık kadrolu öyküler anlatıyor. Boselli’nin; tamamen net bir şekilde tarif edilmiş psikolojiye sahip, hareketli ve büyüleyici yardımcı karakterler oluşturma yeteneği de dikkate değerdir.

Larry Yuma
Claudio Nizzi

Uzun lafın kısası. Macera ve Fantazi sineması (TV, internet yayıncılığı, platformlar ve multimedya üstünden de yayınlanan) ve ÇizgiRoman birbirlerini besleyen sanat dallarıdır. Bonelli Yayınevi bünyesinde, değişen kültür hayatı içerisinde ki Tex’in oturması gereken vizyonu temsil eden sanatçı, Mauro Boselli idi. Bos’ gençliğinden beri Tex fanatiği, sinema hastası ve popüler kültüre yakın bir edebiyatçıdır. Bonelli’deki ilk işi dergiler ve multimedya işleri idi. Yani, Tex’i 80’li yaşlara (şimdilik) götürecek olan kişi Bos’dur.

Mauro Boselli

Gelelim Amansız Jack Thunder senaryosuna. Birkaç ufak tefek sorun dışında başarılı bir senaryo. Canilerin tanıtıldığı güzel bir giriş. Sahneye geç giren kahramanlarımız. İlk kitapta, sakince çevreyi tanıyalım ve romantik aşk hikayeleri izleyelim (caniler ufak ufak sahneye girer). Sonra baamm; dehşet ve vahşet… Ve de finalde mutlu son. Sembolleri bolca kullanıyor Boselli. Lena ve Donna’nın yaşadığı, ismi Cennet (Heaven) olan kasabada güvercinler, kumrular neredeyse evlerin içinde yaşıyor. Her yer çiçekler ve temiz çamaşırlarla kaplı. Herkez iyi insan. Dünyadaki cennet ancak böyle tasvir edilebilir. Buna karşılık Cehennem; vahşi Molassian köpekleri, alevler ve Cehennem kaçkını cani/zebaniler ile tasvir edilmiş.

Cennette hayat romantik bir aşk romanıyla salon komedisi arasında tatlılıkta sürüyor. Bos’ bize önce bu Cenneti iyice sindirtiyor ki, sonraki Cehennem sahnelerinin etkisi artsın. Caniler kasabaya, tabelasına Cehennem Kasabası yazarak giriyor. Ve biz; önce Love Story (Aşk Hikayesi) filmini izleyip, hemen arkasından The Wild Bunch filminden çıkıp, yan salonda oynayan, Halloween (Cadılar Bayramı), Friday in 13th (13. Cuma) veya The Texas Chain Saw Massacre (Teksas Testere Katliamı) filmine girmiş gibi oluyoruz. İşte etkili senaryo tekniği.

Carlo Marcello; öykünün çizeri. Marcello ile ilgili uzun bir yazı, Carson incelemesi içinde olduğundan tekrara düşmeyelim. Bu öyküde de gördüğümüz gibi, Marcello, senaryonun özelliklerini çizimlerine tamamen yansıtıyor. Üç yüz otuz sayfayı bulan öyküyü tek bir hata yapmadan çizmiş. Boselli’nin balonlarla temsil edilen karakterlerini, hiç şüphe edilmeyecek şekilde resmediyor. Örneğin Kid Rodelo; bebek yüzlü ve yakışıklı/güzel karakterin gözlerindeki şeytanca çizgi, dudaklarındaki küstah ifade ve ellerinin aşırı özgüvenli duruşu bu genç çocuğun kim olduğu hakkında bizi uyarıyor. Ve tabii ki diğer cani karekterlerin canavarlıkları ve çirkinlikleri sadece eylemleriyle değil aynı zamanda görünüşleriyle de ortaya çıkıyor. Marcello ile ilgili daha fazla bilgiyi Carson incelememizde bulabilirsiniz.

Carlo Marcello

Kapaklar tabii ki Claudio Villa‘nın çizimi. Yazının başından beri bahsettiğimiz bu dehşet ve vahşet öyküsünde, kapak resimlerinde topa basılarak, oyun soğutulmuş sanki. Yani üç kapağa da bakarsanız, bu cani tipler kapağa taşınmamış. Son kapakta Jack Thunder‘i arkada, belirsiz şekilde görüyoruz ama kapakların üçü de klasik Tex kapağı. Ayrıca kapaklar gerçekten çok güzel, para olsa al eve as. Teşekkürler Villa usta.

Claudio Villa

Bu öykünün karakterleri insanın aklına biraz Zagor karakterlerini ve Marvel karakterlerini getiriyor. Bu bizi aldatmasın, kopya çekme durumu yok. Fantastik bir ÇizgiRoman hazırlıyorsanız ister istemez fantastik türün temsilcilerine yaklaşıyorsunuz. Hatta Nordik Mitoloji denilen İskandinav Mitolojisinden besleniyorsunuz. Kahramanlarımız hariç oyuncuları üç gruba ayırabiliriz. Yedi Caniler, Gri karakterler ve Pansiyon müşterileri.

YEDİ CANİLER.
⦁ Jack Thunder: Çetenin/ailenin reisi. Kör, dilenci kılıklı, görme duyusu dışındaki duyuları ve altıncı hissi çok kuvvetli bir cani. Soyadı gök gürültüsü. Eski, zenci köle avcısı. Omuzunda duran dişi baykuşun ismi Freyr. Baykuşun uğursuz olduğu inanışını düşünürsek gelmekte olan dehşet daha da ortaya çıkıyor. Freyr; İskandinav mitolojisinde bir tanrıdır. Bolluk, bereket ve doğurganlık tanrısıdır. Ama galiba ufak bir hata var. Freyr erkektir, Tanrıdır. Kız kardeşi Freya dişidir, Tanrıçadır. Ama başka bir ilginçlik ise, Jack Thunder tiplemesi bir Marvel karekterini andırıyor. Daredevil, Marvel’in bir süper kahramandır. Bill Everett ve Stan Lee tarafından oluşturulan karakter ilk olarak 1964 yılında ortaya çıktı. Daredevill takma isimli ‘Matt Murdock’ kör bir avukattır. Güçlerini, çocukluk çağında geçirdiği kimyasal kazada kazanmıştır. Radyoaktif maddeye maruz kalması diğer duyularını güçlendirmiştir. (Deredevil İngilizce de; cesur, delifişek ya da cüretkar şeytan.)

⦁ Kid Rodelo: Babyface diye tabir edebileceğimiz kadar güzel suratlı, on yedi yaşında, yakışıklı, çok çok iyi silah kullanan, maceracı ve soğukkanlılıkla öldüren acımasız bir genç. On üç yaşında üvey babasını öldürmüş. Boselli, Kid Rodelo ismini 1966 yapımı bir western filminden ödünç almış. Ünlü western yazarı Louis L’Amour’un bir romanından uyarlanan film, İspanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ortak yapımıydı.

⦁ Jeremy Monk: Eski bir öğretmen, kambur, simsiyah giyinen ve elde taşınan mitralyöz icat etmiş (!?) bir cani. Monk; İngilizce de keşiş ya da rahip, siyah leke, argoda ise Hakim/Yargıç ya da sinirli anlamına geliyor. Boselli de bu tabirlere uygun bir tip tanımlamış zaten.

⦁ Hammer: İri yarı bir zenci, büyük bir balyoz taşıyor ve bu balyozu insanların kafasına vurmaktan zevk alıyor. Hammer; ingilizce de çekiç, balyoz, yumruklamak, argo da ise cezalandırmak anlamına geliyor. Ayrıca çağrışım yaptığı bir yer daha var. Yine İskandinav tanrısı Thor ya da Nordik Mitolojiden etkilenerek yapılan Marvel kahramanı Thor. Tanrıların tanrısı Odin’in oğludur. En önemli simgesi çekicidir. Ve Thor; yıldırımlar ve şimşekler tanrısıdır.

⦁ Lizard: Yüzü yılan derisi gibi pul pul çiçek hastalığı lekesi olan ve iki Molossus cinsi köpeğini insan eti yemeye alıştırmış bir cani. Lizard; İngilizce de Kertenkele anlamına geliyor. Büyük ihtimalle teni yüzünden bu ismi aldı. Lizard, aynı zamanda bir Marvel karakteridir. Curt Connors olarak da bilinen bir süper kötü karakter ve Örümcek Adam’ın düşmanıdır. Stan Lee ve Steve Ditko tarafından yaratılan Lizard, ilk olarak 1963 yılında göründü. 2009’da tüm zamanların en kötü ÇizgiRoman karakteri seçildi.

⦁ No-Face: Yüzü deri bir örtüyle kapalı, sağır ve dilsiz (sadece homurdanan) ama kendisinden bahsedilince anlayan, bıçağıyla insanların derisini yüzen bir cani. Fakat, maske çıkınca arkasında genç bir çocuk görülür. Yani maskenin arkasında kendini büyüten ve saygınlık arayan cani bir çocuk.

⦁ Fire-Wolf: Kızılderili, çok iyi ok kullanan, etrafı yakmaya bayılan, ama bu konuda çok yetkin bir kundakçı cani. Fire-Wolf; İngilizce de Ateşkurdu anlamına geliyor.

GRİ KARAKTERLER.
İyicil karakterler olmasalar da neşeleri ya da zekaları ile okuyucuya kendini sevdiren karakterler.
⦁ Jim Lane: At hırsızı, kumarbaz, silahşor, yakışıklı ve sevimli zampara. İstemeden bir şerifi öldürdüğü için aranmaktadır.

⦁ Bronco Lane: Jim Lane’in kardeşi, becerikli, sevimli, akıllı ve biraz da kibirli. Fakat ağabeyi jim’in kaçışına yardım ederken, Carson’un kafasına vurduğu için, Carson onu hiç affetmedi. Ayrıca öykünün akışına bakılırsa, Boselli başka macerada da Bronco’yu karşımıza çıkartacak gibi. Bir de Bronco İngilizce de Vahşi At anlamına geliyor ki çok da uymuş.

PANSİYON MÜŞTERİLERİ.
⦁ Eski kelle avcısı, topluluğun iyi çobanı Peder Sheridan. Çenebaz satıcı John Higgins. Kız kurusu öğretmen bayan Phillips. Gizemli alkolik bay Latimer.

Öykünün ilk çiziminde, bahçesinde atların da bulunduğu bir takas merkezi görürüz. Ama garip olan ismi. Colcotha. Yani Türkçe yazılışıyla Hidistan‘daki Kalküta şehri. Acaba sahibi Hint’li mi? Yoo, bildiğimiz beyaz adam. Bu hiçlikteki yere kim ve neden bu ismi verir? Bos’ bize bir şey mi ima ediyor? Araştırınca şöyle bir şey çıktı ama ilgisi yok gibi. 1800’lerin sonlarında Halep ve Bağdat’tan kalabalık bir Musevi göçü olmuş Kalküta’ya. 1900’lerin başında da İngiltere ve Amerika’ya göç eden Museviler olmuş. Acaba patron onlardan birimi? Birde sözlükte şöyle bir şey var; Demir sülfatın ısıtılması sonucu elde edilen kahverengi-kırmızı renkte kalıntı. Cam cilalamada ve renk pigmenti olarak kullanılırmış. Ama alakası yok gibi. Bilenler lütfen bildirsin.

Öyküde şiir sanatının iki örneğiyle karşılaşırız. İlki, Kid Rodelo ve monk’un 19. sayfadaki karşılaşmasında Monk, Shakespeare’in üçüncü Richard‘ından bir sone okur, ve Kid ona şiirin devamını ezberden söyler. İkincisi ise 25. sayfada Donna elindeki kitabı bırakıp çarşafların yanına gider. Kitap, Walt Whitman‘ın Çimen Yaprakları kitabıdır. Boselli ya da Marcello bize kendi zevkleri ile ilgili bir bilgi mi veriyor? Gelelim şair Walt Whitman’a. New York’un Brooklyn semtine büyüdü. 11 yaşında okulu bırakıp çalışmaya başladı. Bir matbaada çalışırken dizgiciliği öğrendi. Kendi kendini yetiştirerek şiir ve yazı yeteneğini geliştirdi. Bir taşra gazetesine yazı yazmaya ve gazeteyi yönetmeye başladığında 21 yaşındaydı. 1855’de 36 yaşında iken Leaves of Grass (Çimen Yaprakları) şiir kitabı yayınlandı. Whitman’ın şiiri, cesur konuları işleyerek, geleneksel şiir anlayışına itirazdır. Ancak Whitman’a göre, bu gelenekten kopuş, 19. yüzyıl Amerika’sının demokratik ruhunun bir yansımasıydı. Batıya doğru göç dalgasının tam da ortasında yazan Whitman’ın şiiri, döneminde çok eleştirilmiş olmasına rağmen bugün Amerikan şiirinin önemli direklerinden biri olarak kabul ediliyor. O dönemdeki eleştirilerin önemlileri şunlardı. Toplumsal yaşama katılmak ya da münzevi bir yaşam sürmek ikileminde kalması. Ve yaşamdan soyutlanmış, üstenci bir bakış açısı.

Cani Lizard‘in iki köpeği vardır öyküde. Atilla ve Hannibal. Molossus cinsi iki vahşi köpek. Bu ırk, günümüzün kuzeybatı Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk ve Karadağ sınırları içerisinde yer alan antik bir Yunan kabilesi, Molossians’ın adını taşıyan korkusuz ve vahşi bir türdür. Romalılar, Molossus ile ilk kez MÖ 214 yılında Adriyatik kıyısındaki Makedonya Savaşları sırasında karşılaştılar. Romalılar, bu köpeğin savaş alanındaki yeteneğinden çok etkilendiler ve Roma lejyonlarının asli savaş köpeği haline geldi. Her Roma lejyonunun bir dövüş köpeği bölüğü vardı. Molossus; birlikleri korumak, avlanmak ve hayvanları gütmek için kullanılırdı. Ayrıca düşman süvarilerinin atlarınana karşı kullanıldıklarında da çok başarılıydılar. Romalılar MS 43’te Britanya’yı işgal ettiğinde, Keltlerin Pugnaces Britanniae cinsi (İngiliz Mastif’in atası) köpeğiyle karşılaştığında durum değişti. Molossus sonunda gerçek rakibiyle karşılaşmıştı. Ama Romalılar, yeni bir kültürde üstün bir şeyle karşılaştıklarında, her zaman yaptıkları şeyi yaptılar. Pugnaces Britanniae’yi Molossus ile karıştırdılar ve Molossus’un daha da büyük ve daha ölümcül bir Roma versiyonunu yarattılar. Bu güne kadar orijinal hali kalmadığı için dönemin bazı heykelleri bize fikir vermekte.

Yazı içinde söylemiştik, birkaç ufak tefek sorun dışında başarılı bir senaryo. Gelelim sorunlara. Çok ciddi şeyler değil ama kitaplar çıktığında çeşitli forumlarda ve ÇR eleştirmenlerince dile getirilen şeyler. En çok konuşulan ise Thunder’in ölümünün aceleye getirilmesi; 330 sayfalık uzun öykü içinde, Jack Thunder‘in sonunun şak diye gelmesi. Hızlı son. Bunun ile ilgili tahminler ve eleştiriler şöyle.
Boselli sayfa dağılımını ayarlayamadı ve öykünün üç tam kitabı aşmaması için hızla bitirdi.
Öyküden kendi bile iğrendi, sıkıldı hızla bitirdi.
Gelecekte Thunder’ı geri getirmeyi planladığı için spoiler yaratmak istemedi.
Genel kabul gören bu üçü idi. Birde tutarsızlıklar ve tuhaflıklar var. Karakterlerin tanımlarına girmeden bakıyoruz (İyi bir silahşor olan kör gibi).

İç savaş sırasında; gaddarlıklarıyla ünlü, Güneyli Quantrill’in gerilla (özellikle zenci avcısı) çetesine mensup birinin, bir köleyi koruyarak, yoldaşına karşı savunması pek olası görünmüyor. Yetmezmiş gibi sonra köleyle birlikte kaçması inanılmaz.
Bu cani ruhlu aile/çete, köyleri yerle bir etmelerine rağmen ne bir kadını ne de bir çocuğu öldürmedi bile. Özellikle Dogtown katliamından sonra hayatta kalan kadınları görüyoruz.
Kahramanlarımızın atlarının olmasına rağmen, yaralı Bronco Lane, atsız olarak onlara yetişir. Zor bir durum.

Son olarak, yine Carson incelemesinde bahsettiğimiz, The Girl I Left Behind Me (Ardımda Bıraktığım Kıza!) şarkısı Lena tarafından bu öyküde de söylenir. Kaçıranlar için You Tube videosu altta.

The Girl I Left Behind Me (Ardımda Bıraktığım Kıza!)

İnsanlar: Kit Carson, Kit Willer, Tiger Jack, Lena Parker, Donna Parker, Kid Rodelo, Jack Thunder, Jeremy Monk, Hamer, Lizard, No-Face, Fire-Wolf, Jim Lane, Bronco Lane, Peder Sheridan, John Higgins, Bayan Phillips, Latimer, Rafe, Şerif Madison, Flora,
Mekanlar: Nevada