GENÇLİK PINARI

7.öykü
Lal KM 2-3. cilt/7-8-9.sayı
Senaryo: A. Castelli
Çizimler: F. Bignotti
Kapak: G. Alessandrini
İlk yayın tarihi. Ekim 1982

Lal KM 2. cilt. 7.sayı. Ocak 2008
Lal KM 2. cilt. 8. sayı. Ocak 2008
Lal KM 3. cilt. 9. sayı. Mart 2008

Lal KM Serisi
lal 7/Avrupa’yı Keşfeden Adam-33. s. başlar (64 s). KM 2/3 de 227. sayfadan başlar.
lal 8/Gençlik Pınarı-3.sayfadan başlar (96 s). KM 2/4 .
Lal 9/Gençlik Pınarı-34.sayfada biter (32 s). KM 3/1.
Toplam 192 sayfa.

Tay İlk Seri 6. sayı
Tay İlk Seri 7. sayı
Tay İlk Seri 8. sayı

Tay İlk Seri
Tay İlk 6/Gençlik Pınarı-65.sayfadan başlar-(33 s).
Tay İlk 7/Gençlik Pınarı-3.sayfadan başlar-(95 s).
Tay İlk 8/Gençlik Pınarı-3.sayfadan başlar-64. s. biter (62 s).
Toplam 190 sayfa.

Tay Büyük Albüm Serisi 1

Tay Büyük Albüm Serisi
Tay Büyük /Gençlik Pınarı-101 s. başlar 290 s. biter
toplam 189 sayfa.

Martin’in yaşlı meslektaşı Prof. Von Hansen bir belge bulur. Bu belgeye Vatikan Arşivlerinde tesadüfen rastlamıştır. Soluğu doğruca Martin’in yanında alır, çünkü güvenebileceği en iyi araştırmacı arkadaşı Martin’dir. Belge, 1140 yılında Rahip Johannes tarafından Papa’ya yazılmıştır. Rahip bu mektupta Gençlik Pınarı’nı bulduğunu yazıyor. Ama pınarın peşinde olan biri daha vardır. Henry De Leon. Konu Martin’e göredir. Düşünmez bile. Martin ve Von Hansen’in Gençlik Pınarı’nın peşinde olduğunu anlayan De Leon, kahramanlarımıza önce baskı yapar sonra da peşlerine adamlarını takar. Mücadele artık başlamıştır. İzlerini kaybettirip, Everglades bataklığına girerler. Pınara çok yaklaşmışlardır.Ama De Leon’un adamları izlerini bulur…

Victor Wolfgang Von Hagen
Don Juan De Leon

Yazar; 1985 yılında ölen keşif yazarı, Antrapolog ve Arkeolog Victor Wolfgang Von Hagen’ı anmak için Von Hansen ismini kullanmıştır. Von Hansen’i başka maceralarda da göreceğiz. Ayrıca diğer bir gönderme de milyarder Henry De Leon tiplemesidir. Don Juan Ponce De Leon Yeni Dünyayı arayan bir tarihçidir. 1493’de Kristof Kolomb’la beraberdi ve 1521’de Küba’da öldü.

Bu öyküde kendi görünmese de Mister No’nun adı geçiyor. Von Hansen, No’dan bahsederek; De Leon’un çok parasını aldığını ve ‘özel bir havayolu şirketi’ kurduğunu söylüyor (Mister No’nun parayı nereden bulduğunu da öğrenmiş oluyoruz).

Von Hansen, popüler Alman araştırmacı Erich Von Daeniken’in kitaplarını “umpah ” olarak tanımlıyor (Kızılderili dilinde bok). Daniken’e göre uzaylı istilacılar uygarlığımızın temellerini atmıştır. Castelli, sınırını koyarak bu fikirden uzak olduğunu hissettiriyor.

Ölümsüzlük peşindeki insanoğlu gençliğe ulaşabilecek mi?. Martin yaptığı işten pek de memnun değildir. ‘Doğru mu’ sorusunu sormaktadır kendisine. Ya uzun yaşam bazı sorunlar yaratıp insanlığın sonunu getirirse?..

Kaloosa’lar
Takesta’lar

Macera, tarih ve kültürel gezi başlamıştır. Everglades Milli Parkı, Seminol Kızılderilileri, Kaloosa yerlileri, Ais’ler, Takesta’lar, Okaloacoochee bataklığı. Castelli bize bunlarla ilgili bilgiler verir (yazının bitiminde bu konuda bağlantılar bulacaksınız).

Everglades Milli Parkı

Bir sonraki kitabın 9. sayfasında bir yeni baskı düzeltmesi görüyoruz. Kut Humi sakalsız. İlk baskıda saçlı sakallı idi. Bir de öykünün son 3 sayfasında bilgisayarın tüm çizimleri yenilenmiş. Yeni baskıda ‘Martin Mystere ve Gizemleri’ bilgi yazısı yok (ama siz yazının sonunda bulacaksınız).

Martin meraklılarının çok sevdiği öykülerden biri. Özellikle Türkiye’de Atlantis olarak çıktığı yıllarda çok sükse yapmış ve Martin fanatikleri yaratmıştı. Bu öykü bir macera kitabı olmaktan çok iyi bir tarih yada iyi bir seyahat kitabıdır. Özellikle çizerin Bignotti olması bunu daha da perçinliyor. Bignotti’nin o yumuşak çizimleri okumayı daha da keyiflendiriyor.

Martin “İlerledikçe içimde bir şüphe beliriyor, Vincent…Yaptığımızın doğru olduğuna emin misin?”
Van Hansen “Çıkar baklayı ağzından. Ne demek istiyorsun.?
Martin “Gençlik pınarı gerçekten varsa, kimsenin onu bulmaması daha doğru olmaz mı?”
Von Hansen “Pöh…Daha iyi açıklar mısın?”
Martin “Düşün dostum…İnsanlığın başına gelecekleri düşün!..”

Alttaki yazı orijinal İtalyanca ve bazı Tay serilerinde basılmış olan yazıdır.

RAHIP JOHANNES’İN ÜLKESİ

“Uçsuz bucaksız, geniş topraklar… Büyük, gelişmiş kentler… Köpek iriliğinde karıncalar… Bu dev karıncaların koruduğu ve hiç kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği, altından yapılmış dağlar…”

Bunlar, XIV. yüzyılda yazılmış ve hayali bir İngiliz gezginin yolculuklarını anlatan “Sir John Maundeville’in Seyahatleri” adlı kitaptan alınmış, “Rahip Johannes’in Ülkesi”ni tanımlayan ilginç satırlar. Rahip Johannes’in ülkesi efsanesi bu kitabın yazılmasından iki asır önce ortaya çıkmıştı. Ortaçağ Avrupası, bu efsanevi hükümdarın, müslüman ülkelerin ötesinde bir hıristiyan devleti kurduğuna inanıyordu. Nitekim 1165’de, Bizans imparatoru Manuel’e, Rahip Johannes imzalı bir mektup ulaştı. Rahip mektubunda, Papa’ya ve imparatora olan sadakatini belirtiyor ve “denizlerin ötesindeki hiristiyan ülkesi”nin harikalarından söz ediyordu.

Bu ülkeye gitmek öyle sıradan bir macera değildi. Bu topraklar dev karıncaların yanı sıra, sadece görüntüleri bile insanı ürperten ilkel kabileler tarafından korunuyordu. Boynuzları olan bu insanlar konuşamıyor, buna karşılık garip sesler çıkartıyorlardı. Ayrıca insan eti ile beslenen ve ölen yakınlarını dahi yiyen yamyam cüceler de vardı. Babil’den Hindistan’a kadar uzanan bu geniş topraklardaki 72 kralın, Rahip Johannes’in emrinde olmaları, onun gücünün bir kanıtı idi. Ayrıca büyük bir orduya sahipti. Her biri 10.000 atlı ve 100.000 piyadeden oluşmuş sayısız birlikleri vardı. Sahip olduğu servetin miktarını bilmek mümkün değildi. Elmaslarla bezenmiş sofrasında her gün 30.000 kişi yemek yer, sağında 12 başpiskopos, solunda ise 20 piskopos yer alırdı. Rahip Johannes safirden yapılmış bir tahtta oturur ve semender derisinden elbiseler giyerdi. Ayrıca emrinde her zaman savaşa hazır, ağır silahlı süvarilerin yönettiği uçan canavarlar vardı.

Tebaasının iyi niyetli olduğunu bilmesine rağmen Rahip Johannes, yine de emin olmak için zaman zaman iyileri kötülerden ayırmasına yardımcı olan sihirli bir aynaya başvururdu.

EFSANENİN DOĞUŞU

Efsaneyi yayan büyük bir ihtimalle Gebal’li (bugünkü Lübnan) Piskopos Ugo’dur. 1145 yıllarında Nasturiler (İsa Peygamberi hem Tanrı, hem de insan olarak kabul eden bir hıristiyan mezhebi) Moğol cengâveri Yeh-Lu Ta-Shih’in çevresinde birleştiler ve Piskopos Ugo bu barbar topluluğu sadık hıristiyanlar olarak takdis etti. Bu efsanenin gerçekliliğini kanıtlayan tek belge olan İmparator Manuel’e yazılmış mektubun birçok otantik kopyası çıkarılmıştır ve bunlardan bir tanesi bugün British Museum’ dadır. Açık olmayan nedenlerden dolayı bazılarının bu efsane ülkesinin varlığını inandırıcı kılmaya çalıştığı görülür. 1221′ e kadar Rahip Johannes’den pek söz edilmez. O yıllarda Acri (bugün İsrail’de ki Akkâ kenti) Piskoposu, Papa’ya yazdığı mektupta David adlı bir kraldan (muhtemelen Cengiz Han) bahseder. Bu kral, Rahip Johannes’in torunlarından sayılıyordu. Marco Polo’nun anlattıkları ise durumu daha da karmaşık bir hale soktu. Dediğine göre XIII. yüzyıl sonunda rastladığı Ung Han (o sırada bulunduğu bölgenin Moğol hakanı) Rahip Johannes’in ta kendisi idi.
XIV. yüzyılda bu esrarengiz ülkenin bulunduğu yerle ilgili söylentiler, Çin’ den Habeşistan’a kaydı. Zamanın bilim adamları “Johannes” adının aslında “Zan” kelimesinden türediğini, bu kelimenin de Etyopya krallık ünvanı olduğunu söylediler.

Etyopya IV. yüzyıldan beri hıristiyanlığı kabul etmişti ve efsaneler açısından çok zengin bir ülkeydi. Son İmparator Haile Selasiye, Hz. Süleyman ve Saba Melikesi’nin soyundan geldiğini ve ünlü “evlilik halkası”nın kendi imparatorluk hazineleri arasında olduğunu açıklamıştı. Martin Mystere’in bu macerasına ilham kaynağı olan varsayım da tamamen hayal ürünüdür.

GENÇLİK PINARI

Rahip Johannes’in ülkesinde tüm servetinden daha değerli olan bir şey vardı ki, bu da “Gençlik Pınarı” idi. Herkese açık olan bu pınarın suyu insanlara dinçlik ve gençlik veriyordu. Hatta Rahip Johannes’in kendisi de bu pinarin suyunda yıkanmıştı ve tam 562 yaşındaydı.

Yazımızın başında sözünü ettiğimiz hayali gezgin Sir John Maundeville, bu pınara Asya’da rastladığını ve suyunda yıkandığını söyler. Ama gerçekte bu konuyla ilk kez ilgilenen kâşif Don Juan Ponce de Leon’dur. Ne var ki De Leon “Gençlik Pınarı”nı Asya’da değil, Yeni Dünya’da aramaya kalkışmıştır.

Ponce de Leon 1493’de Kristof Kolomb’un yanındaydı. Onunla birlikte Espanola’ya, yani bugünkü Haiti’ye kadar geldi. Burada yerlilerden, insana gençlik veren sihirli bir pınarın varlığını öğrendi. Aslında pınarın yeri kesin olarak belli değildi. Her kabile ayrı bir yer gösteriyordu. Kimine göre Bimini’de (Bahama), kimine göre ise Haiti’de idi. Bazıları da Kü- ba’dan, Güney Amerika’nın kuzey kıyılarında bir yerden, Florida’dan söz ediyorlardı. Bütün güçlüklerine rağmen Ponce de Leon araştırmalara girişti. Portorico’ dan Florida’nın doğu kıyılarına gitti. Bütün yarımadanın etrafını dolaştı; daha sonra güneye doğru inerek Küba’ya vardı; oradan da Bahamalar’a geçti. Bu gezileri bir sonuç vermeyince, yenik ama umudunu kaybetmemiş olarak Portorico’ya döndü. 1521’de yeniden yola çıktı, fakat bu defa yolculuğu kısa sürdü ve Florida kıyılarında yerliler tarafından okla vuruldu. Bu olay onun sonu oldu ve yaralı olarak sığındığı Küba’da, birkaç hafta sonra öldü.

Rahip Johannes’in Portekizli kartograf Diego Homem tarafından yapılmış hayali resmi.

Zamanın tarihçilerinin çoğu (bunların arasında Gonzalo Fernandez de Oviedo da var) Ponce, De Leon’u saf insan örneği olarak tanımladılar. Gerçekte bu cesur kâşif “Gençlik Pınarı”nı bulamamıştır, ama Bahama Kanalı’nı keşfetmiştir (ilerki yıllarda Küba ve İspanya arasında mecburi rota oldu) ve buradaki yerli kabileler hakkında önemli bilgiler vermiştir. Portorico’daki mezar taşında şunlar yazmaktadır: “Burada yaptığı işler, adından büyük olan bir ASLAN (Leon) yatmaktadır

Don Juan De Leon: Hispanyola’nın fethedilmesine yardım ettikten sonra oraya yerleşti. Yerli halkın Borinquen (bugün Porto Riko) adında zengin bir yer olduğu söylentilerini duyduktan sonra, sözü edilen bölgeye gitmek için kraliyetten izin aldı. 1508 yılında Porto Riko’da ilk yerleşim yeri Caparra’yı kurdu.

Beyaz Adamdan önce Florida: Yaklaşık MÖ 1000 yıllarında, Florida’ya tuhaf bir Kızılderili kabilesi yerleşti. Bu ilk sakinlere, İspanyol kaşifler tarafından sonradan, Ais veya Ays (Ah-es) adı verildi. Ais Kızılderilileri yerlilerdi ve daha sonraki bir tarihteki Seminole Kızılderilileriyle karıştırılmamalıdır. Ais’ler küçük göçebe gruplar halinde yaşıyorlardı ve kamp kurmak için nehir boyunca çeşitli önemli yerleri seçiyorlardı.