Hafta Dergisi No. 181 13 Mart 1953

‘’ Merak, insana bahşedilen en temel duygulardan biri olarak benlikteki mevcudiyetini beşikten mezara dek sürdürür. Bebekken gördüklerini, duyduklarını, dokunduklarını merak ederek çıktığı keşif yolculuğunda, insanın bu dünyadan ayrılırken hissedeceği son şey de pekala merak ile ilintili olabilir;
⦁ Demek artık ben de ölüyorum, peki sonra ne olacak?”

Harun Candan

Sabit Fikir dergisinden Harun Candan, yukarıdaki cümleleriyle çok güzel saptama yapmış. Candan, insanda var olan bu merak duygusunu, sanat ve edebiyatta , ‘’ polisiye ‘’ türü tarafından en iyi şekilde tatmin edildiğini yazmış. Tabii, heyecan duygusu olmadan olmaz !

Pek çok araştırmada, ilk kez 1841 yılında yayınlanan Edgar Allan Poe’nun ‘’ Morg Sokağı cinayetleri ‘’ polisiye türünün başlangıcı olarak açıklanmaktadır. Ancak, bu başlangıç noktasına büyük saygı duymak ve geçerli kabul etmekle birlikte, biraz daha eski tarihlere gitmek , sanırım daha doğru olacak.

Prof. Dr. Seval Şahin
Prof. Dr. Seval Şahin‘in kitabı
The Newgate Calendar; or Malefactors Bloody Register, 1773

Konu hakkında araştırmalar yapan Prof. Dr. Seval Şahin , ‘’ Cinai Meseleler ‘’ kitabında;
‘’ Poe’ya gelene kadar geçirdiği süreçte şüphesiz Sofokles’in Oedipus’undan polislerin hatıralarına (örneğin Mémoire de Vidocq), ilki 1773’te görülmeye başlanan The Newgate Calender’daki suçlular hakkındaki hikâyelerden, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine ve halkın önünde yapılan infaz sahnelerinin yarattığı etkilere kadar birçok unsur ile bu döneme gelene kadar yazılan birçok eserin etkisi kaçınılmazdır. ‘’ diyor.

Erol Üyepazarcı

Ama, bu konunun bir ‘’ tür ‘’ olarak benliğini kazanması , kabul görmesi , Türkiye’nin polisiye hakkında yıllardır araştırmalarını sürdüren Erol Üyepazarcı’ya göre , Arthur Conan Doyle’un ‘’ Sherlock Holmes ‘’ karakteriyle gerçekleşiyor. Üyepazarcı , polisiye türünün tanımı için, ‘’ cinayet – katil ‘’ kavramlarının yanlış olduğunu, asıl önemli olanın ‘’ suç ‘’ ve ‘’ muamma ‘’ kavramları olduğunu söylemektedir. Kendisinin yazdığı ‘’ Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! Türkiye’de Polisiye Romanın 125 yıllık Öyküsü (1881-2006) ‘’ adlı 2 ciltlik eserinin , bu alanda önemli bir kaynak olmuştur.

Bu yazıda, edebiyatımızda polisiye türünün gelişmesinden kısaca bahsederek, çizgi romanımızdaki örneklere bakacağız.

Ahmet Efendi

Ülkemizde Polisiye Türünün Başlangıcı ve Gelişmesi

Edebiyatımızda Polisiye türünün başlangıcı olarak, 1884 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılan ‘’ Esrar-ı Cinayat ‘’ romanı, bu alandaki tüm araştırmaların gösterdiği ortak nokta. ( İlk polisiye roman çevirisi ise 1860 yılında Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemak. )

Yılmaz Ali Filmi Afişi

( Konumuz dışı ilginç bir not; 221 b dergisindeki Erol Üyepazarcı makalesine göre de; sinemamızın ilk polisiye filmi, bu tarihten çok sonra, 1940’ta Ha-Ka film şirketi adına Faruk Genç’in rejisörlüğünde çekilen Suavi Tedü ve Nevzat Okçugil’in başrollerini oynadığı Yılmaz Ali filmi kabul ediliyor.)

Seval Şahin

Seval Şahin ilk dönem için şu tanımı yapıyor;
‘’ Türkçede türün ortaya çıkışında çeviriler ve adaptasyonlar etkili. Ancak Avrupa merkezli polisiyenin rasyonalizminden ziyade bizde daha bilek gücüne dayanan Fantoma tarzı polisiyeler ve akla karşı sezginin kutsandığı bir türle karşı karşıyayız.’’

Kırkambar Dergisi Kolleksiyonu

Tanzimat döneminde yaşayan Ahmet Mithat Efendi, gazetecilikle başladığı yazı hayatına hikâye ve roman yazarlığını da ekleyerek çeşitli alanlarda sayısı yüz elliyi bulan eser kaleme aldı. Bir süre sonra Tahtakale’deki evinde kendi matbaasını kurup kitaplarını yayımlamaya başlamıştır. Ayrıca, Devir, Bedir, Dağarcık, Kırkambar gibi gazete ve dergilerle gazeteciliğe devam eden önemli bir fikir adamıdır.

Esrar-ı Cinayat romanı; Bir genç kızın cesedinin bulunmasıyla başlar. İntihar süsü verilerek öldürülmüş ikinci bir kişinin bulunmasıyla sürükleyici şekilde devam ederken, polis şefi Osman Sabri ile Muharrir Efendi’nin işbirliğini , olayın çözüm aşamasında görürüz.

Bisikletli Osmanlı Polis Ekibi
1820 tarihli İlk Alman Polisiye Romanı

Ancak, yine Erol Üyepazarcı’nın araştırmaları bir gerçeğin daha ortaya çıkmasını sağlamıştır. Türkiye’de ilk polisiye romanın yazıldığı 1884 yılında, İtalya ve İspanya’da henüz polisiye roman yazılmaya başlanmamıştır. Aynı yıl ise Almanya’da ise sadece 2 adet polisiye roman bulunmaktadır. Son yıllarda , tüm dünyada talep konusu olan Kuzey Avrupa polisiye romanlarının yazılmasına ise , ancak 20 yıl sonra başlanacaktır !!!

Doç. Dr. Ejder Çelik

Yozgat Üniversitesi’nden Ejder Çelik’in başlangıç dönemine ilişkin açıklaması bir başka gerçeği açığa çıkarıyor ;
‘’ Osmanlı Döneminde ilk polisiyeler Arap harfli metinlerdir. Konularının hemen tamamı İstanbul’un çeşitli kent ortamlarında geçmiştir. Başlangıcından beri Türk polisiye edebiyatının belirgin olarak İstanbul merkezli olması neredeyse tüm maceraların İstanbul’da geçmesi dikkati çekicidir. Bu durum, ülkedeki sosyal değişmelerin İstanbul ölçeğindeki yansımalarını dönemin koşulları içinde yakalama imkânı vermektedir. ‘’

Padişah II. Abdülhamit
Conan Doyle
Abdülhamit ve Sherlock Holmes – Yervant Odyan’ın kitabının ilk baskısının kapağı

Osmanlı döneminde polisiye romanlarına ilgi konusunda , özellikle Padişah Abdülhamit’in ilgisi artık iyi bilinmektedir. Yıldız Sarayı’nda, çevirterek kendisine okuttuğu romanların sayısını, Erol Üyepazarcı 541 olarak açıklamaktadır. Çeşitli araştırmalara göre , Padişah Abdülhamit’in Conan Doyle’u huzuruna kabul edip etmediği tartışma konusu olmakla birlikte, yazarın hatıralarında böyle bir görüşme olmadığı, ancak kendisine selam ve şefkat nişanı verildiği yazılmıştır.

Mutezile ceza hukuku felsefesi

Osmanlı dönemindeki polisiye edebiyatımız ( 1884 – 1928 ) konusunda önemli araştırmalar yapan ve bu konuda kitap yayınlayan Prof. Dr. Seval Şahin şunları söylüyor;
‘’ Türkçe’de polisiye edebiyat için ilk kullanılan kavram cinayet kelimesine dayanan ‘’ cinai ‘’ ifadesidir. Kelime sadece birini öldürmeyi değil neredeyse nefse ( kişiye ) yönelik her tür suçu içinde barındırır. Türkiye’de bu konuda yapılmış belli başlı çalışmalara bakıldığında türü tanımlamada ilk zamanlarda kurgu ile ilgili bir eleştiriden çok içeriğe yönelindiği görülmekte, türün vakit geçirmek ve para kazanmak için ortaya konulduğu vurgusu özellikle yapılmaktadır. ‘’

Resimde Türkçe’deki ilk Sherlock Holmes macerası ‘’ Musavver Dilenci ‘’ ( çeviri olarak – 1905 ) görülüyor. Holmes’un sahte maceraları da aynı yıllarda yayınlanmıştır.

Osmanlıca “Sherlock Holmes’a Karşı Cingöz Recai Serisi: Han Baskını”, Server Bedi [Peyami Safa], Gündoğdu Matbaası 1928
Server Bedi, İstanbul 1944, Münif Fehim kapak

Ahmet Midhat Efendi’den sonra polisiye kurgusunu kullanan bir diğer isim, Arsene Lupin çevirmeni Fazlı Necip, Cani Mi Masum Mu? (1901) adında bir polisiye yazar. II. Meşrutiyet (1908)’ten sonra, Amerika’da “dimenovel” adı ile tanınan, Türkçe’de “onparalık öyküler” olarak bildiğimiz macera öyküleri edebiyatımıza giriş yapar ve bu türün başını çeken yazar, 1913’te hayat verdiği Türklerin Sherlok Holmes’u Amanvermez Avni’si ile Ebüssüreyya Sami olur.

Polis Hafiyesi Kartal İhsan ‘ın Maceraları – Tekinsiz Ev 1928

Dönemde başka ‘’ Türk Sherlock Holmes ‘’lar da yayınlanır, ‘’ Aman Vermez Apti ‘’, ‘’ Kartal İhsan ‘’, ‘’ Amanvermez Kadri ‘’, ‘’ Kara Hüseyin ‘’ gibi. Ayrıca, polisiye edebiyatımızda ‘’ Türk Arsen Lupin ‘’ ler de bulunmaktadır. Esas kahramanların suçlu olduğu bu tür eserler de okuyucuyla buluşur, ‘’ Fakabasmaz Zihni ‘’, ‘’ Ele Geçmez Kadri ‘’, ‘’ Nahit Sami ‘’, ‘’ Badik Hilmi ‘’ gibi. Örneğin,  Arsene Lupin’in peşinde Müfettiş Ganimard’ın yerine, Elegeçmez Kadri’nin peşinde Başmemur Şadan Bey’i görürüz. Badik Hilmi’nin peşinde ise her defasında oyuna getirilip alaya alınan Ali Şevket isminde bir başkomiser bulunur. Günümüzde hayli naif bulabileceğimiz bu maceralarda, batıdaki benzerlerine göre yerel unsurların dahil olmasıyla, farklılıklara rastlanmaktadır. Batılı polisiyelerde suçun çözümüne yönelik teknolojiden yararlanarak ortaya konulan rasyonel düşünce, Badik Hilmi’nin maceralarında yerini hipnotizma ve manyetizmaya bırakır ! Tabii, popülerliği göz önüne alırsak Cingöz Recai’nin yeri başka olur !

Çekirge Zehra’nın Harikaları – İki Sıçrayış 1928

‘’ Polisiye romanımızda hiç kadın kahraman yok mu ? ‘’ sorusunun cevabı olarak da bu tür karakterlerin bulunduğunu belirtmek isterim. Çekirge Zehra, Tilki Leman, Şeytan Hadiye gibi.

Türk polisiye romanı 1950’lere kadar ‘’on paralık öyküler ‘’ formatında yazılan küçük kitaplarla varlığını sürdürmüştür.

1950’lerde artık popülerlik kazanan polisiye türüne ait öykü ve romanlar ‘’ tefrika ‘’ halinde dönemin dergilerinde sıkça rastlanır. Yukarıda, Hafta dergilerinde yer alan yazılardan örnekler görülüyor.

1950 sonrasında bu tip polisiye yapıtlar, bir istisna dışında hız kesmiş ve 1970’li yıllara doğru tamamen ortadan kalkmıştır. Bu gelişmenin bir istisnası yerli Mayk Hammer üretimidir. Türk okurunun Mike Hammer ile tanışması, 1954 yılında Mickey Spillane adlı Amerikan polisiye roman yazarının ‘’ I, The Jury ‘’ adlı kitabının ‘’ Kanun Benim ‘’adıyla yayımlanmasıyla olmuştur. Kitabın çevirmeni F. M. takma adıyla Kemal Tahir’dir. Kanun Benim yayımlandığı tarihten başlayarak çok beğenilmiştir. Sonraki baskıları ile 100.000’in üzerinde satışa ulaşmıştır. 1954 – 1962 yılları arasında çeşitli yazarların kaleminden, 250 yerli ürün öykü üretilmiştir. Çoğu eleştirmenin ortak yargısı, takma adlarla ülkemizde yazılan bu romanların edebi kalitesi, Spillane’i geride bırakmıştır !

Ümit Deniz

Bu arada 1960’ların başından itibaren, gazeteciliğinde şahit olduğu olaylardan hareketle, romanlarında Murat Davman karakterine hayat veren, bir diğer yazarımız Ümit Deniz’İ de unutmamak gerekir. ( Son macerası İstanbul Tehlikede 1970 yılı tarihli. ) Romanlarının uyarlamaları, çizgi roman olarak da yayınlanmıştı.

Halide Edip – Yolpalas Cinayeti

Halide Edip, Necip Fazıl gibi edebiyatçılarımızdan, daha yakın tarihlerde örneğin Orhan Boran’a kadar, pek çok yazarımız bu türde roman ve öyküler yazmışlardır.

Dr Ejder Çelik , on yıllara dayalı olarak yaptığı açıklamalara şöyle devam ediyor ;
‘’ 1960 sonrasında kendine özgü üslubuyla dikkati çeken Erhan Bener, polisiye romanlarında bu yıllardaki farklı bir sosyal etkileşimi yansıtması açısından dikkati çekicidir. Bener, 1960 yılında yazdığı Loş Ayna adlı kitabında olduğu gibi, insanları kendi küçük dünyaları içinde, sıkıntıları, umutsuzlukları, cinsel bunalımları ve özellikle yalnızlıklarıyla anlatmıştır. Türk polisiye romanında 1980’li yıllar sosyal ve siyasal göndermelerin yapılmadığı, sosyal sınıfsal vurguların gözlenmediği yani güncel sosyal gelişmelerden gözlerin kaçırıldığı bir dönemi ifade eder. (…) Türkiye’de 1990’lı yıllara gelindiğinde ekonomik ve sosyal açıdan yeni bir döneme girilmeye başlanmıştır. Bu yıllar, serbest ekonomi politikalarının ilk sosyal yansımalarının yaşandığı yıllardır. Aynı dönemde Türk polisiye edebiyatında dikkat çekici çeşitlenme ve hareketlilik yaşanmıştır.‘’

Sadece gerçek hayatta değil, sanatta da kendini gösteren , yazımın başında belirttiğim merak duygusu, polisiye romanların gün geçtikçe daha çok gelişmesine ve polisiye alanında birçok değerli yazarın değişik eserler ortaya çıkartmasına neden olmuştur.

Polisiye edebiyatımızdaki romanlarda görülen suçların özelliklerine bakacak olursak yazıldıkları dönemlerden doğal olarak etkilenmeyi görmekteyiz.

Örneğin, Ahmet Mihat Efendi’nin Esrar-ı Cinayat’ında kötü karakterler, Araplar ve de kadınlar olarak görülüyor.

Donanımlı Bir Polis Müdürü Örneği

İşgal döneminde yazılan polisiye romanlarımızda , tümü dikkate alındığında öldürülen yabancı ulus kökenli kişilerin sayısı sadece 2 ! Ayrıca, yine aynı dönem roman ana karakterlerinin ‘’ iyi ‘’ nitelikte olanları eğitimli, yabancı dil konuşabilen, ‘’ sofra adabı ‘’nı bilen kişiler olduğu görülüyor. Polisler, genellikle şüpheli kişilerden çok daha zeki, eğitimli, donanımlı kişiler.

Doç. Dr. Nusret Yılmaz

Doç. Dr. Nusret Yılmaz ( Iğdır Üniversitesi ) ; Tanzimat dönemindeki polisiye romanların en önemli özelliğini Birinci Dünya Savaşı Döneminde Yayınlanan Türk Romanlarının Tematik Haritası başlıklı makalesi ile şöyle açıklıyor;
‘’ Tanzimat’ın ilk dönemindeki romanlar gibi iyi ve kötü olmak üzere bizzat
yazar tarafından işaret edilen iki karakterin mücadelesine dayanan polisiye romanlarda başat unsur, zıtlıktır.’’
Yılmaz, bu açıklamasıyla polisiye romanlarımızdaki iyi karakter – kötü karakter tiplemeleriyle vurgulanan anlatım tarzını işaret etmiş.

İstanbul Stad Matbaası, 1943

Cinayet şekillerinin ve de roman yapılarının başlangıçtaki Tanzimat Dönemi’ne göre giderek daha detaylı ve farklı unsurlu işlendikleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarına doğru ‘’ çete ‘’ lerin suç unsuru olarak konulara dahil oldukları görülüyor. Osmanlı yazarlarından Vassaf Kadri, okuyucularına “milli ve cinai bir roman” olarak tanıttığı bu roman türümüzde , II. Meşrutiyetten önce İstanbul’da, bir araya gelen dokuz kişilik bir katiller şebekesinin faaliyetlerine yer vermektedir.

Ancak kesin olan bir başka noktayı daha göz ardı etmemeliyiz.

Doç. Dr. Özge Altıntaş

Doç. Dr. Özge Altıntaş’ın (Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü ) ‘’ İlk Türk Popüler Edebiyat Eserlerinde Çeviri Yoluyla Milli Kimlik İnşası ‘’ makalesinde yaptığı açıklama oldukça önemli , adeta konumuzun özeti niteliğinde.

‘’ Polisiye, korku ve çizgi roman türlerinin edebiyat dizgemizdeki ilk örnekleri olarak karşımıza çıkan popüler edebiyat eserlerinin dönemin ideolojisine göre şekillenen ve çeviri yoluyla yazılan metinler olduğu görülmektedir. Yaratılan ana karakterlerin varlığını Batılı muadillerine borçlu olmalarına rağmen Batılı ötekiyi alt edebilecek kudrette Türk kahramanlara dönüştürüldüğü saptanmıştır.’’ diyor Altıntaş.

Agatha Christie
Jean Christophe Grange
Georges Simenon

Ana konumuz olan çizgi roman alanına geçmeden önce, polisiye edebiyatımızın gelişimine , farklı araştırmacılar eşliğinde, kısaca değindim. Hiç şüphesiz bu türde, uluslar arası arenada Arthur Conan Doyle ve Agatha Christie dışında; Raymond Chandler, Dashiell Hammett, Georges Simenon, daha yakın zamanlarda Grange ya da Kuzey Avrupa ülkelerinden Camilla Lackberg, Jo Nesbo, Stieg Larsson gibi zirveler söz konusu.

Üyepazarcı aslında, Karamazov Kardeşler ile Savaş ve Barış romanlarını da polisiye romanlar olarak kabul ettiğinden, ünlü romancılar olan Dostoyevski ile Tolstoy’u da bu gruba sokmaktadır.

Polisiye romanın başlangıç ve gelişimine , günümüz açısından baktığımızda önemli bir fark gözümüze çarpmakta. Bu alanın tartışmasız ‘’kraliçe‘’si olan Agatha Christie ile özdeşleştirebileceğimiz ‘’ katil kim ? ‘’ sorusuna odaklanmak çoğu eserde yine önemli . Ama, ‘’ ucuz edebiyat ‘’ sayılan zamanlarını geride bırakan bu türe ait günümüzdeki yerli ve yabancı romanlarda , suçu oluşturan sosyal ortamların sorunları , yaşanan toplumsal olaylar , ‘’ katil kim ? ‘’ sorusundan çok daha önemli. Son dönemde yazılmış polisiye romanların büyük bölümü ülke gündeminde olan siyasal ölçekli örgütlü suç ilişkileri göze çarpıyor.

Ahmet Ümit
Osman Aysu
Celil Öker

Ayrıca, Ahmet Ümit, Osman Aysu, Celil Öker gibi polisiye türündeki çok katmanlı roman yapılarında güncel toplumsal konulara değinmelerini görmek, oldukça sevindirici.

Peyami Safa

Bu konunun sonunda ilginç bir bilgiyi hatırlamakta yarar var. Başta da belirttiğim, Cingöz Recai Türkiye’de en uzun süre yayınlanan polisiye seri. Server Bedii takma adıyla Peyami Safa tarafından yazılan seri 1924’te ‘’ Cingöz’ün Kız Kaçırması ‘’ macerası ile başlayıp, 1960 yılına kadar sürüyor. Bu süre içinde seriden, 55 hikaye, 6 roman yayınlanıyor.

Polisiye Çizgi Romanlarımız

Yukarıdaki açıklamamda değindiğim gibi, çizgi roman tarihimizde Osmanlıca dönemimiz başta olmak üzere, tarihimizin çeşitli dönemlerinde konu bazlı araştırmalar yeteri kadar yapılmadığı için bir hayli ‘’ kara delik alanı ‘’ mevcut. Bu nedenle, edebiyat ya da farklı dallardaki ulaşabildiğimiz ‘’ tarihçe ‘’ye, çizgi romanımız açısından, özellikle bizden çizgi roman sanatçılarının çalışmalarına detaylı olarak ulaşmak mümkün değil bana göre, bilgi yetersizliklerimiz çok.

Ghonche Ghojoghı’nin ‘’ Osmanlıca yayınlanmış Çocuk Dergileri ‘’ başlıklı tezine bakılacak olursa, Latin harflerinin kabulüne kadar dönemin incelemesi görülüyor. Dönemdeki, dergiler, kullanılan görsel malzemeler, dekoratif öğeler ve illüstrasyonlar göz önüne alınmış. Tezde; çocuklara yönelik yerli çizgi romanların çocuk dergilerinde popülerlik kazandığı ve de çizgi romanın yayın hayatımıza girişinin dergiler aracılığıyla olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, çizgi romanlardaki resimlerde doğaya uygunluk göze çarptığı, natüralist olmayan çizgilere pek rastlanmadığı görülüyor.

Günümüzde ise her türlü olumsuz ortam şartlarına rağmen, yine de önemli çizgi roman sanatçılarımızın yetişmeleri sonucu, bugünün örneklerine bakmanın daha güvenilir sonuçlar vereceğini düşünüyorum.

Bu nedenlerle örnek olarak, yakın tarihli farklı çizgi romanlar seçtim. ( Keşke, Osmanlı döneminden başlayarak, araştırmalar açısından edebiyat tarihimize gösterilen önem çizgi romanımıza da gösterilmiş olsa ! ) İlk örnek, çizgi romanımızda sosyal sorunlara değinen, polisiye türündeki çok yönlü senaryosuyla Galip Tekin’in ‘’ Profesyonel ’’i.

Diğer iki örnek , oldukça titiz yapılan, iç ve dış ortam araştırmalarına dayanan, ciddi çalışmalar , İlban Ertem ve Emrah Ablak’dan. Bu örnek çalışmaları, sanatçılarımız kendileri yazıp çizerek ortaya koymuşlar. Son olarak, sevilen polisiye romanları yazarımızın eserlerinden uyarlamalarla oluşturulan, üç farklı sanatçımızın çizgi romanlarını göreceğiz.

Galip Tekin

Profesyonel – Galip Tekin

Gırgır dergisi okuma yıllarımız geride kaldı. Birbirinden değerli dünün çizgi ustalarımız Oğuz Aral liderliğinde, çok güzel çalışmalar çıkarmışlardı. Bugün, ne yazık ki o günlerin zengin karikatür ve çizgi roman ortamına sahip değiliz. Evet, artık bazı çizerlerimiz yurt dışına açılmış, dünya çapında tanınırlıklarına ulaşmalarını sağlayan çalışmalar yapıyorlar. Ama, ülkemiz medyası dahilinde, süreli yayınlarda, artık bu tür çalışmalara çok daha az rastlar hale geldik. Bütün bunları, Gırgır günlerinin çok sevdiğim ve aramızdan erken ayrıldığına inandığım bir sanatçımızın, Galip Tekin’in bu yazı konusu dahilindeki bir çalışmasına yer vermek için yazdım. Sanatçının yazıp, çizdiği Profesyonel öyküsü için, internetteki edebiyat evi sitesinin yorumunu oldukça beğendim. Şu açıklamayı yapmışlar;

‘’ Galip Tekin’in Profesyonel adlı eseri, Türk çizgi roman dünyasında iz bırakan eşsiz bir hikaye sunuyor. Tekin’in ustalıkla kurguladığı bu eser, okurlarını toplumun derinliklerinde saklı kalmış gizemlere, karakterlerin sıra dışı dünyalarına ve bazen mizahi, bazen de düşündürücü olaylara sürüklüyor. Profesyonel’de, toplumsal eleştirinin yanı sıra bireyin içsel çatışmaları ve kendi hayatındaki belirsizliklere olan bakışı da ön plana çıkıyor. Tekin, karakterlerin yaşadığı sıradışı olayları ve sürükleyici maceraları detaylı bir şekilde işleyerek okurlarına farklı bir perspektif sunuyor.’’

Tıpkı polisiye romanlarda olduğu gibi polisiye çizgi roman sanatında da, artık sadece katilin kim olduğuna odaklanılmıyor. Galip Tekin’in diğer çalışmalarında da göze çarpan özellik, bu çalışmasında da dikkat çekiyor. Sanatçı, toplumun sosyal yapısına değindiği, çok katmanlı öykü yapısıyla, okur için bir başka ‘’ polisiye ziyafeti ‘’ sunuyor.

İlban Ertem
Emrah Ablak

Polisiye Çizgi Romanımızdan İç ve Dış Ortam Tasviri Örnekleri

Pera’da Cinayet – İlban Ertem

Pera’da Cinayet; senaryosu ve çizgileriyle, sanatçımız İlban Ertem’in ilgi çekici bir çalışmasıdır. HBR Maymun dergisinde (Sayı 18’den itibaren) yayınlandığında , karelerine tekrar tekrar baktığımı hatırlıyorum. Daha fazla açıklamada bulunmadan, örnek sayfalara bakalım.

Eugene Flandin – Galata Sokağı Gravürü 1853
Eski İstanbul Kahvesi

Olay örgüsü, ortam tasvirleri ( iç ve dış ) ,tiplemeler ve kostüm çizimleri hep yaptığı gibi, İlban Ertem’in oldukça titiz ve detaylı çalışmalarının örnekleriydi. Bitmesini hiç istememiştim. Arşivimdeki İlban Ertem çalışmaları içinde, bu maceranın özel yeri bulunuyor.

Hamsiyi Beklerken – Emrah Ablak

Pera’da Cinayet için yazdıklarımın benzerini Emrah Ablak’ın Hamsiyi Beklerken çizgi öyküsü için belirtebilirim. ( Hortlak dergisinde rastlamıştım, sonra albüm olarak Marmara Çizgi’den yayınlandı. ) Tübitak serisinden tanıdığımız sanatçının yavaş yavaş yükselttiği gerilim seviyesini çok başarılı bulmuştum. Maceradaki mekanlar ( otel, üniversite, ODTÜ iç mekanları , anfi, laboratuar ) ve de tiplemeler ( Ablak söyleşilerinde, karakterlerin de gözlem sonucu çizildiğini belirtmişti ) gerilimi artıran başarılı unsurlar olmuşlar. Örnek sayfalara bakalım.

Sanatçı, bir söyleşisinde Çanakkale Savaşı’nı çizmek istediğini, mekanları görmek için özel olarak ilgili yerlere seyahat ettiğini anlattı. Umarım, polisiye dahil yeni çalışmalarını yakın zamanda okuruz.

Çizgi Romanımızda Ahmet Ümit Eserlerinin Uyarlamaları

Bu bölümde üç kitapla ilgili olarak, sanatçıların ve yorumcuların görüşlerini okuyacağız. Böylece, kitaplar ve kitapların hazırlanış süreçleri hakkında bilgileri edineceğiz.

Ahmet Ümit

Önce çok tanınmış olan , uluslararası üne sahip yazarımızla ilgili bilgileri hatırlayalım.
Yazarımız Ahmet Ümit, 1960 yılında Gaziantep’te Kilim tüccarı bir baba ve terzi bir annenin 7 çocuğundan biriydi. Altı abisinin ardından doğan ve yaşayan en küçük kardeşti. 1978(79?) yılında Gaziantep’ten İstanbul’a geldi. Liseyi bitirdikten sonra 1979 yılında Marmara Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi okumaya başladı. Bu yıllarda tanıştığı Vildan Hanım ile evlendi ve Gül isimlerini verdikleri bir kızları dünyaya geldi.

Rusya’ya komünizm öğrenmek ve eğitim almak için gittiği ve o sürede eline kalem aldı. İlk şiir kitabı ‘Sokağın Zulası’nı çıkardı. Siyasi kimliğinden ziyade ileride kitapları çok okunacak bir yazar adayının ilk adımıydı bu kitap. Yazarın kitapları günümüzde 30’dan fazla dile çevrilmiştir.

Ahmet Ümit, çizgi romana ilgisi olan yazarlardandır. Bir söyleşisinde, zaman zaman Karaoğlan maceralarını tekrar okuyacak kadar çok sevdiğini söylemiştir. Ümit, kitaplarının çizgi roman uyarlamalarında her zaman çizerlere destek olduğunu, onların çalışmalarını hep teşvik ettiğini, çeşitli söyleşilerde ifade etmiştir. Yazarın bu özelliği, aşağıdaki açıklamalardan da görülmektedir.

Başkomser Nevzat – Davulcu Davut’u Kim Öldürdü?

Aptullika

Çizerin Görüşü – Aptullika

‘’ Ben her daim Lucky Luke yani Red Kit hayranıyımdır. Belçikalı usta çizer Morris ile Fransız René Goscinny’in kaleme aldığı bu çizgi romandan vazgeçemem. İyi bir polisiye okuru değilim. Ahmet Ümit’i okurken sevdiğim yazarlardan O.Henry’nin yaklaşımını hissederek kapı açabildim . Konuya ısınmam için de Kuzguncuk’ta geçen bu öyküsünü önerdi. Bu, benim için itici bir güç oldu. Böylece İstanbul’un bu eski semtini öne çıkaracaktım. Komiser Nevzat karakteri de buna kapıyı açıyordu. 

İnanamayacaksınız ama bir yılı aşkın bir sürenin sonunda tiplemeler falan çıktı. Altı ay gibi de çizimler sürdü. Bir çizgi romanın hazırlığı bu kadar uzun sürmez aslında ama bu biraz da benden kaynaklanıyor. Beynim çizgi romancıdan çok ressam gibi çalışıyor. Kağıdın başına geçtiğimde sanki bir tuvalde çalışıyormuşum gibi zamanı yayıyorum. Bu yüzden dergilerde çalışırken de işleri hep geciktirirdim. ‘’

Koray Erdivanlı

Bir Yorum – Koray Erdivanlı

‘’ Yayınlanmasının üzerinden yaklaşık oniki yıl geçmiş olsa da hâlâ çizgi roman tarihimizin en iyi polisiye örneklerinden biri bence. Ahmet Ümit’e duyduğum hayranlıktan dolayı, yayına çıktığı haberini alır almaz hevesle satın alıp okumuş, kütüphanemdeki kişisel çizgi roman derlemime eklemiştim. Geçenlerde bulunduğu raftan çıkartıp gelişi güzel sayfalarını çevirirken içimde ansızın doğan bir coşku sonrasında yapıtı büyük bir zevkle yeniden okudum. ( … ) Yapıt, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana git gide sayıları azalan azınlıkların İstanbul’a kültürel zenginlik kattıklarına ilişkin çarpıcı mesajlar vermekte. İstanbul’un diğer çok kültürlü semtlerinde olduğu gibi, yıllar geçtikçe Kuzguncuk’taki kültürel çeşitliliğinin yitirilmekte olduğuna dikkat çekilerek gayri müslimlerin ülkemizin sosyal yaşamına kattıkları renklere sahip çıkmaya çağırıyor. (… ) Çizimlerde canlı renkler yeğlenmiş. Sokaklar çok ince mimari ayrıntılara kadar yansıtılıyor. Dahası, bazı çerçeveler için boğaz manzaralı kartpostallar kadar göz alıcı denebilir. Aptülika’nın kalemiyle fotoğraf çektiğini söylesek kesinlikle abartmış olmayız. ‘’

Başkomser Nevzat – Çiçekçinin Ölümü

İsmail Gülgeç

Çizeri – İsmail Gülgeç

2011 yılında aramızdan ayrılan İsmail Gülgeç’in görüşleri yerine, onun ardından duygularını ifade eden bir okurun görüşlerini okuyalım.
‘’ İsmail Gülgeç , yaşamımın en güzel rastlantılarından biridir. Vefat ettiğine çok üzüldüm. Bir kitap fuarında rast geldim , çizgileri çok hoşuma gitti. Hatta seminer dersinde çalışmamın birisine o çok bilinen “Entelektüel Ayı” resmini kopya kağıdına çıkartmış ve o dersten de iyi numara almıştım. Sınıfımı geçmeme de yardımcı oldu , politik mizahımın gelişmesine de. Allah rahmet eylesin. ‘’

( İsmail Gülgeç, bir başka Ahmet Ümit eserini çizgi roman uyarlaması olarak, Tapınak Fahişeleri isimli çizgi romanı da yapmıştır. )

A. Ömer Türkeş

Bir Yorum – A. Ömer Türkeş

‘’ Çiçekçinin Ölümü, “katil kim” sorusu etrafında kurgulanmış polisiye bir hikaye. Ancak polisiye kurgu işin bahanesi. Özellikle bu çizgilendirilmiş halinde asıl öne çıkan İstanbul’dan insan manzaraları, daha doğrusu insani dramlar.

Canlandırılan hemen herkesin hayatı geçmişlerindeki travmatik yaşanmışlıklarının izlerini taşıyor. Cinayet Masası Başkomiseri Nevzat ve yardımcısı Ali’nin geçmişleri de diğerlerinden farksız. (… ) Komiser Nevzat da Remzi Ünal gibi insani özellikleriyle canlandırılmış bir detektif tiplemesi. Analitik çözümlemelerden ziyade hayat deneyimlerine güveniyor. (…) Doğrusu Komiser Maigret’i andırdığını söylemeliyim; hele ki bu çizgi roman kahramanı haliyle…

İsmail Gülgeç, senaryo olarak yararlanmış Ahmet Ümit’in aynı adlı hikayesinden. Kısa bir hikayede eksik olan mekan tasvirleri ve detay çizimleri Gülgeç’in katkısı. Bu sayede okuyucu olarak olayların geçtiği dünyanın atmosferine girebiliyoruz. Öyleyse bir kıssadan hisse çıkaralım; polisiye yazarları gerektiğinde ince ayrıntılara kadar uzanan mekan ve insan tasvirlerini hiç unutmamalılar.

Çiçekçinin Ölümü, ilk bakışta Fransız çizerlerin fırçalarından çıkan detektif çizgi romanlarını hatırlatıyor. Severek okudum. Ama Gülgeç’in çizgisinin karikatüre yakın durmasından kaynaklanan abartılı insan figürlerini aynı ölçüde sevmesem de serinin yeni maceralarını heyecanla bekliyorum. ‘’

Bartu Bölükbaşı

Çizerin Görüşü – Bartu Bölükbaşı

‘’ Romanı çizgi romana aktarma fikiri romanı okuduğum sıralarda kafamda şekillenmeye başladı. Hem çizgi roman kurgusuna çok uygundu hem de yazıldığı dönemde güncel bir gerekliliği yerine getiriyordu. Projemi aktardığımda heyecanla karşıladı. İhtiyaç duyduğum birtakım görsel kaynakları teslim etti ve beraber hikâyenin geçtiği mekânları gezdik. Sonrasında yapacağım ilk  çizgi roman için orijinal romanın ilk 200 sayfasını kullanacağıma ve kalan kısmı ayrı bir ciltte toplayacağımıza dair bir taslak hazırladım. Hiçbir kısma romanla uyumsuz olmadıkça müdahale etmedi veya makaslama ihtiyacı hissetmedi. Kimsenin de gereksiz müdahalede bulunmasına izin vermedi.
Nuri Kurtcebe’nin Kuvay-i Milliye eseri, romanı resimlerken aklımdan hiç çıkmıyordu. Onların bıraktığı yerden devam edecektim. Açtıkları yola layık bir iş çıkarmaya uğraştım. Çizgi romanı resimlerken milli kahramanlarımızın beni izledikleri fikrine kapılıyordum. Atatürk, Resneli Niyazi, Talat ve Enver Paşalar. Ve kimsenin fedakarlıklarından haberdar olmadığı nice isimsiz vatansever sanki benimleydi. Çizgi romanı bitirdiğimde omzundan kalkan yük işin kendisinden ziyade bu kahramanlara karşı hissettiğim borç duygusuydu.Tabii ki o borç hiçbir zaman bitmeyecek. Daha yeni başlıyoruz. ‘’

Bir Yorum – Mustafa İzmirli

‘’ Eski İttihatçı fedaisi olan Şehsuvar Sami, “Elveda Güzel Vatanım-İttihatçıların Yükselişi” isimli ilk bölümüyle çizgilerin büyülü dünyasına katılıyor. Zifiri karanlık ve aydınlığın çetrefilli yıllarını “Elveda Güzel Vatanım” isimli son romanına taşımıştı Ahmet Ümit. Aynı zamanda eski İttihatçı fedaisi olan Şehsuvar Sami ve çevresinde gerçekleşen entrikaları konu alan kurgusuyla da polisiyeseverlerin dikkatini çekmişti. Şimdiyse bu kitap dönemiyle ve kurgusuyla çizgiler dünyasına uyarlanıyor. ‘’

Ahmet Ümit’in Görüşleri

Çizer Bartu Bölükbaşı adlı çok yetenekli ve genç bir arkadaşımız geldi bana. Şu anda Çek Cumhuriyeti’nde de eğitim alıyor. Daha önce benim üç tane Başkomser Nevzat hikâyem çizgi roman oldu. Bu dördüncü çizgi romana aktarılan hikâyem… Bartu bana bu romanı çizgi roman yapmak istediğini söyleyerek geldiğinde ben de ona güvendim. Bu roman doğru bir seçimdi çünkü öncelikle tarihi bir hikâye. İkincisi İttihat ve Terakki dönemi, herkes ya kahraman ya hain ve büyük bir macera var. Vatan kaybediliyor, Osmanlı yıkılıyor, yeni bir devlet kurma çabası var arkadaşlıklar, ihanetler, yıkımlar, zaferler, kayıplar… Tüm bu büyük olaylar çizgi romana çok uygun. 

Konumuzla ilgili olarak ; çizer Hulusi’nin ( Soyadı belirtilmemiş ) Suat Derviş’in romanından esinlenerek yaptığı Günahtan Kaçan Kadın’ı, büyük usta Turhan Selçuk’un ilk dönem çalışmalarından ( Dolmuş Dergisi dönemi ) Komiser Osman’ı , Bedri Koraman’In Manfred Shmidt uyarlaması Tekir Hafiye’si ( senaryo Halit Kivanç’tan ), Oğuz Aral’ın Hayk Mammer’i, Ergün Gündüz’ün Taksi Hikayeleri, İsmail Gülgeç’in Gündüz İnsan Gece Hırt’ı, Engin Ergönültaş’ın Pembe Dişler’i, Suat Gönülay’ın Baltalar Elimizde’si, Galip Tekin’in Habil’i, Bülent Morgök’ün Hayırsever’i, Bülent Arabacıoğlu’nun Rıdvanları, Ziyaretçiler’i, Memo Tembelçizer’in Komiser Cingöt’ü,

Yavuz Taran’ın Dedektif Buzz’u, Can Barslan’ın Dedektif Sanlı’sı, Kenan Yarar’ın Sersem Sokağın Sakinleri, Bahadır Boysal’ın İstanbul Cinayetleri, Metin Kaçan ve Kemal Aratan’ın İstedikleri Yere Gidenleri, Kutlukhan Perker’in Dünyanın En Çirkin Çocuğu, Devrim Kunter’in Seyfullah Efendi’si,  Mahir Ünsal Eriş’in yazıp Ferit Güleç’in çizdiği Edhem Bey’i … aklıma gelenler.

Yapay zeka ile hazırlanan Yapay Cinayet’e kadar çizgi roman severlerin zihinlerinde daha bir çok yerli polisiye çizgi roman ya da dergi ( örneğin Otlak Dergisi, Yabani Dergisi Polisiye Özel Sayıları ) ve öykünün dans ettiğinden eminim !

Güvenlikli, adil dünya dileklerimizle.

NOTLAR


Yazının görsel unsurlarından, çizgi roman kareleri için Çizgi Diyarı sitesinin zengin arşivinden yararlandım. Her daim bana yardımcı olan Çizgi Diyarı sitesine ve de yararlandığım bu kaynakları sağlayan dostlara teşekkür ederim.


Ahmet Ümit eserlerinden uyarlamalar bölümünde görüş bildiren sanatçı ve yorumcuların özgeçmişleri

Aptulika ( Aptulkadir Elçioğlu ); 1962’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdi Mimar Sinan Üniversitesi) Resim Bölümü’nden mezun. 1986’da Gırgır dergisinde profesyonel olarak karikatür hayatına başladı.  Bu dergide  “Grup Perişan’ı çizmeye başladı. 1989’da aynı dergideki bir grup çizerle birlikte “Hıbır” dergisini kurdular.  Karikatürün yanı sıra dergi ve gazetelerde müzik yazıları da yazdı. 2009 yılında radyo programları yaptı. 2017’de “Sait Faik’ten Kafka’ya” isimli edebiyatçıların portrelerinden oluşan sergiyi hem İstanbul hem de Ankara’da açan sanatçı, 2019 yılında da “Cem Karaca’dan Zappa’ya” adında müzik insanlarını yorumladığı sergisini İstanbul’da açtı. Bu sergi Ankara’da da devam edecekken pandemi nedeniyle iptal edildi.
Karikatür çalışmalarını sergi ve kitap çalışmalarıyla sürdüren sanatçı, müzik yazılarını da (bluesperisan.blogspot.com) blog’undan sürdürmekte.

Koray Erdivanlı ; 1975 yılında İstanbul’da doğdu. 1993 yılında Özel Işık Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1998 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi (Fransızca) bölümünden lisans derecesi aldı. Western Michigan University ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde MBA dalında yüksek lisans yaptı.
2014 yılından beri İndigo Dergisi’nde başta spor, müzik, sinema ve tiyatro olmak üzere çeşitli konu ve türlerde yazılar yazmaktadır.

İsmail Gülgeç ; ilköğrenimi sırasında geçirdiği hastalık nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. Sonraki yıllarda kendi kendini yetiştirmeye çalıştı ve karikatüre yöneldi. Çalışma hayatına 1965 yılında İzmir’de Yeni Asır gazetesinde başladı; Demokrat İzmir ve Ege Ekspres gazeteleriyle Devir dergisinde çalıştı. Buralarda Kurtbay adlı tarihi çizgi-roman, karikatür ve karikatür bantları çizdi. İstanbul’da Milliyet gazetesi, Milliyet Çocuk dergisi, Cumhuriyet gazetesi ve çeşitli medya gruplarında çalıştı. 3 dönem “Karikatürcüler Derneği” Başkanlığı yaptı.
7 Şubat 2011’de İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yoğun bakıma alınan İsmail Gülgeç, son olarak Cumhuriyet gazetesinde “Hayvanlar” çizgi bantını çizmekteydi.

A. Ömer Türkeş; 1959 Manisa doğumlu. Edebiyat hayatı 1983 yılında Yarın dergisinde eleştiri yazılarıyla başladı. 1997 yılından bu yana çalışmalarını Türk romanı üzerine yoğunlaştıran Türkeş’in inceleme, deneme ve eleştiri türündeki yazıları başta Birikim, Birgün Kitap Eki, Milliyet Sanat, Notos Edebiyat, Radikal Kitap Eki, Virgül, Toplum ve Bilim olmak üzere çok sayıda dergide yayımlandı. “Türk Romanında Kurtuluş Romanları”(2003), “Edebiyat Sosyolojisi İncelemeleri”(2004), “Taşraya Bakmak”(2005), Oğuz Atay’a Armağan”(2007), “Mehmed Uzun Portresi”(2007), “Fethi Naci’ye Armağan”(2009) adlı derlemelere ve “Modern Türkiye’de Siyasi Düşünceler Ansiklopedisi”nin “Kemalizm”(2001), “Milliyetçilik”(2002), “Muhafazakarlık”(2003), “Sol”(2007) ciltlerine makaleleriyle katkıda bulunan A.Ömer Türkeş, 2008 Frankfurt Kitap Fuarı için “Çağdaş Romancılar” ve -Asuman Kafaoğlu Büke ile birlikte- “Genç Kuşak Yazarlar” katalog kitaplarını hazırladı.

Bartu Bölükbaşı; Türk çizer ve yazar. Türk Mitolojisi ile harmanlayarak yarattığı Gesar serisi ve Türk Mitolojisi çizimleri ile tanınır. İlk profesyonel çizim deneyimini Ahmet Ümit’in Elveda Güzel Vatanım adlı kitabını çizgi romanlaştırarak yaptı. Sonrasında Gesar: Yokbol Başlıyor adlı çizgi romanı ve Gesar: Tutuşan Bozkırlar adlı romanını yayınladı. Daha sonrasında Türk Mitolojisi çizimleri yapmaya başladı ve bunu kitaplaştırarak Ağustos 2022’de Türk Mitolojisi Atlası’nı yayınladı. Bölükbaşı, 2021 yılında Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği tarafından verilen GİO Ödüllerinde Erlik Han çizimiyle en iyi illüstrasyon ödülü aldı.

Mustafa İzmirli ; 1986 Kırcaali doğumlu. Aynı zamanda, Veteriner Hekim olan İzmirli, Kayıp Rıhtım sitesi yazarlarından.


YARARLANILAN KAYNAKLAR

Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! Türkiye’de Polisiye Romanın 125 yıllık Öyküsü (1881-2006) – Erol Üyepazarcı

Cinai Meseleler – Osmanlı-Türk Polisiye Edebiyatında Biçim ve İdeoloji (1884-1928) – Seval Şahin

Osmanlıca Yayınlanmış Çocuk Dergileri: Grafik Tasarım Açısından Bir İnceleme – Doktora Tezi – Ghonche Ghojoghı

Türkiye’de Kentsel Değişim Sürecinin Polisiye Romana Yansımaları – Dr. Ejder Çelik
İlk Türk Popüler Edebiyat Eserlerinde Çeviri Yoluyla Milli Kimlik İnşası – Özge Altıntaş

Birinci Dünya Savaşı Döneminde Yayınlanan Türk Romanlarının Tematik Haritası – Nusret Yılmaz