123. öykü
orijinal. 187-188- 189. sayı
Lal Yeni Seri. 20-21-22. sayı
TAŞ LAHİT-SABA KRALİÇESİ

Senaryo: Paulo Morales
Çizimler: Paulo Morales ve Fabio Grimaldi
Kapak: G. Alessandrini
İlk yayın tarihi. Ekim, Kasım, Aralık 1997

Lal Yeni seri. Sayı 20. Taş Lahit. Kasım 2003
Lal Yeni seri. Sayı 21. Saba Kraliçesi. Aralık 2003
Lal Yeni seri. Sayı 22. On Şehir İçin 10 Bilmece. Ocak 2004

Hazırlayan: eankara

Öykü: Öykümüz, 1944 yılı Varşova’sında başlar. Yetenekli bir psikometrist olan Stefan Ossowiecki , bir taş heykelciğe dokunarak Şems Lahdi’nin gömülü olduğu yerin izini sürmeyi başarır. Elli yıl sonra, 1997’de New York’ta torunu Maria, büyükbabasının geçmişte başardığı deneyi tekrarlamak için kaçırılır. Ancak Maria, Şems lahitine gömülen Saba Kraliçesi Belkıs’ın reenkarne’si haline gelir ve çok ciddi bir şok yaşar. Perişan haldeki Maria kaçmayı başarır, içgüdüsel olarak Martin Mystere’in evine gelir ve burada ‘modern’ Kral Süleyman, Java ile tanışır…
Özellik: Aslen mimar olan Fabio Grimaldi ile Morales‘in üçüncü ortak öykü çizimi. Önceki ikisi şunlardı: ‘Kum Kitabı’ ve ‘Rahip Dodgson’un Saplantısı’. Grimaldi, toplamda 27 Mystere ve 1 Nathan Never çizmiş başka bir ustadır.
Seba Melikesi hem İncil’de, hem de Kur’an’da anlatıya konu olmaktadır. Morales’in ilham aldığı versiyon İslami olandır.
İsimler: Java, Diana Lombard, Stefan Ossowiecki, Haham Wrobel, Witold Balcer, Matteo Ossowiecki, Vlad Balcer, Maria Ossowiecki, Ezechia Wrobel, Von Heurath, Rashid, Travis, Bayan Wyman, Saba Kraliçesi.
Mekanlar: Polonya, Varşova, Güney Yemen, Sirwah, New York, Kaliforniya, İsrail, Kudüs.

MARTİN’İN ÇOK MERAKLISINA

Martin’in çok meraklısına bölümü; Efsanevi ÇizgiRoman sitesi, Çizgi Diyarı yazarlarından olan eankara tarafından hazırlandı. Eğer kendisini darıltmaz isek, böyle şahane yazılara devam edeceğini umuyoruz. Bu arada, bende varım diyen yazarları da bekliyoruz.

Biz tam yazıyı yayına hazırlanırken kötü haberi aldık. Martin ve arkadaşları babasını, ÇizgiRoman dünyası, ağabeyini kaybetti. ÇizgiRoman’ın büyük ustası; Martin Mystere‘nin babası, Mister No ve Zagor öyküleri de yazmış olan Alfredo Castelli vefat etti. Bize yaşattıkların için teşekkürler ediyoruz sana..

İtalya’nın çizgi roman dünyasının önemli sanatçılarından olan Alfredo Castelli, sadece bu maceralara hayat vermekle , senaryolarının büyük kısmını yazmakla kalmayarak , yazılan maceraların ‘’ kontrol ’’ aşamasında da önemli rol oynamaktadır. Castelli , İtalya’da sevilen ve düşünceleri merak edilen, çizgi roman dünyasının önemli düşün ve sanat adamlarından biri olarak , sık sık çeşitli yayın organlarıyla yaptığı söyleşileriyle Java konusuna da değinmiştir. Bu açıklamalarında Java’yı uzun uzun tanımlarken , usta sanatçı ‘’ Martin bilimdir , Java doğanın gücüdür ‘’ tanımını yapar.

‘’ Taş Lahit ‘’ ve devamı olan ‘’ Saba Kraliçesi ‘’ maceralarının , Java’nın bir başka özelliği de yer alıyor. İlginç homurdamaları , olağanüstü sezgi gücü ve acı kuvvetinin yanı sıra, Java bu kez imkansız bir aşk öyküsü içinde yer alıyor. Öyle bir aşk öyküsü ki , M.Ö. dönemlerden günümüze gelen , adeta çok önemli ‘’ reenkarne ‘’ olayı içinde kendisini bulan tarihsel bir kişilik var , Java’nın karşısında.

Java ve Maria

Martin maceraları meraklılarının çok iyi bildikleri gibi , bu sadece bir aşk öyküsü değil tabii. Bu birbirinin devamı iki macera okunurken , Yemen ve çevresi merkezli olarak ; tarihi ( hem kültürel, hem dinler, hem de sanat tarihi ) , coğrafi , felsefi , arkeolojik , hatta parapsikolojik bir çok özellik gerçek yaşamdan yansımalarla karşımıza geliyor. Durum böyle olunca , bu özelliklerin her birini gözden geçirerek , bir kez daha Martin Mystere okurlarının nasıl bilgi bombardımanı karşısında olduklarını irdelemiş olacağız.
Not: Bundan sonra , bu yazıdaki açıklamada , ‘’ Taş Lahit ‘’ ve ‘’ Saba Kraliçesi ‘’ maceraları, kısaca ‘’ Martin Maceraları ‘’ olarak geçecektir.


BİR BÜYÜK SANATÇI : PAOLO MORALES
‘’ Taş Lahit ‘’ ve devamı olan ‘’ Saba Kraliçesi ‘’ maceralarının hem yazarı hem de çizeri , oldukça önemli bir sanatçı , Paolo Morales (Roma, 23 Ağustos 1956 – 16 Ocak 2013) . Morales , bir çok senaryo ve hikaye yazısı yazmasının dışında , büyük ilgi toplayan filmlerde ünlü yönetmenlerle çalıştı , storyboard çalışmaları yaptı. Örneğin , yönetmen Coppola’nın ‘’ The Godfather ( Part III ) ‘’ , yönetmen Scorsese’nin ‘’ Gangs of New York ‘’ filmlerinde , hep onun çizim işleri bulunuyor. Ancak , Morales’in sanat yaşamında Martin maceralarının yeri bir başka. Nitekim , ölümünden sonra anısına açılan sergide , Bonelli tarafından yayınlanan 50 adet orijinal eseri yer aldı.
Morales , Martin Mystere maceralarında senaryo yazarı olarak , ilk defa ‘’ Taş Lahit ‘’te görev aldı. Ama , Martin serisinde bu maceradan çok daha önce , ‘’ Beyaz Gözlü Çocuklar ‘’ ile çizer olarak bulunmaya başlamıştı. Çizimleri , serinin sevilen çizeri Alessandrini’den farklar içeriyordu , ama onun bir taraftan da aklı bu maceralara senaryo yazmaktı. Maceraları okuyanlar , onun katman katman bilgi dolu dahiyane senaryolarını , çizimleri eşliğinde okuyarak büyük ilgi gösterdiler.

Morales’in çizimiyle Martin. 2014 yılında, sergide yayınlanan resimlerden biri,

Morales , kendisiyle yapılan bir söyleşide , ‘’ Martin Maceralarını değiştirme imkanınız olsa , serideki karakterler için ne gibi değişiklikler düşünürdünüz ? ‘’ sorusuna , her bir karakter için , detaylı olarak , uzun bir açıklama yapmış.
‘’ Martin’in temel özelliklerini hala mükemmel buluyorum. İronik bir Indiana Jones, biraz konuşkan, en inanılmaz durumlarda bile kaygısız, imkansızla temas halindeki yüzlerce maceraya rağmen hâlâ şüpheci. Ama elbette bugün onu yeniden icat edecek olsaydım, ana karakterler arasında sadece şakalardan değil, aynı zamanda önemli faktörlerden oluşan bir çatışma yaratırdım. Örneğin: Diana çekici ama aynı zamanda kendisinden çok daha yaşlı, Martin’in akıl hocasıydı ve ölmüş ebeveynlerinin yakın arkadaşı olan bir adamla ilişkisi olacaktı. Java ikiye bölünmüş bir adam olacaktı (Greystoke’daki Tarzan gibi ama aynı zamanda biraz Doktor Jekyll gibi), hayvani davranışları nedeniyle Martin için her türlü sorunu yaratan, birkaç kez psikiyatri hastanesine zorla yatırılma veya hapishanede hapis cezasına çarptırılma riskini taşıyan, ancak özel ilkel duyarlılığı veya olağanüstü gücü sayesinde hikayenin önemli anlarında ona yardımcı olan. Travis yalnız kalacak ve Martin’le olan işbirliğinin bedelini ağır bir şekilde ödeyecekti. Meslektaşları polisler , onu sihirbazlara ve büyücülere inanan garip bir adam olarak görecek ve kalın kafalı üstlerinin azarları onu çoğu zaman Martin ile kendi dünyası arasında seçim yapmak zorunda bırakacaktı. Orlof ise klasik bir kasırga, iki yüzlü bir karakter olarak , Martin’in en iyi arkadaşı, çekici ve hoş, anlatılamaz sırlar saklayan biri olacaktır. ‘’
Morales her fırsatta , ’’ Castelli büyük bir cömertlik göstererek son yıllarda MM’nin hikayelerini onunkinden çok farklı bir anlatım tarzıyla yazmama izin verdi ’’ demiştir. Nitekim Alfredo Castelli , Morales’in ölümü üzerine şu açıklamayı yapar ; ‘’ Morales, serinin gelecekteki gelişiminin ana mimarı olabilirdi. ‘’
Sanırım Martin okurlarını hüzünlendirecek bir cümle , onun bu maceraları ne kadar sevdiğini kanıtlıyor . Şöyle demişti Morales , Martin maceralarının İtalya’daki 30. yıl kutlamalarında ; ‘’ Martin’i 30 yıl daha yazmaya ve çizmeye devam etmeyi umuyorum. ‘’


TARİH SAHNESİNDE YEMEN VE MACERALARDAKİ KARAKTERLER
Taş Lahit ve Saba Kraliçesi maceralarında Saba uygarlığı konu edinmektedir. Bölgeye baktığımızda , modern tarihçilere göre bu uygarlığın kalbinin Marib ve Sirwah civarındaki bölgede , yani şimdiki Yemen ülkesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Daha sonra buralarda yaşayan insanlar yerleşim alanlarını Kuzey Arabistan’ın bazı bölgelerine ve günümüz Etiyopya’sındaki Afrika Boynuzu’na kadar genişletmişlerdir. Nitekim Morales , ustaca yazdığı senaryo ile, bu coğrafyayı çizgi roman karelerine taşımıştır.

Bölgenin tarihsel gelişiminde , birçok farklı uygarlıkların yer aldığı görülmektedir. Kronolojik sırayla , kısaca belirtmek gerekirse ; antik çağlarda, Sabalar bölgede yaşamışlardır. Daha sonra MS 275’de Yahudilik inancına sahip Himyerler bulunmuşlardır. Himyar bir kabile değil, bir kabile konfederasyonuydu. 250 yıl boyunca konfederasyon ve müttefiklerinin birleşik toprakları kuzeyde  Riyad’ın ve kuzeydoğuda  Fırat Nehri’nin ötesine uzanır. Zafar , Himyarite başkentiydi . Ardından Hristiyanlar ve de yedinci yüzyılda hızla yayılan Müslümanlar bu bölgede yaşamışlardır. Dokuzuncu ve onaltıncı yüzyıllar arasında  Resûlîler, Kasîmiler gibi birçok hanedan ortaya çıkar.1800’lere gelindiğinde ülke , Osmanlı İmparatorluğu ile Birleşik Krallık arasında ikiye bölünmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı yönetimindeki Kuzey Yemen bölgesinde İmam Yahya önderliğinde bağımsız kalarak Yemen Zeydi Emirliği kurulmuştur. Sonrasında , bölgedeki çeşitli savaşlar , isyanlar ard arda oluşur ve 1990 yılında modern Yemen Cumhuriyeti’ni oluşur.
Martin maceralarında ana hatlarıyla görülen bu tarihsel arka planda , gerçek hayatta biri biraz farklı özelliklerle var olmuş , diğer ikisi ise varlıkları tartışmalı üç karaktere değinmek gerekiyor. Kral Süleyman , Saba Kraliçesi ve gerçekten de yaşamış olan Stefan Ossowiecki , diğer kurgu karakterlerin arasında , maceralarda ağırlıklı olarak ön planda görülmektedir.
Saba Kraliçesi ve Kral Süleyman: Günümüz tarihçileri tarafından varlığı tartışmalı kişidir. Ancak , Kur’an’da ve İncil’de karşılaşılan Kraliçe , tıpkı Morales tarafından senaryoda ele alındığı gibi , Kral Süleyman’a değerli hediyelerden oluşan bir kervan getirir. Üstelik , bu anlatım detaylı olarak , Yahudi, Yemen ve Etiyopya kaynaklarında benzeri şekillerde görülmektedir. Bir bakıma , Asya ve Afrika bölgeleri açısından en yaygın görülen konulardan olmuştur. Dolayısıyla , Kur’an ve İncil gibi dini kaynaklarda rastlanılan Kral Süleyman yine Morales tarafından Martin macerasına taşınmıştır.
Saba kraliçesi tarafından Kral Süleyman’a kervanlarla hediye getirilmesi olayı , bir çok dini kaynakta bulunmaktadır. Ayrıca , farklı dini kaynaklarda Kraliçe’nin isim farklılığı da görülmektedir.
Eski Ahit’te kraliçenin ismi geçmez ama bazı kaynaklarda ‘bu şekilde değil, böyle değil’ anlamına gelen Mâkedâ olarak anılır. İslam’da ise Belkıs olarak bilinir. Belkıs binti Şerahil olarak da geçer 
Yeni Ahit’te (Luka 11:31) ayrıca Süleyman’ın bilgeliğini dinlemek için dünyanın dört bir yanından gelen, güneyden gelen bir kraliçe olarak tanımlandığına değinilmektedir. (Luka 11:31).

Saba Kraliçesi’nin Kral Süleyman’ın sarayına yaptığı ziyaret, İncil’de geçen kısa ve tartışmasız olaysız bir hikâyeyle anlatılır. Saba Kraliçesi’nin ilk sözü İbranice İncil’de bulunabilir (1 Krallar 10). Kraliçe, Kral Süleyman’ın sınırsız bilgeliği ve Tanrı ile yakın ilişkisi hakkında söylentiler duyar. İlgisini çeken kadın, onunla tanışmak ve sınamak için Kudüs’e gider ve yanında altın, değerli taşlar ve baharat taşıyan develerle dolu kervanlar getirir. Süleyman onunla bir zenginlik gösterisinde karşılaştığında ve bilmecelerinin her birini kolaylıkla çözdüğünde, kraliçe bunalıma girer ve Süleyman’ı Tanrı’nın değerli bir aracı olarak tanır. Ona hediyeler sunar ve Süleyman’da eve dönmeden önce ona arzu ettiği her şeyi teklif eder.
Kur’an’da anlatılan ise daha farklıdır. Hz. Süleyman hüdhüd adlı kuşun getirdiği bilgiler üzerine, güneşe tapan Saba toplumuna ve kadın kraliçesine yine bu kuş vasıtasıyla bir mektup gönderir ve onları hak dine davet eder. Mektubu alan melike kavmine mektup hakkında bilgi verir ve, “Ey ileri gelenler, vereceğim karar hakkında fikrinizi açıklayın; sizin görüşünüzü almadan kesin bir emir vermek istemiyorum!” der. Onlar da güçlü ve kuvvetli olduklarını, istediği emri verebileceğini söylerler. Kraliçe Hz. Süleyman’a açık ve olumlu bir cevap yerine bazı hediyeler gönderir. Bu duruma öfkelenen Süleyman Kraliçe’nin hediyelerini elçileriyle birlikte geri yollar ve onu üzerine yürümekle tehdit eder. Sonunda Hz. Süleyman’ın bizzat ziyaretine gitmek zorunda kalan kraliçe, onun cismanî ve ruhanî gücü karşısında gerçek bir peygamber olduğunu anlar ve daha önce yanlış yolda bulunduğunu itiraf ederek tevhid dinini kabul eder. Yine de bu anlatı , bazı değişikliklerle sayısız efsaneye, hikayeye ve sanat eserine ilham kaynağı olmuştur. 
Stefan Ossowiecki : 1913’te Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü alan seçkin tıp bilimcisi Profesör Charles Richet (1850-1935), aynı zamanda bir uçak mühendisi, psişik fenomenler araştırmacısıydı, tıbbi ve uluslararası barış hareketinde aktif biri olarak Uluslararası barış örgütlerinin bir üyesiydi. Profesör Richet , Fransız parapsikolog Gustav Geley ve Ossowiecki’yi “medyumların en pozitifi” olarak tanımlamıştır. Yaşamı boyunca Avrupa’nın en tanınmış medyumlarından biri olarak tanıtılan Polonyalı bir mühendis Stefan Ossowiecki’nin psişik güçleri Etnolog Stanisław Poniatowski tarafından 1937 yılından 1941’e kadar test edilmiştir. Örneğin , Poniatowski Ossowiecki’ye Paleolitik taştan bir eser vermiştir. Ossowiecki taş aletlerin yapımcılarını tarif etmeye çalıştığında, aletlerin anatomik olarak modern insanlar tarafından yapılmış olmasına rağmen, yaptığı açıklamalarla Neandertallerine benzediğini belirtmiştir. Ayrıca , Ossowiecki arkadaşlarına öldüğünde cesedinin bulunamayacağını söylemiştir.Gerçekten de Gestapo tarafından , 1944’te Varşova ayaklanması sırasında öldürüldükten sonra , cesedi asla bulunamamıştır. Ancak , Ossowiecki’nin gelecekle ilgili bir tahmini gerçekleşmemiştir. Mayıs 1939’da o yıl savaş olmayacağını ve Polonya’nın her iki ülkeyle iyi ilişkiler sürdüreceğini öngörmesine rağmen , bilindiği gibi, 1 Eylül 1939’da Alman birlikleri Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlatmıştır. Bu arada , Martin maceralarında görülenin aksine , iki evlilik yapan Ossowiecki’nin hiç çocuğu olmamıştı.

Stefan Ossowiecki

Konstantin von Neurath : Macerada baskıncı Nazilerin başında olarak görülen von Neurath kişiliğini , Morales yine gerçek yaşamdan almıştır. Ama fiziksel görünümünü ve aldığı görevini değiştirmiştir. 1932 – 1938 yılları arasında Nazi Almanyası’nın Dışişleri Bakanlığı’nı yapan Von Neurath , resimde görüldüğü gibi , macerada çizildiği şeklinden biraz farklı olarak , tek gözlü olmayan biriydi !

Konstantin Von Neurath :

Wendell Philips : 1950’lerde yaptığı kazılarla Antik Saba krallığı ile ilgili eserler ortaya çıkarmış arkeologdur. Hayatı maceralı geçtiğinden , ‘’ Amerikalı Lawrence ‘’ olarak anılmıştır. Arkeolojik kariyerinin dışında Phillips, Umman, Venezuela, Güney Kore, Endonezya gibi ülkelerden petrol imtiyazları alan petrol patronuydu. Yemen ve Umman gibi ülkelerde ilk kazı yapan heyetlerde bulunmuştur . 120 milyon dolarlık servetinden bahsedilmektedir.

Wendell Philips

Bu karakterlerin dışında , Morales tarafından çeşitli atıflar yapılan , tarih sahnesinde yer alan gerçek karakterler ile senaryoya ustaca yerleştirilen kurgu karakterlerin heyecanı daha da artırdığı görülmektedir.


ARKEOLOJİ VE EPİGRAFİ
Martin maceralarında geçen , Yemen ve Etiyopya çevresine ait bölgede önemli arkeolojik kazı çalışmaları yapılmıştır.. Etiyopya’da ilk bilimsel arkeolojik araştırma, 1906-1907 yıllarında Enno Littmann başkanlığındaki Alman Deutsche Aksum-Expedition tarafından, mimarlar Daniel Krencker ve Theodor von Lupke’nin yardımlarından yararlanılarak gerçekleştirilmiştir. Axum’a giderken, kalıntıları bugün hala kısmen görülebilen antik Adulis, Tokonda, Qohaito, Kaskase ve Matarâ bölgelerini incelediler. Axum’da çok sayıda stel, taht, görünen binaların temelleri, mimari ve dekoratif unsurları çizip fotoğrafladılar.

Etyopya’daki arkeoloji çalışmaları

Yemen’deki arkeolojik araştırmalar ise , Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasına kadar başlamamıştır. İlk kazılar, 1928’de Sana’nın kuzeybatısındaki küçük el-Huqqa türbesini temizleyen Alman bilim adamları Carl Rathjens ve Hermann von Wissmann tarafından gerçekleştirildi. MS başlangıç ​​yıllarına tarihlenen bu tapınağın mimari planı zaten uzun bir mimari geleneğe dayanmaktadır.

Martin macerasındakine benzer Yemen’deki arkeolojik kazı bulguları

EPİGRAFİ
Martin maceralarında gördüğümüz , hangi dil olduğu anlaşılmayan , Saba krallığına ait dil ve alfabenin araştırması , gerçekten de uzun yıllar bilim adamları tarafından düşünülen , çözülmeye çalışılan bir konu olmuştur. Zira , hem bilim adamları hem de arkeologlar, antik Yahuda ile Saba Krallığının , Güney Arabistan çevresindeki erken dönem ticaret veya siyasi bağlantılara ilişkin arkeolojik veya tarihi kanıtları bulmak , hiçbir zaman önemini yitirmemiştir.

Saba Krallığına ait parçalar Kudüs’teki müzede

Jerusalem Journal of Archaeology dergisinde yayınlanan bir araştırma, Kudüs’teki Ophel bölgesinde yapılan kazılar sırasında bir kil kavanozun üzerinde bulunan yedi harfli bir yazıtın tam da böyle bir kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor!

Kudüs’te bulunan Saba Menşeyli kavanoz

Kavanozun yazıtına ilişkin yeni çalışma, Kudüs Tapınağı’nda tütsü için kullanılan on bir malzemeden birinin Kudüs’e Saba Kraliçesi tarafından tanıtıldığını gösteriyor. Kavanoz, ilk olarak 2012 yılında Eilat Mazar’ın güneydeki Tapınak Dağı’nın bitişiğindeki Kudüs kazıları sırasında MÖ 10. yüzyıla tarihlenen bir bağlamda keşfedilen yedi kavanozdan biri.
İbrani Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı yeni çalışmada, Dr. Daniel Vainstub, yazıtın Kenan dilinde değil, Saba Krallığı’ndaki Birinci Tapınak döneminde konuşulan Saba dilinin Eski Güney Arap alfabesiyle (ASA) kazındığını savunuyor.

Yazıtın Tercümesi
Vainstub’a göre, [ ]šy ldn 5 adlı kısmi yazıt , ASA dilinde yazılmış üç ayrı kelime içeriyor. İkinci kelime olan “ldn” çok ilgi çekicidir ve bir tür reçine olan “labdanum” kelimesini oluşturan üç harften oluşur. Vainstub, Talmud’u ve diğer antik kaynakları kullanarak labdanum’u, çadırda yakılan özel tütsüyü oluşturmak için kullanılan malzemelerden biri olan onycha ile tanımladı.
Rab Musa’ya şöyle dedi: “Güzel kokulu baharatlar – sakız reçinesi, onicha ve galbanum – ve saf buhur alın, hepsi eşit miktarda. – Çıkış 30:34 (NIV)
Yazıtın bulunduğu büyük Yahuda tarzı saklama kabı, orijinal olarak eski Yahuda’da standart bir hacim ölçüsü olan 30 galon veya 5 efa civarındaydı. Yazıtın ilk kelimesi İbranice het harfine benzemektedir ve Vainstub’a göre kavanozun tuttuğu reçine miktarını belirten 5 rakamını ifade etmektedir. Kavanozun üzerindeki son kelimenin anlamı kesin olmayan üç harf daha var.
Kavanoz İsrail’de yapılmıştı ve boyun yerine katlanmış ağız kenarlı olması o zamanın tipik bir örneğiydi. Yazıt, kavanozun ateşlenmesinden önce ağzın altındaki ıslak kile oyulmuştu; bu, yazının kendisinin kavanoz kadar eski olduğunu gösteren bir kanıttır; bu da “kral Süleyman zamanında Kudüs’te aromatik tütsü bileşenleriyle görevlendirilmiş bir Sabai görevlisinin faaliyet gösterdiğini” akla getirir. Vainstub, Birinci Tapınak İsrail ile antik Saba arasında güçlü bir ticaret olduğunu söyledi.
Vainstub’a göre “Yazıt yalnızca ticari bağları değil, aynı zamanda iki krallık arasındaki yakın ilişkileri de kanıtlıyor.” “Bu, tarihçi Josephus Flavius’un verdiği diğer bilgilerle örtüşmektedir. Josephus’a göre “ilk opobalsamum bitkileri İsrail’e Süleyman’ın saltanatı sırasında krala hediye olarak Saba Krallığı’ndan gelmiş ve bu tarihten itibaren coğrafi ve iklimsel olarak Seba’ya benzeyen iki yerde yerel olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. : En Gedi ve Jericho.”
Times of Israel’e verdiği röportajda Dr. Vainstub, bulunmasından bu yana geçen on yıl boyunca yazıtın şifresini çözmenin neden zor olduğunu açıkladı. “Herkes onun Kenanlı olduğunu düşündü çünkü Kudüs’te bulundu” dedi. “O dönemde İsrail’de herkesin kullandığı yazı eski Kenan ve İbraniceydi. Hiç kimse yazıtın başka bir şey olabileceğini hayal bile edemezdi.”
Vainstub, “Yazıların aynı uzak ataya sahip olmasına rağmen, bugün Kenan yazıtlarıyla uğraşanlar Eski Güney Arap alfabesine (ASA) aşina değiller” demiştir.

Dr. Daniel Vainstub

Vainstub, “Kral Süleyman’ın zamanında idari merkez olduğu bilinen bir bölge olan kavanoz keşfedildi” demiş ve şöyle devam etmiştir.
Dr. Vainstub, yaptığı açıklamada, “Bu kavanozun üzerindeki yazıtın deşifre edilmesi bize sadece Kral Süleyman döneminde İsrail’de Saba dilini konuşan bir kişinin varlığını değil, aynı zamanda o dönemde bölgemizdeki jeopolitik ilişkiler sistemini de öğretiyor. özellikle küpün bulunduğu yer göz önüne alındığında, Kral Süleyman zamanında idari merkez olarak da bilinen bir bölge. Bu, Kral Süleyman yönetimindeki İsrail ile Saba Krallığı arasında var olan geniş ticari ve kültürel bağların bir başka kanıtıdır.” demiştir.
Fotoğraflarda görülen arkeolojik bulgunun üzerindeki harflere bakıldığında , Morales’in Martin maceralarında bizlere gösterdiği harflere çok benzediği görülmektedir. Bu duruma bakarak , Martin maceralarının oldukça titiz araştırma çalışmalarından kaynaklandığı anlaşılabilir.

BÖLGEDE BULUNAN ÖNEMLİ ARKEOLOJİK BULGULAR

Arş-ı Belkıs: Belkıs’ın Tahtı
Marib’e birkaç kilometre uzaklıkta bulunan ve inşası milattan önce 10. yüzyıla kadar uzanan Arş-ı Belkıs, Kraliçe Belkıs’ın yaşadığına dair pek çok delil olduğu ifade ediliyor. Yapımının üzerinden asırlar geçmesine rağmen büyük kısmının hala ayakta durduğu yapı Yemen’in köklü geçmişine ışık tutmaya devam ediyor.
Arş-ı Belkıs, uzunluğu 8 metreyi aşan yekpare taş sütunlarıyla ve bu sütunlar üzerine işlenmiş döneme ait yazılarla detaylı taş işçiliğiyle dikkati çekiyor.
Yapının iç kısmında, üzerinde yazıtların yer aldığı bloklar ve zeminden sütunların olduğu alana kadar yükselen geniş bir taş merdiven göze çarpıyor.
Barran Tapınağı olarak da anılan Arş-ı Belkıs’ın mimarisi, döneme göre üstün bir mühendislikle inşa edildiğini ortaya koyuyor. Söz konusu yapının milattan önce 10’uncu ila 4’üncü yüzyıllarda Arap Yarımadasından birçok insanın ibadet için ziyaret ettikleri bir mabet olduğu ifade ediliyor.

Barran Tapınağı olarak da anılan Arş-ı Belkıs

Etiyopya’daki Almaqah Tapınağı :
Doğu Afrika’nın en önemli kutsal yapısı olarak bilinen kuzey Etiyopya’nın Yeha köyünde bulunan M.Ö. 7. yüzyılda Ay Tanrıçası  Almaqah adına inşa edilmiş 14 m yüksekliğindeki tapınak 2017’de restore edilmiştir.
Yörede bulunan kumtaşlarından değil 80 km. mesafedeki Wuqro’nun beyaz kireç taşından imal edilen tapınak, sadece bir kült yer olarak değil, aynı zamanda Etiyopya’da M.Ö. 1. binyılın başlarında hüküm süren Di’amat’ın siyasi gücünün simgesi olarak görülmektedir. ( Martin maceralarında ,bölgedeki tarihi yapılara ait düzgün taş işçiliği , ayrıca vurgulanmıştır.)

Almaqah Tapınağı kazısı

Seddi Magrib (Antik Ma’rib Barajı):
Yemen tarihinde büyük önem taşıyan yapılardan biri olarak ifade edilen Seddi Magrib (Antik Ma’rib Barajı) bölgenin su ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiş bir yapı.
Sebe Krallığı tarafından 8. yüzyılda inşa ettirilen Antik Magrib Barajı, dönemin mühendislik harikası ve dünyanın en eski barajlarından birisi olarak kabul ediliyor. Martin macerasında adı geçen Himyar krallığı da barajın bakımını üstlenmiştir. Ve fotoğrafta , macerayı hatırlatan bir arkeolojik bulgu görülüyor!

Büyük bir Saba mimari yapısı

Yemenliler, 10 Kasım 2007’de Fransa’daki Louvre’dan dönüşünden sonra ilk kez sergilenen, Saana’daki Ulusal Müze’de bulunan Kral Hawthar Athat‘ın restore edilmiş bronz heykeline bakıyor, 10 Kasım 2007. İşbirliği kapsamında Yemen’deki Ulusal Müze ile Fransa’daki Louvre Müzesi arasında yapılan anlaşmayla, antik Yemen Kralı Hawthar Athat’ın MÖ altıncı yüzyılda ay tanrısı Almaqah’a hediye ettiği eşsiz heykel, Haziran 2007’de restorasyon için Louvre’a götürülmüştür.


KRAL SÜLEYMAN – SABA KRALİÇESİ OLAYI’NA İLİŞKİN SANAT TARİHİNDEN ÖRNEKLER :

Konu , yüzyıllar boyu çeşitli toplumlar içinde hayli bilinen bir konu olunca , çeşitli kültürler tarafından sanat alanına da yansımıştır. Çeşitli görseller aracılığıyla ; Doğu ya da Batı toplumlarındaki farklı sanat alanları örneklerine bakalım.
Kitap illustrasyonları , tablolar , metal ve seramik eşyalar , kumaş üzerine yapılan tasvirler , geçmiş yıllardan sinema filmleri örnekleri ,konumuzla ilgili olarak , geniş zaman dilimi içinde ,toplumlardan toplumlara farklı bakış açılarını yansıtıyor. Örnekleri üç ayrı bölümde sunuyoruz.

BATI SANATINDA SÜLEYMAN ve BELKIS

Nakış, 1650. İngiltere
Nakış, 1700. İngiltere
Porselen vazo, 1750 İtalya
Porselen vazo, 1750 İtalya
Renkli taş baskı, 1910. Robert Ambrose Dudley
Vitray, 1500’ler Flaman sanatı
İncil sayfası, 1320. Fransızca
İncil sayfası, 1400. Fransızca
Yağlıboya, 1800’ler. Giovanni Demin
Dua kitabı, 1495. Fransızca
Dua kitabı, 1495. Fransızca

İSLAM ve DOĞU SANATINDA SÜLEYMAN ve BELKIS

İranlı usta Mahmoud Farschian
İran Ekolü, Adı Bilinmeyen sanatçıdan Minyatür
Hint Minyatürü
1875. Hint Minyatürü

SİNEMADA SÜLEYMAN ve BELKIS

1959
Brynner ve Lollobrigida yada Belkıs ve Süleyman
Yul Brynner yada Süleyman
Sessiz film, 1921. Saba Kraliçesi
Betty Blythe, Saba Kraliçesi filmi
Betty Blythe, Saba Kraliçesi filmi
1952 yapımı İtalyan Saba Kraliçesi

GELENEKLER AÇISINDAN GÜNÜMÜZDEKİ YEMEN’DEN BİR ÖRNEK : YEMEN DÜĞÜNÜ
Martin maceralarında , Saba Kraliçesi ile Kral Süleyman konusuna geniş tarihsel süreç içerisinde değinilirken , günümüzdeki durum ihmal edilmemiş. Bir Yemen Düğünü üzerinden , gelin , damat ve katılımcıların kostümleri , macera içinde akıp giden kareler dahilinde ,günümüze yansıyan Yemen gelenekleri konusunda ip uçları veriyor.

Yerel kıyafetli, Yemen’li gençler
Yerel kıyafetli, Yemen’li gençler

Günümüzdeki geleneksel bir Yemen düğünü fotoğrafları , bu konu hakkında Martin maceralarındaki çizimlerin , titiz araştırmalardan kaynaklandığını göstermekte.
Konu hakkında bilgi veren yetkili , Yemen düğününü şöyle anlatıyor.
“Düğün töreni üç gün sürdüğü için gelin üç farklı kıyafet değiştirecek. Temizlik ve güzellik bakımları öncesinde gelinlerin geleneksel yeşil elbiseler giymeleri gerekmektedir; Ertesi gün kuaföre giderken altın şeritli kırmızı bir elbise giyerler. Topluma her çıktıklarında farklı altın örtüler ve altın takılar takmaları gerekir. Mümkün olduğu kadar çok takmaları gerekiyor (gerçekten ağır olmalı!), aslında sahip oldukları her bir altın takıyı takmaları gerekiyor. Düğün günlerinde Yemenli gelinler genellikle altın ve beyaz duvak ve muhteşem ve gösterişli bir başlık takarlar.”
Fotoğraflar, macerada görünen gelin kostümlerine çok benziyor.

Yemen Gelini
Yemen Gelini

ALFREDO CASTELLİ’NİN GÖRÜŞLERİ
Martin Mystere serisinin bir bakıma her şeyi olan Alfredo Castelli’nin görüşleriyle , bu maceralar hakkındaki açıklamaları bitirelim.
Alfredo Castelli , kendisine yönelen şu soru üzerine , şunları söylemiş ;
“Taş Lahit” macerası ; merhum Paolo Morales’in ilk ve bazı açılardan en güzel hikayesidir . Bize Java’nın nasıl inandırıcı bir şekilde baş kahraman olabileceğini gösteren harika bir “arkeolojik” macera oldu. (Bu maceranın bir maymuna benzeyen ve kendisini yalnızca homurdanarak ifade eden bir karakter için olduğunu asla düşünmezdik). ‘’

Alfredo Castelli

Yararlandığım kaynaklar :
-Wikipedia
-İslam Ansiklopedisi
-Jerusalem Journal of Archaeology dergisi
-Patterns of Evidence Sitesi
-LiveScience.com Sitesi
-getty images
-Arkeolojik Haber sitesi
-Shopsideara Sitesi
-Sergio Bonelli it Sitesi