BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

8.öykü
Lal KM 3. cilt/9-10.sayı
Senaryo: A. Castelli
Çizimler: A.M. Ricci
Kapak: G. Alessandrini
İlk yayın tarihi. Aralık 1982

Lal KM 2.cilt. 7. sayı
Lal Km 2. cilt. 8. sayı

Lal KM Serisi
Lal 7/Bermuda Şeytan Üçgeni-35. s. başlar (64 s). KM 3/1
Lal 8/Bermuda Şeytan Üçgeni-99. s. biter (96 s). KM 3/2.
Toplam 160 sayfa.

Tay 1. seri sayı 8
Tay 1. seri 9. sayı
Tay 1. seri 10. sayı

Tay İlk Seri
Tay İlk 8/Bermuda Şeytan Üçgeni-65.sayfadan başlar-(34 s).
Tay İlk 9/Bermuda Şeytan Üçgeni-3.sayfadan başlar-(95 s).
Tay İlk 10/Bermuda Şeytan Üçgeni-29.sayfada biter-(27 s).
Toplam 156 sayfa.

Tay Büyük Albüm sayı 2

Tay Büyük Albüm Serisi
Tay Büyük 2/Bermuda Şeytan Üçgeni-132 s. başlar 287 s. biter
toplam 156 sayfa.

Martin ve Java , Bermuda Şeytan Üçgeni bölgesinde gizemli bir şekilde ortadan kaybolan ancak gerçekte yalnızca fidye için insanları kaçıran çete tarafından rehin tutulan bir yatın yolcularını kurtarır . Yolculardan biri olan Peter Morton, İmkansızlar Dedektifi’ne teşekkür etmek ve ona 1915 yılında batan, Lusitania gemisinin sonuyla ilgili inanılmaz bir hikaye anlatmak için New York’a gelmiştir. Peter Morton, babasına ait bir sandığın o gemide olduğuna inanmaktadır. Martin’e, bu geminin sırlar sakladığını anlatır. Beraberce sandığı kurtarma operasyonu için çalışmaya başlarlar. Farklı yöntemler üstünde çalıştıktan sonra, nihayet sandığı kurtarırlar. Olaylar gelişmiş ve sandığın sırrı çözülmüştür…

Bu macerayla Diana, Martin’e karşı tavrını değiştirecek, kendini sevimsiz ve bir kadın hale getirecektir. Dedektifimiz ise anlayışlı ve tatlı ama bildiğini okuyan bir karakter olacaktır (yavaş da olsa karakterler oturmakta).

Bu öyküde, Lusitania ve Andrea Doria isimli iki ünlü deniz faciasından bahsediliyor. İlki Mayıs 1915’te bir Alman denizaltısı tarafından torpillendi. Görünüşe göre İngiltere’ye silah, hatta belki de asker taşıyordu. Kesinlikle Lusitania trajedisi ABD ile Almanya arasındaki diplomatik ilişkilerde derin bir krize neden oldu. Andrea Doria, 1956’da İsveç gemisi Stockholm ile çarpışmasının ardından battı. Çarpışma sonucu 52 kişi hayatını kaybederken, mükemmel bir kurtarma operasyonu ile 1300’den fazla yolcu kurtarıldı.

Mystere’nin Gizemleri bu öyküde Bermuda Şeytan Üçgeni’ne ve sonra ki öykü hazine arayanlara ayrılmıştır. Dokuzuncu öyküde Castelli, okuyuculara Bilgisayarın temellerini (bazı temel programlama örnekleri dahil) anlatıyor.

Peter Morton : “Düşünüyorum, Mystère. Bu hikayenin doğru olduğunu ve hepimizin rüya görmediğini varsayarsak, o haydutlar zamanla ortadan kaybolarak beni öldürmeyi başaramadılar… ama babamı öldürdüler ve annem!”

Alttaki yazı orijinal İtalyanca ve bazı Tay serilerinde basılmış olan yazıdır.

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

“13 Eylül, Perşembe: Bugün akşam doğru pusulaların ibreleri aniden kuzeybatıyı göstermeye başladı ve sabah tekrar kuzey doğuya döndüler.

15 Eylül, Cumartesi: Akşam saatlerinde, gemilerden dört beş kulaç ötede, gökyüzünden inen ateş kuşakları görüldü.

17 Eylül, Pazartesi: Dümenciler rotay hesaplarken pusulaların doğru yönü göstermediklerini farkettiler. Gemiciler korkuyor ve bir şey söylemiyorlardı. Amiral durumu görünce dümencilerden gün doğarken rotanın yeniden hesaplanmasını istedi, Gemiler kuzeye yöneldiğinde pusulalar doğru çalışmaya başladı.”

Bu satırlar Yeni Dünya’yı keşfetmeye giden Kristof Kolomb’un seyir defterinden alınmıştır. Sözü edilen günlerde üç yelkenli, uç noktaları kuzeyde Bermuda, batida Florida’nın güney kesimi, güneyde ise Portoriko olan üçgen şeklinde bir alanın içinde yol almaktaydılar.

“Lanetli Üçgen” veya “Bermuda Şeytan Üçgeni” diye tanınan bu bölgenin kötü ünü belki de daha o zaman, 1492’nin o eylül ayında yayılmaya başlamıştı.

İlgi çeken ilk olay çok daha yakın bir tarihte oldu. 5 Aralık 1945’de Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne ait beş “TBM Avenger” uçağı, atış tatbikatı için Lauderdale’deki (Florida) üslerinden havalandıklarında saatler 14.00’ü gösteriyordu. Bahamalar yönüne giden küçük birlik görevini tamamlayarak dönüş yolunu tuttu, ya da tuttuğunu sandı. Nitekim saat 15.15’de Fort Lauderdale’deki kontrol kulesi filo komutanı Teğmen Charles Taylor’dan bir mesaj aldı: “Kuleyi arıyorum… Acil durum. Galiba rotadan çıktık, yeri göremiyoruz…” Daha sonra mesaj, “Nerede bulunduğumuzu bilmiyoruz… Batıyı bulamıyoruz… Aletlerin hiçbiri çalışmıyor…. Deniz de, olması gereken yerde değil!” şeklinde devam etti. Fort Lauderdale üssü birkaç karışık mesaj daha aldı: “Bütün göstergeler bozuldu”, “Görünürde kara yok”, “Nerede bulunduğumuzu bilmiyoruz.”

Bağlantı giderek zayıflıyordu. Karışık ve çelişkili konuşmalar 16.00’ya kadar devam etti. Sonra kesildi.

Uçakların bulunması gerektiği düşünülen yere acele bir keşif uçağı gönderildi. Bu, büyük bir “Martin Mariner’di. Keşif uçağı, 1800 metre yükseklikte şiddetle esen rüzgârlarla ilgili bir mesaj gönderdi ve bunlar uçağın komutanı Teğmen Cane’in son sözleri oldu. “Martin Mariner” de, görünürde bir sebep yokken kayboldu ve üsle tüm bağlantısı kesildi. 307 uçak, 4 avcı botu, 18 sahil muhafaza gemisi ile yüzlerce özel yat ve uçak, yoğun bir araştırmaya katıldılar. 985 mil karelik bir alan karış karış arandı ama bir kaza olduğunu belirten en ufak bir ize bile rastlanmadı (yağ lekesi, can simidi, enkaz parçaları v.s. gibi).

Olayı aydınlatmak için kurulan soruşturma komisyonu 56 tanığı tam 14 gün süreyle dinledi, sonunda akla yakın hiçbir çözüm getirilemedi ve olay böylece kapandı.

Olaylar eski bilgileri gündeme getirdi. 1800 yılında ABD Donanması’na ait “Pickering” gemisi Guadeloupe ile Delaware arasında kaybolmuştu. 1814’te de yine ABD Donanması’na ait “Wasp” Karayipler’de kayboldu. Daha sonra bu bölgede “Grampus”, “Mary Celeste” ve “Atalanta” adlı gemiler sırayla yok olmuşlardı, hem de hiçbir iz bırakmadan.

Üçgen şeklindeki bu alan içinde sayısız gemi deniz tarafından yutuldu, ya da “Rosalie” gibi hiçbir neden göstermeksizin mürettebatı tarafından terk edilmiş olarak bulundu Bu olaylar, o uğursuz 5 Aralık gününden sonra devam etti. Üçgenin esrarını çözmeye çalışanların başında gelen araştırmacı – yazar Charles Berlitz “İz Bırakmadan” adlı kitabında bu esrarengiz bölgede kaybolmuş tam 143 gemi ve uçağın listesini çıkarmıştır.

AKLA YAKIN AÇIKLAMALAR

Charles Berlitz 1974’de yazdığı “Ber- muda Şeytan Üçgeni” adlı ilk kitabında, çe- şitli araştırmacıların kaybolma olayları ile ilgili “mümkün” açıklamalarını dile getirmiştir. İşte bu açıklamaların en ilginçlerinden birkaçı: In- celemek amacıyla gemileri kaçıran UFO’lar: çok eski çağlarda yaşamış, bizden çok üstün bir uygarlığa ait esrarengiz silahların, hâlâ ça- lışır ve kontrol edilemez bir durumda o bölge- de bulunmaları; Amerikan Hükümeti tarafın- dan yapılan askeri denemeler: dördüncü boyut kavramı; zaman boşluğu veya kabaca sihirbazlık.

ÇÖZÜLEN SIR

David Kusche’nin kitabı da “Bermuda Üçgeni’nin Sırrı Çözüldü” adını taşıyor. 1975’de yayınlanan kitap Berlitz’inkinden bir yıl sonra piyasaya çıkmıştır. Yazara göre, üçgenin içinde meydana gelen kaybolma olaylarının hiçbiri dünyanın herhangi başka bir yerinde meydana gelen olaylardan daha esrarengiz değildir. Kristof Kolomb’dan başlayarak, o günden bu yana meydana gelen bütün kaybolma olaylarını tek tek ele alarak büyük bir titizlikle incelemiş ve hepsine akılcı, gerçekçi açıklamalar getirmiştir. Kusche’ye göre Kolomb’un bizzat kendisi de, pusulaların geceleri garip şekilde bozuımalarının, basit de olsa bir açıklamasını yapmıştır. Nitekim Kolomb günlüğünde, “Bu olay Kuzey Yıldızı’nın hareket etmesiyle meydana gelmiş, pusula ibreleri hareket etmemiştir” diye yazmıştır. “Avenger”lerin kaybolmalarına gelince; Kusche bunların arka arkaya gelmiş talihsiz raslantılar olduğunu iddia etmektedir. Pilotlar henüz öğrenci idiler ve aletleri iyi tanımıyorlardı. Soruşturma komisyonunun araştırmalarına göre ekibin komutanı Teğmen Taylor, o gün rahatsız olduğu için kendi yerine göreve başkasının gönderilmesini istemişti. “Martin Mariner’in düşmesine de komutanın mesajında belirttiği rüzgârlar neden olmuş olabilir.

Yukarıdaki haritada, Bermuda, Florida ve Portorico ara- sinda kalan “Üçgenin yeri gösteriliyor.

Kusche hayalci yaklaşımların hiçbirini kabul etmemekte ve dünya üzerinde “Şeytan Üçgeni” gibi daha pek çok tehlikeli bölgenin bulunduğunu vurgulamaktadır. Örneğin Japonya’da Iwo Jima yakınlarında deniz kazalarının yoğun olduğu benzer bir bölgenin varlıgindan söz ediyor. Ve okuyucularına hatırlattığına göre dünyanın diğer denizlerinde akıntılar, şiddetli rüzgarlar v.s. yüzünden meydana gelen kaybolma olaylarının yüzdesi çok daha fazladır. Ama her şeye rağmen kitabi yeteri kadar ikna edici bulunmamıştır. Yani okuyucular Berlitz’in “Imkânsız” açıklamalarını, Kusche’nin akılcı açıklamalarına tercih etmişlerdir.

Alttaki yazı orijinal İtalyanca ve bazı Tay serilerinde basılmış olan yazıdır.

MAĞAZADAKİ HAZİNE

“Gimbell Mağazaları”, New York’a gelen bütün turistlerin uğramadan geçemedikleri ilginç yerlerden biridir. Bunlar dünyanın en büyük mağazaları olmakla övünürler ve haksız da sayılmazlar. Gerçekten de mağazaların yer aldığı dev binalarda “iğneden ipliğe” kadar her şeyi bulmak mümkündür. Bu eski reklam sloganına sadık kaldığını göstermek için 1981 yılının sonbaharında “Gimbell Mağazaları” vitrinlerinde olağanüstü bir mal sergiledi: 25 Haziran 1956’da “Cape Cod”da batan ”Andrea Doria” adlı İtalyan transatlantiğinin hazinesi. “Gimbell Mağazaları”, yirmi yılı aşkın bir süreden beri 75 metre derinlikte yatan geminin kasasını çıkarmak için çalışmalara girişti. Bu iş milyonlarca dolara mal oldu. Ayrıca birsürü de yasal sorunlara yol açtı. Zira kasada bulunan değerli eşyalardan çoğunun sahipleri henüz hayattaydı. Ama bu olay öylesine yankı yarattı ki, sonunda “Gimbell Mağazaları” araştırmalar için yaptığı masrafları fazlasıyla çıkardı.

Bu maceramızda sözü edilen batik gemilerin çıkartılması olayı, sadece romancıların ya da hikâye yazarlarının birer hayal ürünü değildir. Yeni teknolojik bulgular, insanoğlunun en eski düşlerinden biri olan “define bulma” hayallerinin gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır.

EFSANEVİ HAZİNELER

Batık ya da gömülü bir hazine bularak bir anda hayatının seyrini değiştirmek, kulübeden çıkıp saraylarda yaşamak düşüncesi, her ulustan maceracı ruhlu insanları eskiden beri cezbetmiştir. Halkın hayal gücü, altın ve elmasların çöldeki kum kadar bol olduğu; değerli taşların tıpkı toprakta yetişen otlar gibi bereketli olduğu efsanevi yerler yaratmıştır. Binlerce İspanyol fatihi, Altın Adam’ın ülkesi “Eldorado”yu bulabilmek için Güney Amerika’yı karış karış aramıştır. (Martin Mystere’in bu konuyla ilgili bir macerasını daha ileride yayınlayacağız.)

Sir Walter Raleigh, Amazon bölgesinde altın şehir “Manoa’yı aramış, Ponce de Leon “Gençlik Pınarı’nı bulabilmek umuduyla Florida ve civarındaki adaları keşfe çıkmıştır. Bazı yürekli kişiler ise “Süleyman’ın Hazineleri’ni ve “Cibola’nın Yedi Altın Kenti’ni bulabilmek için yıllarını harcamıştır. Bazılarının şansı yaver gitmiştir. Örneğin Marco Polo, masal ülkesi Katai’in zenginliğini gözleriyle görebilmiş, Heinrich Schlieman Homeros’un kitabında yazdıklarından faydalanarak Çanakkale civarındaki Truva kenti harabelerinde “Kral Priamos’un Hazinesi’ni bularak ülkesine kaçırmayı başarmıştır. Ama çoğu hazine avcılarının ömrü boş hayaller peşinde koşarak geçti. Tek tesellileri her ülkede ve her devirde romanlara konu olmaktı.

HAZİNE ARANIYOR

Oak Island hazinesinin çıkarılması için 1795’den 1942’ye kadar beş ayrı araştırma şirketi kurulmuş (kahramanımız ileride ilgileneceği için bu konuya fazla değinmiyoruz) ve ortakları kısa zamanda iflasa sürüklenmişti. Hazine aramak aslında büyük tehlikeleri olan bir iştir. Bu yüzden 1971’de “Hazine Arayıcıları” sendikası kuruldu. “Prospector’s and Treasure Hunter’s Guild” adı verilen bu sendika, kayıt ücreti olarak bir dolar ve yıllık aidat olarak da beş dolar karşığında üyelerine gizli hazineler hakkında son haberler veriyor, ayrıca üyelerinin araç ve gereç (dedektör, kazma, kürek, özel çekiçler, vb.) ihtiyaçlarını özel indirimlerle karşılıyor. Bunun dışında üyelerine her yil Amerika’da tertiplenen konferanslara katılma olanağı sağlıyor.

Eger bahçenizde bir hazine aramak istiyorsanız (bahçeniz yoksa evinizdeki bir çiçek vazosu da olabilir; hiç belli olmaz) siz de buraya üye olabilir ve sizinle aynı merakı paylaşan bir sürü yeni arkadaş edinebilirsiniz. Sendika üyelerinin sayısı 3500’dür. Bunların arasında iki yıl önce ölen ünlü aktor John Wayne’de vardı. Uzmanların yaptıkan bir incelemeye göre ülkede varlıkları kesinlikle saptanan ama bugüne kadar şu ya da bu nedenle gün işığına çıkartılamamış hazinelerin değeri 4 milyar dolara ulaşmaktadır. İşte “People’s Almanac” dergisinde yayınlanan varlığı kesin hazinelerin listesi Dilerseniz hemen aramaya başlayabilirsiniz.

–Breyfogle madeni:
1852’de üç altın arayıcısı tarafından bulundu ama kesin yeri öğrenilemeden araycıların üçü de öldüler.

–John Dillinger’ın çantası:
1930’lu yillarda ünlü Amerikalı gangster Dillinger tarafından Wisconsin’de saklandı ve bir türlü bulunamadı. İçinde en az 200.000 dolar bulunduğu sanılıyor.

–John Mullinen hazinesi:
18. yüzyıl sonlarında Mullinen ile 100 kişilik çetesinin soygunlardan elde ettiği ve New Jersey’de gizlediği söylenen hazinesi hálá bulunamadı.

–Hollandalının madeni:
100 milyon dolar değerinde olduğu söylenen bu madenin Arizona’daki Superstition Dağları’nda olduğu ileri sürülüyor.

–Karasakalın hazinesi:
New England civarındaki üç ayrı adada saklı olduğu tahmin ediliyor.

–Jean Lafitte’in hazinesi:
Üç ayrı yerde olabileceği söyleniyor.

–Kaptan Kidd’in definesi:
Üç ayrı yerde olabileceği söyleniyor. İyi şanslar!

BİLİM, HAZİNE ARAYICILARININ HİZMETİNDE

Bu sayımızda sözü edilen, İngiliz yolcu gemisi “Lusitania” ile ilgili araştırmalar satırı satırına doğrudur. Martin Mystere tarafından uygulanan sistemlerin sadece bir kısmı hayal ürünüdür. Adı geçen cihazlara gelince, bunlar da gerçekten mevcuttur. Ne var ki batik gemilerin yer tespiti için programlanmaları mümkün olmakla birlikte, bu amaçla hiç kullanılmamışlardır.

Truva kralı Priamos’un Louvre Müzesi’nde bulunan Brygos kupasındaki tasviri.

Bu arada araştırma gemisi “Steel Claw” hakkında da bazı açıklamalarda bulunmadan geçemeyeceğiz. “Çelik pençe” adını taşıyan bu gemi, 1930’da batık definelerin aranmasında kullanılan İtalyan gemisi “Artiglio” ya ithafen yapıldı. Bugüne kadar en parlak başarısı, “Egypt” hazinesini bulmak olmuştu. 1922’de batan bu gemiden tam 3,5 milyon dolar değerinde altın çıkarıldı. “Artiglio” nun mürettabatı ve kaptanı Fortunato Sodini pek çok karmaşık, batik gemi arama aletlerinin mucidi olmuşlardır. Bugün bile deniz altı araştırmalarında bu aletlerden yararlanılır.

MARTİN’İN ÇOK MERAKLISINA

Lusitania’nın Batırılması: Komplo Mu Facia Mı? Evet, belki Lusitania’nın 1258 yolcusunun ve 701 mürettebatının bile, 1 Mayıs 1915 günü New York’tan Atlantik Okyanusu’na açıldıkları bu son yolculuklarında tarihin akışını değiştireceklerinden haberleri yoktu. 1. Dünya Savaşı’nın en buhranlı günlerinde hedefleri İngiltere’nin Liverpool limanı idi. Üstelik Almanya’nın denizaltı savaşı ile İngiltere’yi kuşatmaya çalıştığı, İngiltere’ye yardım götürdüğünden kuşkulandığı tüm gemileri batırdığı, deniz yolu ile İngiltere’ye ulaşmanın adeta intihardan farksız olduğu bir ortamda gayet cesurca bir yolculuktu bu. (Tarihistan) (Link)

Bermuda Şeytan Üçgeni: Efsane mi, Gerçek mi? Bermuda Üçgeni bölgesi, Atlas Okyanusu’nun en derin yeri olan Porto Riko Çukuru’na (derinliği 8400 metreyi aşıyor) ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla bu bölgede kaza geçiren gemilere ya da uçaklara ait hiçbir iz bulunamamasının nedeni derin sular olabilir. (Tubitak Bilimgenç) (Link)