Hazırlayan: eankara

“Her kim bir canavarla çarpışmayı göze alırsa,
bir canavar olmayı da göze alsın.
Uçuruma uzun uzun bakarsanız,
uçurum da sizin içinize bakmaya başlar.”

Nietzsche

1989 yılında başlayıp, sanatçısı 2021 yılında ölene kadar yayınlanması süren ve tüm dünyada 50 milyondan fazla satan bir manga serisi var ; Berserk.
Kimileri ‘’ dark fantezi ‘’ diyor, kimileri ise ‘’ seinen türü manga ‘’ tanımını yapıyor. Berserk esasen ortaçağ Avrupa’sına benzer bir ülkede geçiyor.

Kentaro Miura

Tüm sayfa panellerinde yer alan, iç ve dış mekan tasvirleri, karakter çizimlerinde olduğu gibi estetik açıdan üst düzeyde.

Sanatçısı Kentaro Miura Orta Çağ Avrupa’sını, toprağı yerle bir eden tuhaf canavarlarla hayal edilemeyecek dehşet manzaralarına dönüştürdü. Dehşetli, acımasız dövüş sahneleri , panellerde görülmekle beraber , Miura’nın anlatısı sadece kan ve vahşetle sınırlı değildir. Acımasız dünyada geçen maceralarda, yalnız bir paralı asker olan Guts’un yolculuğu konu ediliyor. Guts, hamileyken bir ağaca asılarak öldürülen annesinin cesedinden doğmuştur.

Bir grup paralı asker tarafından ölen annesinin değerli eşyaları çalınırken bulunmuş ve Shisu adındaki bir kadın tarafından büyütülmüştür. Şeytani güçlere karşı savaşan ve varoluşsal sorunlarla boğuşan Guts’un maceralarına ait anlatım hayli sürükleyici.

Ayrıca bu manga, karmaşık karakterli yapısıyla derin felsefi temalar içeriyor. Zira Miura’nın anlatısı, okurun düşünce dünyasında oluşturduğu sorular bir hayli fazla.

10 yaşındaki Miura’nın manga çizimi

Kentaro Miura, ilk mangasını 10 yaşında, ikincisini 11 yaşında yapan büyük bir yetenek. Bir çok manga sanatçısı, onun çocuk çağındaki eskiz defterlerini gördükleri zaman, yeteneğinden dolayı çok şaşırdıklarını anlatıyorlar. Çizim becerileri yıllar geçtikçe daha da gelişiyor. ( Sanatçının sanat yaşamına ait bilgiler , konunun sonundaki ‘’ Zaman Çizelgesi ‘’ bölümünde bulunuyor. )
Tüm dünyadaki milyonlarca manga okurunun büyük bölümünün gönüllerini fetheden ‘’ Berserk ‘’ serisi, günümüzde sanatçısının zamansız ve ani ölümünden sonra da ‘’ kült ‘’ olma özelliğini sürdürüyor.

Hatta , öylesine ki, yarıda kalan macera hakkında ( bugüne kadar yapılan 375 bölümün tümü nette dilimize çevrilmiş olarak yayınlanıyor. ) ölen sanatçı Kentaro Miura’nın yakınları için , ‘’ ölmeden kendilerine bir şey söyledi mi ? ‘’ , sorusuyla araştırma yapılmış durumda !! Berserk’in bir bakıma her şeyi olan , sanatçı Kentaro Miura, kamuoyuna görünmekten fazla hoşlanmayan , hatta çok az röportaj veren , fotoğrafının çekilmesini pek istemeyen biriydi. Net dünyasından araştırılacak olursa, yayınlanan fotoğrafının çok az olduğu görülür.
( Resim 5 ) Koiji Mori ( solda ),Kentaro Miura ( ortada ) ile

Koiji Mori (solda),Kentaro Miura (ortada) ile

Bu gibi nedenlerden dolayı , Miura’nın ölmeden önce maceranın nasıl süreceği hakkındaki düşüncesini , sadece arkadaşı Koiji Mori’ye anlattığının ortaya çıkması ve onun da macerayı devam ettirmeyi kabul etmesi hayranlarını sevindirmiş durumda. ( Planlandığı gibi gerçekleşirse, 376. Bölümün yayın tarihi, kalınan yerden devam etmek üzere 26 Nisan 2024 olarak açıklandı. )
Miura’nın çevresiyle ‘’ ketum ‘’ ilişkisinden ve az açıklama yapmasından dolayı bir konunun detayına inmek kolay olmasa da , sanatçının esin kaynakları denilince ‘’ benzerlikler ‘’ en önemli ipuçları. Konumuz ; felsefe daha doğrusu , ünlü filozofların düşüncelerinin , ‘’ Berserk ‘’ mangasındaki izdüşümleri.

Felsefe ve BERSERK

Nietzche

Berserk’in olay örgüsü , maceraya katılan bazı olaylar ünlü filozof Nietzsche’yi hatırlatıyor. Miura , bu konuda herhangi bir açıklama yapmamış olsa da , benzerlikler fazla.
2016’da Berserk’in anime yayınının başında seyirciler , bu yazının giriş bölümünde yer alan cümleleri gördüler.
‘’ Bu destan, Miura’nın, Nietzsche’nin, bir insanın kendi sınırlarına meydan okuma ve insanlığın geleceği, Ubermensch (kabaca ‘Üst İnsan’ olarak çevrilebilir) olma yolculuğu olarak bahsettiği mücadeleyi görselleştirmesidir.’’ diyenler coğunlukta. Aslında Berserk, bir bireyin kaderinin akışına karşı yolculuğunu içeriyor. ‘’ Nedensellik ’’hikayenin her aşamasında bulunuyor. Hikayede , bir adamın kaderine nasıl bağlı olduğu ve istese de istemese de kaderin onu ele geçireceği ve geleceğiyle, kendisi için önceden kararlaştırılmış olanın iç içe geçtiği bir döngü görülmekte.

Berserk’in ana karakteri Guts’ın hikayesi hayal edilemeyecek olanı başarma mücadelesidir. Bilindiği gibi Nietzsche, tartışmasız en ilginç eseri olan Böyle Buyurdu Zerdüşt’te ‘Üstinsan’ kavramını ortaya atar. Zihnimizin mücadeleleriyle ruhsal ve felsefi olarak nasıl iç içe olduğumuzu ve bunların üstesinden gelmenin kişinin yolculuğunun ayrılmaz bir parçası olduğunu Berserk’te de açıkça görmek mümkün.

Ayrıca, Nietzsche’nin Kast Sistemi unsurları neredeyse aynı şekilde macera içinde yer alıyor. Kast sistemi benzeri üç sınıf, Berserk’te şu şekilde görülüyor.

Savaşçılar:
Savaşçılar çatışmalara girerler, kuralları karşılarındakilere empoze ederler, bölgelerini savunurlar ve genişletirler. Kendi değerlerini başkalarına dayatabilirler ama kendilerine ait ideolojiler yaratmazlar ve amaçlarını sorgulamazlar.

Savaşçılar

Halk:
Halk (veya sürü) hem zayıf hem de hastadır. Kaderlerinden kurtulmak için özgünlük, dürtü veya amaçtan yoksundurlar. Diğer güçler tarafından kolaylıkla yönlendirilirler ve kendilerine ait doğru fikirleri yoktur. Berserk’teki köylüler ve köylüler gibi isimsiz karakterlerin çoğunluğu bu kategoriye girer.

Halk

Rahipler:
Son olarak, rahiplerin ilham verme gücü vardır ama aynı zamanda sürüye korku ve dehşet aşılayabilirler; üzerlerinde tuttukları bu güç çok önemlidir. Örnek olarak, Berserk’teki Mozgus bu görüşe uymaktadır.

Mozgus

Ayrıca, Nietzsche’ye göre, hayalleri uğruna daha ileri gidemeyen bir kişinin gerçek hayatı kalmamıştır ve Griffith, yaşadığı işkencenin ardından bunun tam da resmidir.

Griffith

Acısının doruğunda olan Griffith sınırlarını aşar ve (ne kadar aşağılık olsa da) rüyasına doğru ilerler; Hayali uğruna insani sınırların ötesine geçerken, onun güç iradesinin tezahür ettiğini tam anlamıyla burada görüyoruz. Sonunda Griffith bir bakıma ‘’ Übermensch ‘’ olur 

Camus

Yunan mitolojisinde Korint kralı Sisifos suçları nedeniyle tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlayarak çıkarmakla cezalandırılır. Her seferinde tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya elinden kayar ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalır. Bu ceza böylece sonsuza kadar sürer

Sisifos
Guts

Camus bir makalesinde bu konuya değinir. Ona göre her gün aynı şeyleri yapmaktan ve aynı duruma yeniden başlamaktan oluşan yaşam saçmadır. Asıl saçma duygusu yaşam karşısında ölümün varoluşunun, bireyin bilincinde gerçekliğini var etmesi ve inkâr edilemez kesinlikteki duruşudur. Ölüme karşı açılan savaş Sisifos’un verdiği mücadelede görülür.
Benzer şekilde, Guts da astral dünyadaki iblislere kurban olmaya mahkumdur. Güvenebileceği çok az şey kalmasının yanında, hayatta kalmak için her gün onları savuşturmaya çalışmak zorundadır.

Schopenhauer

Schopenhauer’in felsefesi, metafizik iradenin, tüm olayları ve türleri etkileyen, çok az kaçış yolu ile sürekli azaba katlanmayı sağlayan bir güç olduğu etrafında döner.

Guts’un acı döngüsü

Kontrol edilemeyen arzunun etkilediği her bireysel olay, bu acı döngüsüne katkıda bulunur. Berserk’te Guts’ın yaşadıklarına ait olay döngüsü, aynı şekilde görülmektedir. Bir bakıma unutmamamız gereken şey, hayli karamsar olan filozofun düşüncelerini okuyarak karamsarlığa sürüklenmek yerine, onlardan ders çıkararak çaba harcamamızdır.

Hegel

Hegel‘in mutlak idealizmine göre, bir öznenin fikirlerini gerçekliğin parçası haline getirerek özne-nesne ayrımını aşmaya çalışır. Örneğin Femto, Elfheim’daki gurulara “saçma” görünen yöntemlerle, fiziksel dünyayı bütünüyle değiştirerek kendi krallığını kurar.

Femto

Femto’nun astral ve fiziksel dünyaları birleştirmesi, bir öznenin amacına ulaşmasına, yani arzu edilen şeylerin, yerine getirilmesine hizmet eder. Fiziksel dünyanın bir parçası haline gelerek, özne-nesne ayrımını aşar. Zaten Hegel’e göre bilinç ; dünyanın bilincine vararak, kendi kendisinin bilincine de, ‘’efendi ile köle arasındaki diyalektik olarak adlandırılan yolla’’ varacaktır.

Jung

Berserk’te görülen diğer bir konu, Carl Gustave Jung’un ‘’ kolektif bilinçdışı ‘’ kavramıdır. ( Kollektif bilinçdışımız atalarımızdan getirdiğimiz duygu, düşünce ve önsezilerimizden oluşur. Bunlar belli bir kavramın ya da yaşanan olayların çevresinde şekillenebilir. Bu kavramlar ya da olaylara örnek olarak savaşlar , Tanrı, annelik, aşk veya ebevenlik olabilir. Kollektif bilinçdışımız rüyalarımızı ve hayallerimizi bile etkiler. ) Kolektif bilinçdışı popüler bir kavramdır ve Berserk’le kolaylıkla ilişkilendirilmektedir.

Griffith ve Kötülük. ‘’İnsanlığın bilinçsiz kara kalbi‘’

Kötülük fikri Berserk evreninde Jung’un kolektif bilinçsizliği, varoluşun bir gerçeği olduğundan, bu kollektif özlem ‘karanlık’tan oluşan bir bilge varlık olarak tezahür ediyor. İnsanların kötü olarak nitelendirdiği durumların var olduğunun ve yaşamın genel mutsuzluğunun nedeni olan bu duygu ve arzular, ‘’ Kötülük ‘’ İdeasının kökeni olarak Berserk’te de görülüyor.
Griffith, ‘’ Kötülük Fikri ‘’nin hiçbir şekilde insani olmadığına işaret ederken, ‘’ bu fikir ‘’ insanlığın bilinçsiz kara kalbi ‘’ olarak beliriyor

Freud

Freud’un çalışmalarının ‘’ Tanrı Eli ’’bölümü ile derin bir bağlantısı var gibi görünüyor. Kötülük Fikri, Femto aracılığıyla bize, insani araçları aşan nedenlerle insanlığın kolektif arzusu aracılığıyla ortaya çıktığını aktarıyor.

Femto

Kötülük fikri büyük ölçüde bulanık olumsuz duyguların sonucudur. Bütün bunlar, kötülük ve Tanrı fikrinin bilinçdışı zihinde var olan insan kimliğiyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Freud‘a göre ; kimlik öncelikle dizginsiz arzulardan ve içgüdülerden oluşur. İnsanlar, bilinçdışı zihni yöneten süper egolarını etkili bir şekilde ortadan kaldırarak ve böylece tüm şefkati, ahlakı ve en önemlisi insani akıl normlarını ortadan kaldırarak havariler veya nadir durumlarda Tanrı Eli üyeleri haline gelirler. Kötülük Fikri, soyut bir kötülük kavramını somutlaştırarak, yani kötü varlıkların somut dünyada nedensel failler olarak var olmasını sağlayarak insanın “acı çekmenin nedenleri”, “varoluşun saçmalıklarının nedenleri” vb. arzusunu tatmin eder. ( Ayrıca, tüm bunların yanında dikkatli okurların Freud’un ‘’ Oedipus Kompleksi ‘’ kavramını , Guts’un babasını öldürmesi dolayısıyla hatırladıklarını tahmin ediyorum. )
Göz alıcı estetik kareleriyle , sürükleyici anlatımıyla, karmaşık karakterleri ve derin felsefi temalarıyla , Berserk bugün de ‘’ dünya çapında manga ‘’ olma özelliğini sürdürmektedir.

Berserk’te Hinduizm İzleri

Berserk’te özellikle ‘’ Tanrı’nın Eli ‘’ ve ‘’ Hindu çağları’’yla ilgili bölümlerde, birçok Hinduizm referansları , ‘’ Mahkumiyet Arkı ‘’ bölümünde ise Hıritiyanlık referanslarının bulunduğu görülmektedir. Ayrıca, Freud’un fikirlerinden hatırlanacağı gibi , insanlığın kolektif bilinçdışı iradesinin, Kötülük Fikri’nin yaratılışına nasıl yol açtığı (ve varlığını sürdürmeye devam ettiği) Berserk maceralarında görülen diğer bir ilginç nokta.
Ama, bir düşüncemi belirtmeden geçemeyeceğim. Felsefe konusuna ilişkin görüşlere bakarken, gözlerim bizim ya da yakın coğrafyamızdaki felsefecileri aradı. Bir bakıma , felsefenin beşiği olan topraklarımızda ( örneğin , M.Ö. dönemlerde Miletos antik kenti ) yetişmiş ünlü felsefeciler de keşke bu güzel eserle anılsaydı diye düşündüm

BERSERK MACERALARINDA ÜNLÜ RESSAMLARIN İZLERİ

Berserk sayfalarıyla Miura’nın büyülü çizim dünyasına girecek olan okurun göreceği, bir çok tanınmış ünlü ressamların yorumları bulunuyor. Miura, macera çizimlerinde bu tür çalışmalar yaparak, adeta sevdiği ressamlara birer ‘’ saygı duruşu ‘’ gerçekleştirmiş. Önceki bölümde bir kısmını açıkladığım, ünlü düşünürlerin fikir dünyasını senaryosuna yansıtan Miura, çizimleriyle oluşturduğu , kalitesi yüksek grafik yapıyla adeta taçlandırmış.
Miura’nın Berserk için yaptığı bu çalışmalarına , esinlendiği ressam adlarıyla bakalım.

”KENTARO MİURA’NIN SANAT YAŞAMI”NIN ZAMAN ÇİZELGESİ

Sanatçının başarılarla dolu sanat yaşamını, kronolojik olarak yıllar itibariyle görelim.