123. öykü
orijinal. 224-225. sayı
Lal Yeni Seri. 57-58. sayı
ÖLÜLER ADASI

Senaryo: Andrea Pasini ve Marco Berrini
Çizimler: Luigi Coppola
Kapak: G. Alessandrini
İlk yayın tarihi. Kasım. Aralık. 2000

Lal Aylık seri 57 Aralık 2006
Lal Aylık seri 58 Ocak 2007

Hazırlayan: eankara

Öykü: İmkansız bir hırsızlık zinciri müzeleri darmadağın ediyor: Gizemli, inanılmaz derecede uzun ömürlü kişiler, İsviçreli ressam Arnold Böcklin’in ünlü tablosu ‘Ölüler Adası’nın mevcut tüm versiyonlarını ele geçirmeye çalışıyor. Belki de bu, iflah olmaz koleksiyoncuların basit bir çılgınlığıdır, ama bunu ummak boşuna ve İmkansızlar Dedektifi de bunu biliyor. Kelimenin tam anlamıyla ortadan kaybolabilen hırsızlar nasıl durdurulur? Peki çalınan tablolar hangi sırrı saklıyor?..
İsimler: Java, Diana Lombaert, Philipp Theophrast Bombast Von Hohnhein (Paracelsus), Arnold Böcklin, Hans Von Balthasar, Travis, Greg Pastore, Alfred Reinmann, Greta Reinmann, Barry Turner, David Mayer.
Mekanlar: İsviçre, Basel, New York, Almanya, Frankfurt, Berlin, İtalya, Floransa.

” Hiçbir sanatçı, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında kendisini evlat edinen Almanya’nın önde gelen ressamı olan İsviçre doğumlu sembolist Arnold Böcklin kadar ani veya sert bir itibar düşüşü yaşamamıştır. Onu alkışlayan Nietzsche, Brahms, Schopenhauer ve Munch gibi, Alman sanatının ‘kutsal ateşi’ olarak adlandıran kişiler kadar ünlüydü. Kendine saygısı olan her kasabalı, beyaz cübbeli bir rahibin bir cesedi Stygian ( Yunan mitolojisinde bir nehir ) suları üzerinden ay ışığıyla aydınlatılmış bir mozoleye taşıdığı ‘’ Ölüm Adası ‘’ adlı başyapıtının bir kopyasına sahipti. O dönemde resim Beethoven’ın Beşinci Senfonisi’nin açılış akorları kadar tanınıyordu; Alman resminin Mona Lisa’sıydı.
Böcklin 1901’de öldüğünde, Richard Strauss cenaze ilahisini yazdı ve dünya basını ‘özlem duyulan yeni bir sanatın kurucusunu’ övmek için akın etti. Ancak bir yıl sonra sanatçı, kitsch seyyar satıcısı olarak küçümsendi; iki yıl sonra Böcklin Davası adlı bir kitapta şovenist bir devletin kurnaz yardakçısı olmakla suçlandı. Başlıca savunucularının milliyetçi olması da buna yardımcı olmadı. Ünüyle yanan kutsal alev hızla söndü. 1930’lardaki bir dönem dışında, Böcklin’in çalışmaları, 1970’lerin sonundaki rehabilitasyonuna kadar Avrupa müzelerinde nadiren görülüyordu.
Peki Böcklin için ne yapıldı? Elbette, Führer’in onaylanmış sanatçılardan oluşan panteonu için, Naziler Böcklin’i ve meslektaşlarının çoğunu himaye ettiler.  Ancak ölümünden sonra gelen bu himaye kariyerini kirletmeden önce bile, Alman sembolizmini sanat tarihinden etkili bir şekilde silen başka bir güç vardı. Bu, dünya müzelerindeki , Fransız resminin Alman resminden daha çok tercih edilmesi yönündeki ezici eğilimdi. ‘’

Yukarıdaki satırlar , yazılarını fırsat buldukça takip ettiğim, ünlü sanat eleştirmeni Laura Cumming’ e ait . Bu yazısını Guardian gazetesi için 2000 yılında yazmış.

Laura Cumming

Bu yazımdaki Martin Macerasının konusu; ressam Arnold Böcklin ve onun ünlü ‘’ Ölüler Adası ‘’ tablosu . Tabii Martin Macerası dediğimizde, ezoterizm , tarih , gizem gibi konuları da, seçilmiş olan macera konusu dahilinde düşünmek gerekiyor ! Levent Bey , iki bölüm süren bu Martin Macerası için yazı yazmam konusunda düşüncemi sorduğumda , hiç düşünmeden ‘’ olur tabii ! ‘’ dedim. Zira , konunun resim dışında , şiir , roman , müzik, film gibi farklı sanat alanlarına öyle çok açılımları var ki !
( Bu iki kitap , İtalya’da Böcklin için düzenlenen bir sergi dolayısıyla , sınırlı sayıda ve kutu eşliğinde satışa sunulmuştur. )

1945 Yılına Ait Sinema Filmi Afişi

MACERAYI OLUŞTURAN SANATÇILAR :
Senaryo Yazarları : Andrea Pasini, Marco Bernini
Senaryo iki kişilik bir ekip tarafından oluşturulmuş ; Andrea Passini ve Marco Bernini .
Andrea Pasini çizgi romanlarla ilgiili ilk çıkışını 1994 yılında L’Intrepido’nun sayfalarında yaptı. Martin Mystère dışında , en önemli çalışmalarını  2000 yılından bu yana Diabolik‘in senaryo yazarlığı için yapıyor. Passini , 2006 yılından itibaren Diabolik’in editörlüğünü üstlenmiş durumda. Kendisi , Martin hakkında şunları söylemiş ;
‘’ Harikaları keşfetmeyi ve bunları başkalarıyla paylaşmayı seviyorum. Sadece bir anlatıcı olarak değil, birçok radyo programı da yaptım ve müzik programlarım da bu arzuyla şekillendi: tuhaf, güzel ve ilginç grupları ve şarkıları keşfetmek ve bunları dinleyicilerle paylaşmak güzel. Aynı zamanda kariyerime  Martin Mystère ile senarist olarak başlamak,  benim için şanslı olmamın nedenlerindendir ‘’

Andrea Pasini
Marco Berrini


Marco Berrini ise daha çok film dünyası konusunda çalışmalar yapan bir sanatçı. Sinema, televizyon ve yayıncılık için Milano’da yaşayan sanatçı, özellikle son yıllarda belgesel , sinema ve televizyon filmlerinin senaryolarını yazıyor . Ayrıca , çeşitli televizyon programlarının yazarı.
Önemli bir Martin Macerasını bu iki sanatçıya bırakan Alfredo Castelli , bir söyleşisinde, kendisine yardımcı olan bir çok kişiyi anlatırken , Andrea Passini’ye olan güvenini şöyle belirtmiş ;
‘’Martin için, her yıl toplam 1880 sayfadan fazla yazdım . Martin Mystère 1982’de başladığında tüm prodüksiyonu ben yazıyordum. Şimdi, 18 yıl sonra, kısmen yavaşladım çünkü zamanımın yarısını yayıncıda ” editör ” olarak çalışıyorum. Yılda minimum 500-600 sayfa yazdığımı ve ayrıca ortak yazarlarım olan Vincenzo Beretta , Andrea Pasini , Carlo Recagno’nun (aynı zamanda editoryal çalışmalarda bana yardımcı olan Enzo Verrengia ) kitaplardaki tüm diyalogları yazdıklarını söyleyebiliriz .’’
Çizer : Luigi Coppola
Maceranın çizeri Luigi Coppola bu macerayla Böcklin’in ‘’ Ölüler Adası ‘’ tablosunu çizimle yorumlayan sanatçılar kervanına katılmış oldu.

Luigi Coppola

Coppola, sanatçıların çizimlerini güç beğenen Bonelli kadrosunun kendi çizimlerini hemen beğenerek , firma için göreve başlamasını şöyle anlatıyor ;
‘’ 90’lı yılların başında çalıştığım küçük çizgi romanlarda bir kriz baş gösterdi, bu yüzden “Blob” kapanınca “Martin Mystere” için bazı test çalışmaları yaptım ve yanımda o zamana kadar yayınlanmış çalışmalarımdan oluşan, yaklaşık elli sayfalık bir kitabı Bonelli’ye götürdüm. Sergio Bonelli Editore’nin kapısını ilk kez geçiyordum ve hiçbir yanlış düşünceye kapılmadım. Arkadaşlarım Brindisi ve De Angelis iki yıl önce denemişler ve Bonelli kadrosuna başarıyla katılmadan önce bir yıldan fazla beklemişlerdi.
Yönetmen Decio Canzio, benim ve Siniscalchi’nin çizimlerini görünce, çalışmalarımızdan dolayı bizi övdü. Ama sonuç hayal kırıklığıydı! Ancak, – hem Castelli, hem de Sclavi tesadüfen buradalar onlara da gösterelim – dedi. Çizimlerimi beğendiler ve 5 dakika içinde zafere adım attım, çalışmalarım kabul edilmişti ! ‘’


MACERANIN GRAFİK YAPISI
Çizer Luigi Coppola, Passini – Bernini ikilisinin senaryosu üzerinden yaptığı çizimlerle, okuru tablolar ve ünlü karakterler arasında ilginç bir gezintiye çıkarıyor. Örneklerden de görüleceği gibi , Coppola bu macerayı çizerken hayli zengin kaynaklardan yararlanmış. 19.yy.’dan 2000’li yıllara uzanan macerada , ele alınan karakterler kadar, bu karakterlerin farklı yıllardaki görünümleri de hayli dikkatlice çizilmiş.
⦁ ) Bu macerada ilk gözüme çarpan çizim serisi, çizer Luigi Coppola’nın von Balthasar karakterinde özdeşleştirdiği , doğrusal zaman ilerlemesi boyunca konuya dahil olan kişilerin yaşlanma süreci ( Martin ve kahramanlarımız hariç tabii !! ) Bu durum , ilerleyen yıllar dikkate alınarak oldukça başarılı yansıtılmış . Özellikle, von Balthasar karakterinin çeşitli yıllar itibariyle çizimine bakalım.

⦁ Farklı sayfalarda, tablonun farklı versiyonları görülüyor.

⦁ İlk cilt Sayfa 38’de Martin’e özel olarak tanıştırılan Ajan Kate Goodman , Sayfa 39’dan sonra bir daha macera boyunca hiç gözükmüyor!

⦁ İkinci cilt sayfa 56’da ise , bu kez maceranın gelişimine çok derin anlamlar sağlayan, Martin’in bir sorusu görülmekte.

⦁ İlk cilt sayfa 23’te resimlerin güçlerini koruyabilmeleri için , sanat galerisinde , yerlerinden oynatılmadan diğer resimlerin arasında kalmaları gerektiği söyleniyor. Oysa 1920’de Leipzig’teki hariç , hepsi yerlerinden götürülmüştü !

⦁ Macerada çok sayıda ünlü karakterlerin portreleri görülüyor.

⦁ Senaryo yazarları ve çizerler , Martin Maceralarındaki bazı gelişmeleri izleyenin hayal gücüne bırakıyorlar. Örneğin , 2. Cilt sayfa 83’te başarısız sonuçlanan deneyde , sonucun nasıl göründüğü okurun hayal gücüne bırakılmış !

⦁ İlk resimde Böcklin’in tabloyu, ancak Hans’ın talimatları ile yapabilecek durumda olduğunu görüyoruz.

⦁ Ancak , 2. Resimde günlükte , tabloyu yapma konusunda çabanın Böcklin’e ait olduğunu, günlerce gayret gösterdiğini öğreniyoruz !

⦁ İkinci cilt sayfa 98’de ( son sayfa ) tüm sanatçıların imzalarının yer alması, kadroyu oluşturan sanatçıların ‘’ ekip ruhu ‘’nu yansıtması açısından , hoş bir görüntü oluşturmuş.

EZOTERİZM
Bilindiği gibi, Martin maceralarındaki ‘’ gizem ‘’ unsurları , çoğu kez okuru ezoterik konular dünyasına çekmektedir. Çoğu okurlar için, yabancı gelebilecek bazı terimlere, Martin macerasından örneklerle kısaca değinelim.
Paracelsus ve Ezoterizm :

Macerada adı geçen Paracelsus İsviçre’nin Zürih yakınlarında doğdu, hekim babasından tıp, bilim ve doğa felsefesini öğrenmiş ve çevredeki kırsal kesimdeki din adamlarından okült bilimleri, astroloji ve simya hakkında bilgi almıştır.Daha sonra, Hipokrat’ın gözleme dayalı tıbbına saygı duyduğu Ferrara Üniversitesi’nden tıp diploması alır. Daha sonra tüm Avrupa’yı dolaşıp,cerrahlar, cellatlar, ebeler, çingeneler ve falcılarla arkadaşlık kurarak halk hekimliği hakkında bilgi edinmiştir.
Paracelsus, ezoterik bilginin en önemli figürlerinden biri kabul edilmektedir.

( Ezoterizm : Bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstat tarafından sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla yapılan bir nevi felsefi öğreti )
Gül ve Haç Teşkilatı gibi gizemlş örgütlerin, Paracelsus gibi büyük düşünürlerle yakın ilişki içinde olduğu çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.
İlk kez M.S. 2. yy. eselerinde rastlanılan ezoterizm ile Aristo , Newton gibi bilim adamlarının da yoğun olarak ilgilendiği belirtilmektedir.
Simya :
Günümüzdeki modern kimya biliminin temelleri atılmadan binlerce yıl önceden başlayıp, 17. yüzyıla kadar etkileri devam eden, maddeleri birbirine karıştırıp , değiştirmeye çalışan simyacı, insanların yaptıkları çalışmalara ve verilen genel ada simya denmektedir. Modern kimya biliminin temelinde yer alan simya , bir bilim dalı olmayıp , sistematik bilgiler içermez. Daha ziyade felsefi ve mistik bir disiplindir.
‘’ Adi metalleri altına çevirme ‘’ , ya da Martin Macerası’nda görüldüğü gibi ölümsüzlüğü elde etme ‘’ amaçlarıyla , insanoğlu Simya alanındaki çalışmalarını yüzyıllardır sürdürmüştür.

Entelechia :
Aristo felsefesinde yer alan bir terimdir.  Kendisini görünüşlerinde gerçekleştiren öz, olanağı gerçekliğe çeviren etkin ilke anlamına gelen bu terim, organizmadaki bütünleyici süreci açıklamak için de kullanılır.
Böcklin’in Ezoterizme İlgisi :
Martin macerasında geçen yukarıdaki terimlere kısaca baktıktan ve de macerayı okuduktan sonra , okurun düşünce dünyasında şu soru canlanabilir.
‘’ Gerçekten de , Böcklin’in ezoterizme ilgisi var mıydı ? ‘’
Spiritüalizmin görsel kültürü, en önemli sanatsal akım olan Sembolizme damgasını vurmuştur. Dolayısıyla , ‘’ Alman Sembolizmi’’nin en önemli isimlerinden Böcklin’i bu konudan ayrı düşünmek yanlış olur. Ama, Böcklin’in ezoterizmle ilgisi konusunda , elimizde açık bir ipucu bulunuyor.Teosofi dahil olmak üzere diğer tüm okült konular ezoterizmle doğrudan ilgilidir. Gül Haç ve evrensel Katolikliğin ezoterik-estetik biçimini savunan, ve konunun kurucusu olan Joséphin Péladan’ın (1858-1918) çalışmalarında mistizm açıkça görülmekteydi. Peladan’ın 19.yy. sonlarına doğru düzenlediği 230’dan fazla sanatçının katıldığı sergiye Böcklin’de davetliydi. Gizli ve gizemli kelimeleriyle yakın ilişkide olan ezoterizm , çeşitli sanat dallarında tıpkı Böcklin’in yaptığı gibi sembollerin yer aldığı anlatım biçimiyle günümüzde de karşımıza çıkmaktadır.

Led Zeppelin müzik grubunun albüm kapaklarında kullandığı ezoterik semboller görülmektedir

ARNOLD BÖCKLİN’İN ESERLERİNDE ÖLÜM TEMASI

Böcklin’in hayatında ve eserlerinde ölüm teması önemli bir yer tutar. On dört çocuğundan sekizinin hayatta kalamayıp , çeşitli nedenlerle ölmesi , kendisinin birkaç kez ölümün eşiğine gelmesi ( tifüs ve felçten zor kurtulmuştur ) sanatçıyı bir hayli etkilemiştir. Ölüler Adası, kısmen Floransa’daki İngiliz Mezarlığı’nı anımsatır. Böcklin’in stüdyosu mezarlığa çok yakındı ve daha bebekken ölen kızı Maria, oraya gömülmüştü. Eserlerinde ölüm teması tekrar tekrar görünmektedir.
Bu konuda , sanatçının ‘’ Ölümün Keman Çaldığı Otoportre ‘’ tablosuna bakmakta yarar var.

Ölümün Keman Çaldığı Otoportre

Resimde, ressamın arkasında ölüm keman çalarken  görülüyor. Ancak , üç teli eksik. Hayatta kalan tek tel, birçok eleştirmenin gözlemlediği gibi, tek başına çalındığında zile benzer gizemli ve etkileyici bir ses çıkaran dördüncü tel . Bu üç kırık tel, sırasıyla hayat ipliğini döndüren, çözen ve kesen, insanın doğumundan ölümüne kadar kaderine yol gösteren efsanevi teller , bir bakıma kaderin kaçınılmazlığını sembolik olarak vurguluyorlar .  Kaderin körü körüne kaçınılmazlığı engellenemez dahası, son bağ kopsa bile hayatının da sona ereceğinin bilincinde olan Böcklin de bir şey yapamaz. Öte yandan Ölüm, durumun kontrolunun kendi elinde olduğunun tamamen farkındadır ve kendinden geçmiş haldeki sevinci görünür. Korkunç derecede sırıtan çıplak dişleri neredeyse şeytani bir gülümsemeyi taklit etmektedir ve elle tutulur heyecanı görülür. Ölüm kazandığını bilir. Ama, Böcklin bu ölümcül melodiyi dinlemekten kendini alamaz.

Bu, gözlemcinin gözlerinin içine bakmakta tereddüt eden, sesi konsantre bir şekilde dinlemeyi tercih eden ressamla, seslerin ve renklerin sembolik karışımıdır. Ebedi ‘’Galip’’in kesin gelişiyle son nota çalınana kadar keman tarafından üretilen seslerin varlığıdır , görünenAncak bu eserin anlamı konusunda birçok farklı görüş ileri sürülmüştür. Bazı eleştirmenler bu korkunç resmi, onun ekonomik sefaletinin ve beş çocuğunun ölümünün mecazi bir yansıması olarak yorumlamışlardır.
İksir yoluyla ölümsüzlüğe ulaşma , hatta bu durumu farklı materyallerle Böcklin’in resim çalışmalarında kullanılması kurgusu iki bölümlük Martin macerasında ustaca işlenmiştir. Alfredo Castelli önderliğindeki Pasini – Bernini ikilisinin senaryosu; sanat , gizem , ezoterizm gibi bir çok alana göz kırpan yaklaşımlarda bulunarak , sıradan bir çizgi roman yapısından çok farklı yapı sergilemiştir. Böcklin’in tablolarının çoğundaki ölümsüzlük teması , onun yaşamı ve eserlerinin ele alındığı Martin Macerasında yoğun olarak görülmektedir.

ARNOLD BÖCKLİN ‘İN ÖLÜLER ADASI TABLOSU
Tıpkı Martin Macerasında belirtildiği gibi , eser Marie Berna’nın difteriden ölen merhum kocası Georg Von Berna’nın anısı için verdiği siparişi üzerine yapılmıştır. Marie Berna, ressamın Floransa’daki stüdyosunda sergilediği bir eserden çok etkilenmişti: bu, bir patron ( Alexander Günter ) tarafından sipariş edilen ilk versiyondu. Dul Berna, “hayal kuracak” bir tablo istediğini belirtmiştir. Gördüğü 1. Versiyon için , verdiği huzurla birlikte gizemli bir hava taşıdığını söyledi. Yalnızca tek bir değişiklik istedi, o da adaya feribotla taşınan bir tabutun eklenmesiydi.  Teknedeki tabutun varlığı, görülen yerin mezarlık olduğunu vurgulamaktadır. 
Sonuçta , amacı ölümden sonraki yaşam üzerine bir meditasyon aracı olan ve Alman sembolizminin mutlak bir başyapıtı olarak nitelendirilen, şimdiye kadar yaratılmış en esrarengiz eserlerden biri ortaya çıkmıştı. Böcklin 29 Haziran 1880’de Marie Berna’ya bir mektup gönderir  ve şunları yazar;
“…Die Gräberinsel (Mezarlar Adası) resmi geçen Çarşamba günü size gönderildi. Denizi kırıştıran yumuşak, ılık esintiyi hissettiğinize inanana kadar kendinizi Gölgeler diyarında hayal edebileceksiniz. Ta ki, ciddi sessizliği tek bir sözle bozmaktan çekinene kadar…”
Böcklin’in 1880-1886 yılları arasında yarattığı, çeşitli ayrıntılarla farklılaşan  beş versiyonu Martin macerasında yer almakta. Tablonun versiyonlarına kısaca değinmek gerekirse ;
⦁ İlk versiyonda (Basel’de bulunan), alacakaranlık ile gece arasında kurşuni bir gökyüzü hakimdir. Bir tekne, karanlık sularda, kıyıları ışıkla zenginleştirilmiş yüksek kaya duvarlarından oluşan ve bazı mezarların kazıldığı bir adaya doğru yavaşça süzülüyor. 

⦁ İkinci versiyon (New York’ta bulunan) kesinlikle geceye benziyor, gökyüzü koyu mavi, kayaların rengi pembeye dönüyor. 

⦁ Üçüncü versiyon (Hitler tarafından satın alınan ve daha sonra Moskova’ya, bugün Berlin’e götürülen versiyon) ise şafak vaktidir. Kayalar mavi yansımalarıyla gri bir renk alıyor, selvi ağaçlarının ardında sanki solgun bir güneş doğacakmış gibi ama durgun ve hayaletimsi, kurşuni bir şafak

⦁ Savaş sırasında yok edilen dördüncü versiyonun bugün sadece gündüz görüntüsünü gösteren, siyah beyaz bir fotoğrafı var. Güneş daha kararlı bir şekilde doğuyor. 

⦁ Beşinci versiyon Leipzig’de bulunmaktadır. Karanlık, gökyüzündeki fırtınaya benzer bir ışıkla kırılır. Ancak selvi ağaçlarının hakim olduğu merkezde karanlık daha da belirgindir. Tekne adaya yakın ama iki sütun arasında artık iskeleyi gösteren basamak yok ve sanki daha da derinlere, zifiri karanlıkta ilerlemesi gerekiyormuş gibi görünmektedir.

Sanatçı tarafından resmedilen mezarlığın , önceleri Fiesole’ye taşınmadan önce stüdyosunun ve evinin bulunduğu Via Lorenzo il Magnifico yakınında bulunan Floransa’daki İngiliz Mezarlığı olarak kabul edilmekteydi. Ancak , sonraları, Yunanistan’da Korfu yakınındaki Pontikonissi adalarının her ikisinin de merkezinde selvi ağaçlarıyla çevrili küçük bir kilisenin bulunduğu alan daha olası olarak değerlendirilmiştir. ( Resim 6 )

Hitler’in bu tabloyu 1930’da Ulusal Galeri’den iki Empresyonist tablo karşılığında aldığı belirtiliyor. Hitler, Ölüler Adası’nı inşa etmek istediği özel müzeye koymayı düşünüyordu. Bu tablonun Hitler’de uyandırdığı hayranlık, kesinlikle Alman kültüründe çok önemli olan ve bu çalışmada çok iyi bir şekilde resmedilen ölüm temasıyla bağlantılı olduğu açıklanmaktadır.
Tablo Stalin’in de  ilgisini çekmiş , öyle ki Berlin’in işgalinden sonra onu Moskova’ya götürmüş ve 1991 yılında Almanya’ya iade edilene kadar orada kalmıştır. Tablonun ününün yayılmasıyla ; 19. ve 20. yüzyıllar arasındaki yıllarda, burjuva evlerinin birçok oturma odalarında ,yeniden üretimleri sergilenmiştir.  Ayrıca, Böcklin’in başyapıtının hayranları arasında özellikle basılı bir kopyası bulunan Lenin ve ona psikanalitik bir okuma yapan ve çeşitli versiyonlarının yirmi kadar kopyasına sahip olan Freud’un da bulunduğu bilinmektedir.
‘’ Peki , Böcklin’in bu tabloyu yapmakla neyi amaçlamıştı ? ‘’ sorusu akıllara gelmektedir. Çünkü, kullanılan renklerden, manzaraya kadar her şey soğuk. Geri dönüşün zor olduğu bir varış noktası gibi görünüyor. Ortadaki kalın selvi ağaçları ile karanlığa ilerleniyor. Tabloya bakanın ne ile karşı karşıya olduğu belli değil. Kayalık ve volkanik bir adadaki ölen ruhların ikametgahı adeta.
Sanat dünyasında genellikle belirtilen yorum Böcklin’in amacının meditasyon olduğu şeklindedir . İzleyeni, ölüm üzerine düşünmeye yönlendiren, gölgeler dünyasında hayal kurmayı sağlamak için tasarlanmış gibi. Bir bakıma ruhların tablodaki görülen kıyıya taşındığı senaryoyu izliyoruz.

TABLONUN ÇİZGİ ROMAN SANATINA ETKİLERİ

Arnold Böcklin’in ‘’ Ölüler Adası ‘’ tablosunun bir çok sanat alanına etkisi bulunmaktadır.
Resim (De Chirico, Dali, Magritte, Munch, Hans Ruedi Giger,… ),
Edebiyat (Franco Cardini ve Leonardo Gori’nin Karanlık Ayna adlı romanı , Roger Zelazny’nin Isle of The Dead’i,…),
Müzik ( Rachmaninov, Max Reger ,…) ,
Opera (Eva Polgar ve Sandor Valy’nin lirik operası ) ,
Tiyatro ( August Strinberg’in Ghost Sonata’sı ),
Bale ( Liam Scarlett’in Die Toteninsel’i ),
Film ( Val Newton’un Isle of The Dead’i, Terry Gilliam’ın Twelve Monkeys’i ,..),
Pop Müzik ( Arcana’Nın Isle of The Dead’i, Rykardo Parasol’un Island of The Dead’i,…) ,
Video Oyunu ( Rose Engine Studyosu’nun Signalis’i ) gibi farklı sanat alanlarından bir çok örnek mümkün.

Ancak , Çizgi Roman Sanatı açısından da konumuzla ilgili bir çok örnek bulunuyor. Görebildiğim kadarıyla da Böcklin’in tablosunun etkileri konu edildiğinde , çizgi roman sanatı gündeme dahil edilmemektedir ya da çok zayıf olarak değinilmektedir. Hem bu nedenle , hem de bu yazıda konuya ‘’ çizgi roman alanı ‘’ açısından baktığımız için bir değişiklik yapmış olalım, çizgi romanlara ayrıcalık hakkı verelim ! Ünlü tablodan yararlanılarak hazırlanan ; Tex’den Conan’a, Alex Raymond’dan Druillet’e, çeşitli çizgi roman sayfaları halindeki örneklerin her birinin, Böcklin’e saygı duruşu niteliğinde olduğunu düşünüyorum.

Alex Raymond – Flash Gordon – 05-29-1938 Spada Baskısı, n.9, Kasım 1964
Alberto Lavoradori
Alessandro Tota – Boecklin’e Saygı
Alex Raymond – Flash Gordon – 05-29-1938
Felix Pestemer – Der Staub der Ahnen
Andre Marx – Der Fluch der Gräber
Conan The Barbarian #138-İsle of the Dead
Guillaume Sorel – .L’Ile des Morts
Giulio Rincione – Dylan Dog 1
Giulio Rincione – Dylan Dog 2
Ölüler Adası Macerası – Tex
Paolo Bacilieri – Boecklin’e Saygı
Rodolphe, Magnin, Florence, Magnin – Passe de l’au-delà
Takuhito Kusanagi – Island of The Dead God
Giuseppe Camuncoli Fantastic Four No 607
Manuele Fior – Der Maler
Philippe Druillet – Gail 1978
Suehiro Maruo – Panorama Adasının Garip Hikayesi, 2011

ALFREDO CASTELLI’NIN GÖRÜŞLERİ :

Tüm Martin Maceralarında olduğu gibi , Böcklin’in ünlü tablosunun konu edildiği bu iki ciltlik macerada da iyi araştırma sonucu gerçek ve kurgu , ilave edilen çeşitli unsurlarla iç içe. Martin Mystere’in 40. yıldönümünün yaşandığı 2022 yılında yayınlanan uzun söyleşide, Castelli’ye ilginç bir soru sorulmuş. Usta sanatçının soruya verdiği cevap , çalışmalarında araştırmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Gerçek olanla sahte olanı nasıl ayırt ediyorsunuz?
Yapılması kolay olmayan bir konuda özetlenebilecek bazı püf noktaları kullanmaya, yani kaynaklara geri dönerek bilgi almaya çalışıyorum. 18. yüzyıldan itibaren İtalyan ve aynı zamanda Amerikan gazetelerinin çeşitli koleksiyonlarına aboneyim. Orada haberi ilk yazıldığı anda bulabilir ve okuyarak işlerin gerçekte nasıl gittiğine dair bir fikir edinebilirsiniz. Örneğin yakın zamanda yine üniversite profesörleri tarafından anlatılan, onlarca yıl önce Galveston, Teksas sularında batan ve içinde Roma paraları bulunan bir Roma gemisiyle ilgili bir hikayeye rastladım. Olağanüstü bir şey! Bu haberi kim bildirdiyse, haberin birkaç yıl öncesine ait bir Amerikan gazetesinde yer aldığını belirtiyor. Ancak başka bir hikayeyi anlatan orijinal makaleyi bulmayı başardım. Para ve aralarında eski bir Roma parasının da bulunduğu diğer değerli eşyaları taşıyan bir İspanyol kalyonu denizde battı. Ama, aslında Teksas açıklarında hiçbir Roma gemisi batmamıştı !! Ancak kulaktan kulağa dolaşan bu haber tamamen farklı bir hal almıştı. Bugün, her zaman çapraz sorguya girmek uğruna, her zaman kötü bilgi verme riski vardır, eğer karşımdaki kişi embesilse, onunla uğraşmayı reddediyorum! 

Yararlanılan Başlıca Kaynaklar :

⦁ The Occult and The Visual Arts – Tessel M. Bauduin
⦁ Mistik Işık Sembolizmi ve İlgili Sanatsal Üretimler – Ahmet Kürşat Albayrak
⦁ Slasottilelineadombra.com sitesi
⦁ museoalessandroroccavilla.it sitesi
⦁ extrachill.com sitesi
⦁ theguardian.com sitesi
⦁ moduscc.it sitesi
⦁ mydailyartdisplay.uk sitesi
⦁ ubcfumetti.com sitesi
⦁ paginefilosofali.it sitesi
⦁ tgcom24.mediaset.it sitesi
⦁ fumettologica.it sitesi